1 Haziran 2017 Perşembe

Kadim Mısırlıların şaşırtıcı ataları: Mumyaların ilk genom araştırması onların Afrikalı olmaktan çok Türk ve Avrupalı olduklarını ortaya koyuyor

40EAC2FD00000578-0-image-a-3_1496148692940
Kadim Mısırlıların ilk tam – genom analizi onların Afrikalı olmaktan daha çok Türk ve Avrupalı olduklarını gösteriyor.
Bilim insanları MÖ 1400 – MS 400 tarihlerinden kalmış Mısırlı mumyalardan alınan kadim DNA’yı analiz ettiler ve onların Akdenizli insanlar ile genleri paylaştıklarını keşfettiler.
Kadim Mısırlıların Levant’taki (Doğu Akdeniz ülkeleri – modern günümüz Türkiyesi, Suriye, Ürdün, İsrail ve Lübnan) kadim popülasyon ile yakından ilişki olduklarını buldular.
Ayrıca genetik olarak Anadolu Yarımadası ve Avrupa’daki Neolitik popülasyona benziyorlardı.
40F058CE00000578-4555292-image-a-21_1496156728501
Çığır açan araştırma mumya genetiklerinin daha yakın incelenmesini gerçekleştirmek için DNA diziliş tekniklerinde son ilerlemeleri kullandı.
Nature Communications’da yayınlanan araştırma modern Mısırlıların kadim Mısırlılardan daha çok Alt – Sahralı Afrikalılar ile genleri paylaştıklarını buldu.
Veriler modern Mısırlıların Alt – Sahra Afrikalılar ile nükleer seviyede yaklaşık yüzde sekiz daha fazla ataları paylaştıklarını gösteriyor.
Mısır kadim popülasyonların araştırılması için ümit verici bir bölge, çünkü dünya çapında ticaretin göbeği idi.
Tuebingen Üniversitesi ve İnsan Tarihi Bilimi Max Planck Enstitüsünden yazarlar “Kadim Mısırlıların böyle çeşitli genetik mirasa sahip olmalarının muhtemel nedeni bu” dediler.
“Mısırın popülasyon geçmişi karmaşık, çünkü Afrikanın giriş kapısında bulunuyor ve çok fazla tarihi devirler gördü”
‘MÖ 1 nci binyılda kadim Mısır bir çok yabancı güçler tarafından yönetildi.
Ekibin araştırması hem modern hem de kadim yerli ırklardan alınan DNA örneklerini karşılaştırarak Mısırlıların genetik geçmişini çözmeyi kapsıyordu.
Araştırmacılar ilk kez Mısırın kadim geçmişini araştırmak için geniş kapsamlı genetik veri tabanı oluşturmayı amaçlıyorlardı.
Professor Krause ‘Asurlular, Nunbianlar, Yunanlar veya Romalılar gibi yabancı hegemonyaların kadim Avrupanın gen havuzunu değiştirip değiştirmediği, onları daha fazla veya daha az Afrikalı yapıp yapmadıkları çok fazla tartışılmaktaydı.” dedi.
“Bunu test etmek ve eski krallık ve Roma periyodu arasında genetik devamlılık olduğunu bulmak istedik.”
40EAC2FD00000578-0-image-a-3_1496148692940

ARAŞTIRMA NASIL YAPILDI

Mumyalamadan önce bedenlerin kimyasal işlemden geçirilmesi ve tutuldukları sıcak ortam nedeniyle mumyalanmış insan DNA’sının normalde incelenmesi zordur.
Ama ekibin kullandığı yeni genetik teknikler mumyalanmış DNA’yı daha önce olduğundan daha ayrıntılı incelemelerini sağladı.
Ekip Orta Mısır’da Nil Nehri boyunca Abusir el-Meleq arkeolojik sitesinden 151 mumyalanmış bireyden örnek topladı.
Toplamda, yazarlar 90 bireyden alınan mitokondriyal genomu düzelttiler ve üç bireyden genom – çapında veri setlerini düzelttiler.
40F078F000000578-4555292-image-a-20_1496158694690
Genom – çapında örnekler mumyalanmış kalıntılardan ilk kez alındı.
Ekip genetik yapıdaki farklılıkları analiz etmek için bu kadim Mısırlı DNA’yı, modern Mısırlılardan alınan genom örnekleri ile karşılaştırdı.
‘Ancak son 1500 yılda Mısırlılar genetik olarak daha fazla Afrikalı oldular, kadim Mısırlılar neredeyse alt – Sahra Afrikalı ataların genetiğini hiç göstermediler ve kadim Yakın Doğu ve Avrupalı popülasyonlara yüksek yakınlık gösterdiler.’
Tuebingen Üniversitesinden Profesör Alexander Peltzer; ‘Özelde, Abusir el-Meleq’in kadim sakinlerinin genetik yapısındaki değişikliklere ve sürekliliklere bakmak ile ilgileniyorduk.
‘Büyük İskender’in ve diğer yabancı güçlerin kadim Mısır popülasyonunda genetik bir damga bırakıp bırakmadıklarını test etmek istedik.’
Araştırma kadim Mısırlıların Levant’taki ( modern günümüz Türkiyesi, Suriye, Ürdün, İsrail ve Lübnan) kadim popülasyonlar ile çok yakından ilişkili olduklarını ve ayrıca Anadolu Yarımadası ve Avrupanın Neolitik popülasyonları ile yakından ilişkili olduklarını buldu.
Max Planck Enstitüsündeki grup lideri ortak yazar Wolfgang Haack ekledi; ‘Abusir el-Meleq toplumunun genetikleri incelediğimiz 1300 yıl zaman aralığı sırasında herhangi büyük değişimden geçmedi; bu, poplülasyonun genetik olarak yabancı güçler ve yöneticiler tarafından göreli olarak etkilenmediğini ileri sürüyor.”
(Çeviri: Saffet Güler)

EN İYİ SAĞLIK İÇİN BEYNİMİZİ VE GENLERİMİZİ DEĞİŞTİRMEK


AdobeStock_105230267-e1492087078387 
Brendan Turner
Nörobilim ve epigenetikte en son araştırma, sağlığa bakış ve hastalığı tedavi etme şeklimizde devrim yapmaya yönlendirdi. Beynimizi ve genlerimizi değiştirme ve onların gördüğü zararları onarma yeteneğimizi gösteren bir çok araştırma, neye inandığımızın, nasıl hissettiğimizin ve nasıl yaşadığımızın sağlığımız üzerinde gerçek ve uzun süreli etkisi olduğunun reddedilemez kanıtını oluşturuyor. Paradigma, sağlığın zihnin, bedenin ve çevresel faktörlerin bütünleştirilmesi olduğunu tanıyan biyo – psiko – sosyal modele değişiyor.
Nöroplastisite, çevreden gelen ve bilinçli niyetlerimizin girdisinin sonucu olarak herhangi bir yaşta beynimizin kendini yeniden yapılandırma ve yeni devreler yaratma yeteneğidir. Nörobilimciler çocukluktan sonra, beyin yapısının göreli olarak sabitlendiğine inanırlardı. Ama yeni bulgular yetişkinlikte beynin ve sinir sisteminin bir çok yönünün yapısal ve işlevsel olarak değişebileceğini ortaya koyuyor, buna öğrenme, hafıza ve beyin incinmelerinin iyileşmesi dahildir.
Zihnimizi istenmeyen bağlantılardan ayırmaya veya bu bağlantıları koparmaya odaklayabiliriz, böylece düşünme, hissetme ve eyleme geçme şeklimizi etkileyen geçmiş deneyimleri salıveririz. Yeniden yapılandırılan beyin artık geçmişin devresine göre ateşlenmez. Bu nörolojik budama ve filizlenme veya öğrenilen şeyi unutma ve öğrenme şimdiki sınırlamalarımızın üzerine yükselmemiz ve şartlanmamızdan veya koşullarımızdan daha büyük olmamız için fırsat yaratır.

KRYON: “Eski Enerjinin Beş Aldatmacası”


10801933_786543271435116_6080943937724419158_n 
KRYON MESAJI

“Eski Enerjinin Beş Aldatmacası”
Bu canlı kanallık Salt Lake City, Utah’ta verildi
 Lee Carroll kanalıyla
21 Ocak 2017
Selamlar sevgililer, ben Manyetik Hizmetten Kryon’um. Sevginin bir çok yüzü vardır ve şefkat evrimleşmekte olan dünya için görmekte olduğumuz yeni enerji sözcüğüdür.
Bu yeni enerjide olası olan ve yapabileceğiz şeyler hakkında mesajlar vererek hepiniz ile çok fazla zaman geçirdim. Bu akşamın konusu eski enerji neyin var olduğu ve o zamanlar sahiplendiğiniz gerçekler ile ilgilidir. Bu mesaja “Eski Enerjinin Beş Aldatmacası” adını vereceğiz. Tüm bunlarda, olmuş olan, hala var olmayan şeyi tanımlıyoruz.
Sevgililer, küçük düşürücü görünmeden size temel bir dayanak vermek çok zor, ama İnsanlar büyümeye başlıyor. Bu grupların önünde oturur ve sezginizi hissederken bile, sahip olduğunuz soruları hissedebiliyorum. Kendisini göstermeye başlayan şefkatin değerini hissedebiliyorum ve bu odadakiler dört yıl önce olduklarından daha ötesine yükseltilmeye başlıyorlar.
Bilgece olan ve eski enerjiyi yansıtması gerekmeyen yeni sorular soruluyor, yine de en büyük şey, bu mesajı dinleyen tüm İnsanların güçlüğü eskinin önyargısından nasıl çıkılacağıdır. Bu sizi lekeledi, sizi etkiledi ve sizi gerçekte olduğunuzdan daha az kıldı. Bu nedenle sizin bunlardan geçebilmeniz için, bunları tanımlamak için buradayım. Bazıları size tanıdık gelecek.
Bu maddeleri bunun gibi bir paket halinde hiç vermedim. Bu bir kutlama zamanı, çünkü şimdi size söyleyeceğim her tek bir şey geçmişin eski enerjisidir. Yine de, “Artık değil, şimdi değil” demeniz için bir kontrol listesine sahip olmak için bunu işitmelisiniz. Bu ayrıca “Pekala, tüm bu şeylerin ötesine geçtiğimi biliyorum, ama hala içimde bunun birazını hissediyorum“u kavramaya başlayanlarınız içindir.
Sevgililer, sadece onu fırlatıp atmak ve kendinizi bir kaç yıl içinde tamamıyla yeniden başlatmak için tek bir paradigmada bir ömrü harcayamazsınız. İçinizde taşıdığınız aldatmacaların kalıntılarına sahipsiniz ve belki bazılarınız bunu işitmek zorunda.

29 Mayıs 2017 Pazartesi

YÜKSELİŞE HIZLANMANIN İKİNCİ AŞAMASI BAŞLADI

14937465_1777258052514539_6082739755290949089_n
Diane Canfield
23 Mayıs 2017
Sevgili Işık Kabilesi,
Genişlemiş İnsan Türü yaratmak için hepimizin gayretle çalıştığı YENİ Realiteye gitmeye başlarken, hızlanma başladı. Hızlanma 26 Nisan’da başladı ve Kapı açılıncaya kadar azalmadı. Kapı şimdi tamamen açık ve sürekli genişliyor. Yükseliş sürecine katılanlar bu devam eden genişlemeyi hissedecekler.
Bize artık 3B planına bağlantılı olmadığımızı hissettiren bu açık kapının semptomlarını deneyimliyoruz. Bilincimiz aydınlanmanın en yüksek seviyesinde oturan Yaratıcının bilinci ile buluşmak için yükselirken bu gerçekleşiyor. DNA kodları bedenlerimizi yeterince dönüştürürken ve bu genişlemeyi hissedebilmek için bedenlerimiz yeterince IŞIK haline gelirken, bunu şimdi yapıyoruz.

24 Mayıs 2017 Çarşamba

Mucizeye Yolculuk

Mucizeye yolculuk, 4 yaşındaki kızlarıyla, 2 kıtada, 6 ay sürecek bir yolculuğa çıkmaya niyet eden şifacı bir ruh eşi çiftin öyküsüdür.

Biz Yuuka, Gökhan ve Maya. Hayattaki motivasyonumuz ve amacımız insanlara içlerinde uyumakta olan sevgiyi, gücü ve özgürlüğü uyandırmaları konusunda ilham olmak. Bunu sanırım yaşayarak yapıyoruz. Kalpten yaşıyoruz; yani kalpten – Ruh’dan - Yaratan’dan gelen arzuyu takip edip, onurlandırarak yaşıyoruz.
‘Mucizeye Yolculuk’ , onurlandırdığımız böylesine bir arzu.

Bir şey daha var…

Biz ‘Ses ile Şifa’ yöntemiyle çalışıyor ve enerjileri sese dönüştürüyoruz.
Mucizeye Yolculuk’un rotası yeryüzü çakraları olarak bilinen yüksek frekanslı enerji merkezlerinden geçecek. O mekanlardaki bilinç arındıran, şifalandıran, yükselten enerjileri, şamanik-evrensel yöntemlerle sese dönüştürüp, kaydedip, ses dosyalarını blog sayfamızdan yayınlayacağız. Böylece uzaklarınızdaki bu enerji alanlarının frekanslarını, kulağınızdan varlığınıza ulaştırmış olacağız.

Özetle yolculuğun amaç ve hedefleri:

+ İlham olarak bütüne hizmet etmek

+ Yolculuğun ilk günlerinde 4. Yaş gününü kutlayacağımız kızımız Maya’ya unutulmaz bir hediye olarak varlığın gücü, öz sevgi ve Yaratan'ın birliğini hissettirecek bir yolculuk deneyimi vermek.

+ Seyahat etmek, dünya güzelliklerini görmek, yeni insanlarla tanışmak, ruhani hatırlamalar yaşamak.

+ Yer yüzü çakralarında şaman davulu, Tibet çanakları ve insan sesini, şifa aktarmak niyetiyle seslendirerek, kayıtları blog sayfamızdan paylaşmak.

+ O yerlerin kendine has enerjilerini görseller ve yazılar ile blog sayfamızda paylaşmak.

+ Akıştaki hayatımızın öyküsünü bu yolculuk esnasında ve sonrasında kaleme almak; bir kitap yazmak.

+ Yolculuk dönüşünde, ‘Yeryüzü Çakraları ile Meditasyon’ adlı bir müzik albümünü uyanışa hizmet etmek niyetiyle yayımlamak.

+Yolculuk boyunca edineceğimiz deneyimler ile içsel yolculuğumuzdaderinlik kazanmak.

============ 

Rotamız:

Japonya, Fuji Dağı (Ses ile sayfasına bakınız)
Brezilya, Abadiania ve Alto Paraiso
Bolivya, Uyuni ve Titicaca gölü
 Peru, Titicaca Gölü ve Machu Picchu
Mexico, Güneş Piramiti ve diğer Maya Tapınakları
K. Amerika, Arizona – Sedona
K. Amerika, Shasta Dağı

(Yolculuğun akışına teslim olduğumuzda aklımızı ve yolumuzu esnek tutarak, eksik ya da fazla, planımızdan farklı mekanlara gitmemiz kuvvetle muhtemel.)

=========

Yeryüzü çakraları hakkında daha fazla bilgi:

Ziyaret edeceğimiz alanların kimileri küçük çakra denilen enerji girdap (vortex) alanları, kimileri ise ana çakralar denilen daha yüksek frekanstaki alanlar. Eril ve ya dişil denilen; evrensel enerjiyi getiren yahut Dünya'nın kirli enerjisini emen alanlar.
(İnsan bedeninde yedisi ana çakra olmak üzere toplam ~72,000'den fazla çakra var. Aynı durum Dünya için'de geçerli.)
Bir Dünya çakrasında bulunmanın ve orada meditasyon yapmanın insan bilincinin frekansını yükselten, duygu ağırlıklarını serbest bırakan, ruhani ve fiziksel olarak şifalandıran etkileri olduğu bilinmekte.
Niyetimiz bu çakraların enerjilerini ve olumlu etkilerini ses frekanslarına yükleyerek insanlara ulaştırmak.
Şu ana dek pek çok kimse ve guruplara ses ile şifa aktardık. Bu misyonu yerine getirebilmemiz için gerekli anlayış ve deneyimi edindik. Sanki bütün hayatımız boyunca kendimizi bu yolculuğa hazırlamışız gibi hissediyoruz.

=============

Mucizeye Yolculuk için gerekli bütçenin oluşmasında evrensel yardımı davet ederek bir kitlesel fonlama başlatmıştık. Fonlama sona erdi. Toplam 5000 küsür dolar evrenin yardımına kanallık eden güzel kalpli insanlar tarafından bize iletildi. Şükran duyuyoruz.


Bütünün en yüksek hayrına olsun.

Ve öyle olsun…
Ve Öyle oldu…
Şükürler Olsun



~Hayat hikayemizi okumak isterseniz sayfayı inmeye devam edin lütfen~

COSMIC DISCLOSURE – TEMAS GERÇEKLEŞİYOR SEZON 2, BÖLÜM 1 – 1 Ekim, 2015


cd_s2_ep4_breakaway_begins_cvr.jpg
Wilcock, SSP olarak kısaltılan gizli uzay programlarının nasıl mümkün olduğunu soruyor. Uzay seyahati bakımından oldukça ilkel bir teknolojiye sahipsek bu programlar dışarıdan yardım mı aldı, onlarca sene evvel nasıl bu kadar ileri bir hal aldı bunlar diye soruyor.

Corey, bunun nedeninin bunun tamamen bir “breakaway” (kopma) medeniyet olması diyor. Wilcock bunun ne anlama geldiğini soruyor. Bu bir medeniyetin içinden çıktığı medeniyetten çok farklı bir yol izlemesi. Yani teknolojisi, sosyal dinamikleri, kontrol sistemleri tamamen farklı. Öncekilerle alakası yok, onlardan tamamen kopmuş durumda diyor. Corey breakaway medeniyetlerin Almanya’da, 1920’li ve özellikle de 1930’lı yıllarda başladığını söylüyor. Almanya’daki gizli cemiyetlere değiniyor ve bazı cemiyetlerin bilimle bizim ezoterik ruhsallık dediğimiz şeyi ayırmadığını, ikisini bir arada kullandığını söylüyor. Ayrıca kanal görevi görüp uzaylılarla iletişime geçenlerin de olduğunu ekliyor. Ayrıca yine bu süre içerisinde bu grupların dünya çapında Vimana ve diğer uçan araçlardan bahseden eski metinleri bulmaya çalıştığını söylüyor.

21 Mayıs 2017 Pazar

STEWARD SWERDLOW – “END OF DAYS” RADYO PROGRAMI – MONTAUK PROJESİ, ET’LER, ANUNAKİLER, DRAKOLAR, REPTİLİANLAR, PSİŞİK YETENEKLER - ÖZET

anunnaki ile ilgili görsel sonucu
anunnaki ile ilgili görsel sonucu

 EK BİLGİ: Steward Swerdlow Rus kökenli olup çocukluğunda ABD’ye göç etmiştir. Ailesinin tarihsel geçmişi nedeniyle çocukluğundan itibaren zihin kontrol programlarına tabi tutulmuş ve Montauk projesine dahil edilmiştir. Yıllarca Montauk projesinde ve diğer gizli hükümet projelerinde çalıştıktan sonra Montauk projesi rafa kaldırılınca boşluğa düşer ve bu zaman zarfında kendini keşfetme, şifalanma ve kendisine yapılan zihin programlarından kurtulma yöntemlerini arayışa girer. Bunun hiç de kolay olmadığını söyler. Bu konularda çok detaylı bilgilere sahip olup yıllardır edinmiş olduğu tüm bilgileri insanlıkla paylaşmak ve en önemlisi de kendisine başvuran insanlara kişisel ve ruhsal bağımsızlık, zihin kontrol yöntemlerinden özgürleşmeleri için, kendi kişisel güçlerinin farkına varmalarını sağlamak için bildiği tekniklerle eğitimler vermektedir.
RADYO PROGRAMI ÖZET:
Montauk projesinde Sirius A ve Aldebaran’dan insan görünümlü ET’ler de vardı.
Montauk projesinin amacı hiperuzayı araştırmak, alternatif realitelere gitmek, vorteksler açmak, zamanda yolculuk yapmaktı. 
Dünya büyük bir laboratuardır. Burada binlerce ırk vardır. Burası ırklar arasında kendi gezegenlerinde yapamadıkları temsili savaşlar için kullandıkları bir gezegendir. Dünya galaksinin Suriyesidir. 
Dünya ayrıca kaynaklar bakımından da pek çok gezegende bulunmayan özelliklere sahiptir. Bu nedenle de diğer ırklar tarafından çok ilgi çekici bulunuyor. 
Şu anda dünyanın etrafında bulunan tüm ET’lerin bir ajandası vardır. 

18 Mayıs 2017 Perşembe

KORUMA PROGRAMI

 Pleiadian ile ilgili görsel sonucu
Arkadaşlar aşağıda linki olan sayfada Pleiadian İttifakı'ndan dostlarımıza ait sırasıyla Korunma, Bağımsızlık ve Aktivasyon Programları mevcuttur. Programları tam çevirisiyle sırasıyla aşağıda bulabilirsiniz. Kaynak güvenilir ve yöntemler kesindir. Özellikle önümüzdeki dönemde oldukça fayda sağlayacaktır. Sevgi ve ışıkla.
*******************************************
KORUMA PROGRAMI
1.Adım
Kıymetlilerim, bu programın amacı sizi bütün Enerjisel, Zihinsel ve (özellikle) Elektromanyetik saldırılardan korumak ve aynı zamanda içinizdeki Enerjetik Alanı temizleyip arındırmaktır. Fakat gün içerisinde kalkanınızı birçok kere yenilemek gerekmektedir. Her yenilemede kalkanın koruması biraz daha güçlü ve süresi biraz daha fazla olacaktır.
Ana özellikler:
-Enerjisel, Zihinsel ve (özellikle) Elektromanyetik saldırılardan korunma
-İmplantların çıkarılması
-Bütün Karanlık varlıkların Kovulması
-Derin İç Alan Arındırması
-Aura Yenilenmesi ve Güçlendirilmesi
-Çakra Sütunu'nun Hizalanma ve Dengelenmesi
-Enerjisel kordonların ve kancaların çıkarılması
-Enerjisel Ameliyat (Sağlıklı Enerjisel duruma iyileştirme)
-Dünya Ana'nın Kutsal Kalbi ile Topraklanma
-Daha Yüksek Boyutlarla İletişimin geliştirilmesi
Bu sevgi dolu programa katılmak için sadece istemeniz yeterli.
ÖRNEK: ''Pleiadian İttifakı'ndan, beni kalıcı olarak(ve katılmasını istediğiniz diğer insanları) Koruma Programı'na almasını istiyorum, şimdi! Teşekkür ederim.''
Bir kere Koruma Programı'na dahil edildiğinizde, kalkanı harekete geçirmek için basitçe şu cümleyi düşünün ''Pleiadian Kalkanı'nın aktivasyonu, şimdi! Teşekkür ederim.''
Kalkan sizi her bir saldırıdan koruduğunda süresi düşecektir. Bu yüzden eğer sıkça saldırı altındaysanız sıkça yeniden aktifleştirmek zorundasınız. Eğer nadiren saldırı altındaysanız, nadiren aktifleştirmek zorundasınız.
Koruma Kalkanı'nı yenilemek için kesin bir kural yoktur fakat kullanışlı birkaç tavsiye sunabiliriz:
1) Uyumadan önce ve uyandıktan hemen sonra yenileyin.
2) Stresli bir ortam veya durumdaysanız daha sık yenileyin.
3) Biraz rahatsız edildiğiniz her seferde yenileyin.
4) Çoğu Enerjisel ve Zihinsel saldırı (Elektromanyetik olanlar değil) bilinçaltındaki açık kapılardan gelir, ve kalkan sizin bilinçli işbirliğiniz olmadan onları engelleyemez. Bu yüzden saldırı altında hissedince kalkanı yenileyin fakat aynı zamanda da kendinizi rahatlatmayı ve saldırgan tarafından yaratılan çatışkan zihinsel durumdan çıkmayı unutmayın. Bu kalkanın daha iyi çalışmasına olanak sağlar. (Koruma Kalkanı'nı devamlı Mantra olarak da çağırabilirsiniz)
Pozitif olun, içten olun, kendiniz olun!
Işık, sevgi ve sonsuz güzellikler hepinizin olsun kıymetlilerim!
*******************************************

14 Mayıs 2017 Pazar

7.BOYUT ARKTURUS’LULARINDAN MESAJ:GÖBEKLİTEPE İFŞAATI

göbeklitepe ile ilgili görsel sonucu

7.BOYUT ARKTURUS’LULARINDAN MESAJ:
GÖBEKLİTEPE İFŞAATI
09.09.2016

Gülsen Tanrıseven & Recep Tamer Çifter Aracılığıyla.

RTÇ:Bize Şanlıurfa’da keşfedilen ve arkeologlar tarafından Göbeklitepe olarak adlandırılan kadim yapıları inşa edenler ve bu yapıları  hangi amaçla inşa ettikleri konusunda bilgiler verebilirmisiniz?

7BA:Evet, Göbeklitepe adı verilen yapılar hakkındaki bilgilerimizi sizinle paylaşabiliriz.Bu yapıları inşa eden varlıklar M.Ö.18.000 yıllarında sizin Pleiades adını verdiğiniz yıldız sisteminin Alycone güneş sisteminin 3.gezegeninden geldiler.Bu varlıkların yaşadığı gezegen yok olmak üzereydi.Yerleşebilecekleri uygun bir gezegen arıyorlardı.Gezegeninize geldikten sonra bir süre dünyanızı gözlemleme ve araştırma çalışmaları yaptıktan sonra insanların yerleşim alanlarına yakın olması ve bu tepelerin yapacakları araştırmalara uygun olması nedeniyle Göbeklitepe denilen alanı seçtiler. Bu yapıları inşa etme süreçlerinde ve yapacakları çeşitli deneylerde kendilerine yardımcı olmaları için yaklaşık 2 bin kişilik bir dünya insanı gurubunuda oluşturdular.

Kendi gezegenlerindeki bazı yapılara benzetmeye çalışarak matematiksel çok ince hesaplarını ve planlamalarını temel alarak bu yuvarlak yapılardan toplam 24 tane inşa ettiler.Bu yapılar topluluğunu çok geniş bir alanı kapsayacak şekilde inşa edilmişlerdi. Bu yapıların olduğu alanda dünyada yaşayan bitkiler ve vahşi hayvanların doğal yaşamlarıyla ilgili gözlem ve araştırmalar yaptılar.Özellikle sizin su adını verdiğiniz madde onlara çok ilginç gelmişti.Bu nedenden dolayı  suyla ilgili olarak çok değişik türde çeşitli araştırmalar yaptılar.
Uzay gemilerinde yaşayan yaklaşık 10 bin kişilik bir nüfusa sahiptiler.Dünyada yaptıkları  çalışmalarınının ve araştırmalarının  dışındaki zamanlarını (dünyanın çok yakın bir yörüngesine konuşlandırdıkları) çok büyük puro biçimindeki ana uzay gemisinde geçiriyorlardı.Yiyecek ve içecek gereksinimlerinide bu uzay gemisinde karşılıyorlardı.Dünya ile irtibatlarını sizin helikopter adını verdiğiniz hava araçlarına çok benzeyen 2-3 kişilik küçük uzay/hava araçları vasıtasıyla yaptılar.Kendi gezegenleriyle irtibatlarını ise yuvarlak bir ada şeklinde olan sizin uçan daire(ufo) adını verdiğiniz büyük bir uzay gemisi aracılığı ile sağlıyorlardı.

Alycon’lular kendi gezegenlerinden guruplar halinde geliyorlardı.Bir gurup geliyor dünya koşullarını deneyimliyor gözlem yapıyor,o gurub işini tamamladiğinda başka bir gurup eski gurubun yerini alıyordu.Bu şekilde dönüşümlü(vardiyalı) olarak yaklaşık 1750  yıl kadar bu araştırmalarını sürdürdüler.
Bu araştırmalarının sonucunda bu gezegene yerleştirmeyi düşündükleri kolonileri için atmosferik koşulların uygun olmadığına karar verdiler.Dünyanın atmosferik koşullarını kendi hayatlarını sürdürebilmeleri için uygun bulmadılar ve başka bir yıldız sisteminde keşfettikleri (kendileri için atmosferik koşullarını daha uygun buldukları) başka bir gezegene yerleşebilmek için dünyayı terk ederek ayrıldılar.