Dünya, pandemiyle meşgulken; Mart 2020’de ‘kuzey kutbu’nda rekor açıklığa ulaşarak bilim çevrelerini şaşkınlığa uğratan ozon tabakasındaki delik, gelen son verilerine göre Nisan ayının sonuna yaklaşmakta olduğumuz şu günlerde kapanmış; yani ’işlem’, tamamlanmış bulunmaktadır.
Bu, dünyanın yaşadığı doğal bir süreç gibi görünse de, altında bambaşka bir hakikat yatmaktadır:
Zira, her 26.000 yılda bir yaşanan Siklus sonunda olmuşların hasadı yapılırken, dünyada kalan olmamış meyvelerin de, bir an önce olgunlaşması ve yeni misafirlere yer açılması felaket değil, bir Takdir’i İlahi’dir.
Birer uyaran olan; Notre Damme yangını, depremler, Avustralya yangınları ve son olarak Korona fenomeniyle birlikte Kabe’nin boşalması, hayli hareketli bir 2020 yaşayan dünya için elzem zamanlar oldu.
Fakat bu esnada, özellikle ‘dünya dışı etmenlerle bilinçli olarak açılan’ ozon tabakası olayının; insan popülasyonunun yoğun olduğu kuzey yarım kürenin, neredeyse hiç insan popülasyonu olmayan ‘kuzey kutbu’nda gerçekleşmesi, daha evvel DEĞİŞİM başlıklı irtibat yazısında belirttiğimiz ‘yetiştirici ve ulaştırıcı enerji porlarının ve iyonların’ (Nur’ların), dünya atmosferinden serbest ve yoğun giriş yapabilmesi için gerçekleşti.
Pandeminin pik yaptığı geçtiğimiz ay, ozon tabakasında yaşanan rekor düzeydeki açıklıkla birlikte, insan vücudu ve hücreleri üzerinde güneşle oluşabilecek ultraviyole radyasyonunun tahribatı, çok akıllıca bir yöntemle; Korona tecritiyle kalın duvarların ardında, yani evinizde geçirdiğiniz süre zarfında absorbe edilmiş oldu.
Bu esnada, siz hiçbir şeyin farkına varmadan, iki şey daha gerçekleşti:
İlki, dünyanın bilişsel anlamda değişerek, diğerini de önemsemek durumunda kalacağı ve metanın değil, maneviyatın hakkaniyet kazanacağı bir uyanışa sevk olundu. Yani, küresel bir uyanışa..
İkincisi, hitamına başlayan ‘Yeni Dünya Programı’yla birlikte bilişsel farkındalığı yükselecek olan insanın, şu an dünyaya verilen yeni ve çok yoğun kozmik akımları çekip, hücre rejenerasyonu (yenilemesi) yapabilmesi için; bu akımlara, ‘kontrollü’ biçimde maruz kalma ve alıştırılma safhasında bulunması. Ve bunun da beraberinde geçici bir tecrit gerektirmiş olması.
Dünyanın girmekte olduğu yeni boyutllar ve dünyaya gönderilen kozmik akımlar; ‘hücre şuurunu uyandırarak’, kaderi planına göre (birgün) dünya terki yapacak olan insanın, liyakatına göre yeniden beden hakkı alacağı boyuta aynı beden ve bilinçle transferini desteklemektedir.
Bunun için, bedenin her bir hücresinin (64 milyarının), dünyada şuurlanarak bir ‘hücre-beyin’ haline gelmesi gerekmektedir. Uzaydan atmosfer vasıtasıyla seyreltilerek ya da çeşitli dönemlerde atmosferde bir gedik açılarak verilen kozmik akımlar ve radyasyonlara ilkin direnç gösteren hücre duvarı, zamanla bu enerjilere alışarak geçirgenleşir ve hücre rejenere olarak, güçlenir.
Bu rejenerasyona şu vesileyle ihtiyaç bulunmaktadır: Şuurlanarak birer hücre-beyin haline gelen her bir hücremiz, liyakatına göre (dünyadan sonra) yeniden beden hakkı alacağı boyutlara (cennet vb) amorf olmadan, yani uzay-zaman koordinatlarında, vücutlarımızdaki konumunu ‘şuurlanıp bilerek’ bütünlendiğinde; başarılı bir transfer gerçekleşmiş olacaktır.
Kamil insan olmak, arınmak; ‘her zerreyle şuurlanmak’, öteden beridir bu nedenle önemli idi.
Bunu, bugünlere değin Din ve Dinötesi programlar, yaşamlara (enkarnasyonlara) ve çok uzun dönemlere yayılan süreçlerde sağlayabilmiştir.
Ancak, yaşadığımız ‘Son Kıyam Dönemi’nde, son beden hakkıyla dünya tekamülünü tamamlamak üzere olan insanlık için; ‘zaman dardır, aciliyet vardır.’
Ve asırlardır beklenen Kutb’u Azam, bu olaylar vesilesiyle size kendini göstermiş bulunmaktadır.
Öncelikle,
eylem olarak..
eylem olarak..
D.B.Erdogan
0 comments:
Yorum Gönder