12 Kasım 2017 Pazar

ŞAMANİZM

 Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi
Kuzey ormanlarından çıkıp geldiler, cesur, dağınık, marifetli ve henüz yolun başındaydılar. Önce bozkıra, sonra Çin içlerine ve sonra da sonu başı belli olmayan bir sel gibi garba doğru yayıldılar…
Türkler adıyla tarihe geçen bu boylar, aileler ve kavimler bütünü batılıların gözüyle çoğunlukla barbarlığın simgesi olsalar da Orta Asya’nın yüksek uygarlıklarından birini ve bazen küçük devletlerinin ve bazen de devasa imparatorluklarının sınırları dâhilinde kültürlerarası barışı ve huzuru tesis ettiler…
O, en baştan beri inandıkları dinlerinden hiç vazgeçtiler mi, ne kadar Budist, ne kadar Hıristiyan, ne kadar Yahudi ve ne kadar Müslüman oldular? Tüm bu yüzyıllar boyunca tek arzuları, tüm o savaşlar, yağmalar, fetihler, din değiştirmeler ve sergilenen bilgelikler sadece barışa ve huzura kavuşmak için miydi?…” (Jean Paul Roux)
Denir ki ‘Mu uygarlığı okyanusun sularına gömülmeden önce kurtulanlar dağılarak Rusya, Kuzey Amerika ve Güney Amerika’ya, Atlantis uygarlığından gelenler de Tibet, Peru ve Türkiye’nin dağlık bölgelerine gittiler. Kızılderililer ve Türkler onların torunlarıdır.’
Tarihler boyunca insanoğlu birçok yaşayış, düşünüş, inanç, dil, sanat ve yarattığı kültürler bakımından nasıl bir yol aldı? Bu soru beni tekâmül, insan ruhunun tekâmülü açısından ilgilendirmektedir.