Yazar Andrew Collins İle Röportaj
Andrew Collins ile 11,500 – 11,000 yıl önce Güneydoğu Türkiye’deki Dünyadaki En Eski Tapınak Göbekli Tepe üzerine röportaj. Göbekli Tepe gerçekten Aden Bahçesi mi?
Soru: Göbekli Tepe’nin ana mimari karakteristiklerini tanımlayabilir misiniz?
Andrew Collins: Kuru – taş duvarlar ile sınırları tanımlanan üç ana yüzey – altı doğrusal yapı serilerinden oluşmuş ve bir çok bezenmiş T – şekilli sütunu içeriyor. Bu taşlar başlıca çatı destekleri olarak hizmet etti, sembolik bir amaç göz ardı edilemese de. Bir ‘kült binada’ serbest duran sütunların halkası var, bunların kenarları bir tekerleğin telleri gibi merkezi bir noktadan dışarı yayılıyor.
Soru: Okuyucularımıza Göbekli Tepe’nin neden bir “rahiplik” sitesi olduğunu açıklayabilir misiniz?
Andrew Collins: Göbekli Tepe rahiplik sitesi olarak tanımlanabilir, açıkça bir yüceltme yeri ve belki de doğaüstü varlıklar ve bölgeler ile iletişim yeri olarak kullanıldı. Bu, İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsünden ana kazıcı Dr Klaus Schmidt tarafından kabul ediliyor. İlginç biçimde, Türkçede Göbekli Tepe “göbek tepesi” anlamına geliyor, büyük bir havza bölgesine hizmet eden önemli bir dini merkez olarak sitenin eski rolünü ileri sürüyor.
Soru: Avcı/toplayıcı bir toplumun aniden dünyada eşi olmayan böyle ihtişamlı megalitik bir site inşa edebilmesi nasıl mümkündür?
A Collins: Geçişin bölge nüfusunu kolayca nasıl etkileyeceğini ve motive edeceğini bilen son derece güçlü ve çok kurnaz şamanik veya rahipliğe dayanan yönetici elit tarafından yönetildiğini sanıyorum. Göbekli Tepe gibi siteleri inşa etmek için yüzlerce insan gücü gereklidir ve bu yoğun ikna ediciliği olan yöneticiler tarafından kontrol edilmiş olmalıdır. Bu elitin nereden gelmiş olabileceği ve onların varlıklarının bağımsız kanıtının herhangi bir yerde bulunup bulunamayacağı soruları kalıyor. Ana gösterge, Yukarı Mezopotamya’nın (kuzey Suriye, kuzey Irak ve güneydoğu Türkiye) PPN sitelerinden önce gelen ilk – zirai deneylerin siteleri olurdu; Şu andan 11,500 – 11,000 yıl önce.
Gelen şamanik elitin orijinal yurdunun Mısır ve Sudan’daki Yukarı Nil’de olduğunu sanıyorum, burada 15,000 – 11,500 yıl öncesinin Isnan ve Qadan insanlarına ait olan sitelerin kazılması sırasında ilk – ziraatin bazı göstergeleri bulundu. Ama, bugün bu kanıtın doğruluğu ciddi şekilde sorgulanıyor. Göbekli Tepeden sorumlu olan bireylerin Afrika’dan geldiklerini ve bugün kuzey İsrail’in, güney Lübnan’ın bayırları ve dağları olan yerler vasıtasıyla Yukarı Mezopotamya’ya göç ettiklerini sanıyorum. Ama, ayrıca batı Avrupa’nın Cro – Magnon mağara sanatçıları ile veya hatta Çin ve Güneydoğu Asya’dan gelen insanlar ile bir bağlantı da olabilir. Bu zamanda açık bir zihni sürdürmeliyiz, çünkü ilk – ziraatin daha da erken olduğunun kanıtı tüm dünyada ortaya çıkıyor.
Soru: Sitenin gösterdiği ileri kültürün karmaşıklığını düşününce sitenin eskiliği şaşırtıcı. 11,000 yıl önce bu kadar ileri bir kültürü nasıl açıklarsınız?
Andrew Collins: Son Buzul Çağın sonunda, dünyanın kalanı hala günlük hayatta kalma kaygısı olan avcı – toplayıcı topluluklar tarafından nüfuslandırılırken, Yukarı Mezopotamya’da var olan yüksek kültürün görünür açıklaması yok. Ama, arkeologlar tarafından Pre – Pottery (çanak çömlek) Neolitik (PPN) insanlar olarak bilinen bu kimliği belirsiz bireyler binlerce yıl sonra daha iyisinin yapılmayacağı kadim dünyada en şaşkınlık verici bazı sanatları yarattılar.
Şamanik temeli olan yönetici elitin bölgeye girdiğini ve basit avcı – toplayıcı toplum ile karşılaştığını sanıyorum ve onların yerleşik çiftçi topluluklara geçişlerini yönettiler. Göbekli Tepe ve Nevali Çori gibi siteler onların sivil ve törensel kuvvet merkezleri oldu, hepsi aslında Avrupa – Asya kıtasına yayılmadan önce burada başlayan Neolitik devrim veya patlama olarak adlandırılan şeyin parçasıydı. [Nevali Çori, Şanlıurfa ilinin Hilvan ilçesine bağlı Güluşağı köyünün hemen kuzeybatısında bulunan bir höyüktür.] Yönetici elit ve Yukarı Mezopotamya insanları arasındaki trafiğin Enoch’un Kitabında bulunan hikaye olduğuna inanıyorum, kitapta Watchers (Gözcüler) adı verilen varlıkların ölümlü türe/soya giderek onlara cennetin yasak sanatlarını ve bilimlerini verdikleri söyleniyor. Bunlara otların ve bitkilerin kullanılmasının, metalürjinin, silahların biçimlendirilmesinin, kadın güzelliğinin ve astronominin dahil olduğunu söylendi, çoğu Yukarı Mezopotamyadaki Erken Neolitik dünyaya ait olduğuna inanılan şeyler.
Benzer hikayeler Annunaki adı verilen tanrıların ölümlü tür arasına geldiğini ve onlara uygarlığın temel bilgelerini verdiğini anlatan Sümer mitlerinde ve efsanelerinde vardır. Watchers’in ve onların soyu Nephilim’in aslında Yukarı Mezopotamya’nın erken Neolitik kült merkezlerini kuran şamanik elit olduklarına inanıyorum. Onlar tekrar tekrar kuş adamlar olarak gerçek olmayan epigrafik literatüre değiniyorlar ve Neolitik periyodun son derece göze çarpan ölü kültünün ekskarnasyona odaklandıklarını (ekskarnasyon: bulunan ceset kalıntısının organlarının çıkarılıp sadece kemiklerinin bırakılması) ve hem astral uçuş hem de ölümde ruhun göçünün sembolü olarak akbabanın kullanıldığını biliyoruz. Güneydoğu Türkiye’de Göbekli Tepe’de ve diğer PPN sitelerinde ve Kuzey Suriye’de akbaba oymaları ve tasvirleri ve de kuş adamların temsilleri bulundu.
Soru: Göbekli Tepe’de totem sembolleri olan ilk tapınaklar bulundu. Orada hangi tür kültün kutlandığını ve o hayvanların anlamını bize açıklayabilir misiniz?
Andrew Collins: Göbekli Tepe’deki taş sütunlarda görülen kabartmalarda oyulmuş şekiller arasında insana benzeyenler, kedigiller, yırtıcı kuşlar, sperme benzeyen yılanlar, örümceğimsiler, böcekler, tilkiler, yaban domuzları ve deve kuşları var. O kadar çok farklı türde zoomorfik imgeler var ki, bunların hepsinin sembolizmini yorumlamak imkansız.
Ancak, akbaba gibi, yılanlara ve kuşlara net bir ilgi tercihi olduğu görülüyor. Türkiye’nin güneydoğusunda bulunan dünyadaki en eski Neolitik şehir olan Çatal Höyük’te olduğu gibi akbaba ölüm ve yeniden doğuş ile ilişkili olduğuna göre, PPN toplulukları arasında yılanın hafifçe farklı bir rol oynadığını sanıyorum. Yılan evrensel olarak doğum, yeni hayat, dönüşüm, kozmik yaradılış ve ilahi bilgi ve bilgeliğin sembolüdür.
Ayrıca Yukarı Mezopotamya’nın mistik kültünün halüsinasyon yapıcı maddeler – özellikle mantarlar- kullanma göze çarpan niteliğine sahip olduğunu sanıyorum, çünkü yılanlar zihnin değiştiği haller sırasında görülen evrensel bir semboldür ve Göbekli Tepe ve Nevali Çori’de görülen örnekler psilosibin ailesinin son derece psikotropik mantarlarına çok benziyor.
Soru: Göbekli Tepe’nin doğru araştırılması vasıtasıyla incilde anlatılanların orijinlerini anlayabileceğimize gerçekten inanıyor musunuz?
Andrew Collins: Göbekli Tepe dünyadaki en eski taş tapınaktır ve Aden Bahçesinin hikayesinin sembolizmini anlamanın anahtarı olmalıdır. Adem ve Havva’nın Genesis Kitabındaki hikayesinde yılanın önemli bir sembol olarak görünmesi gariptir. Burada eski Ahitte Adem ve Havva’nın çıplak oldukları ve üstlerini örtmeleri gerektiğinin farkındalığının bilgisini sembolize eder. Bunun Yukarı Mezopotamya’ya gelen yönetici elitin ölümlü türe yasak bilgiyi vermesinin, bunun onların hayat hakkında düşünme şekillerini ebediyen değiştirmesinin metaforu olduğunu hissediyorum. Ancak, bu çok kısa zamanda çok fazla bilgi aktarılması vakası idi ve bu nedenle Adem ve Havva Aden’den kovuldu, buranın Van Gölüne odaklanmış gerçek bir krallık olduğunu biliyoruz. Buradan cennetin iki nehri Fırat ve Dicle, Irak’ın Bereketli Hilal’ine akmadan önce yönlerini alırlar.
Soru: Aslında, arkadaşınız yazar ve arkeolog David Rohl, Göbekli Tepe’nin incildeki Aden olduğuna ikna olmuş. Onunla aynı fikirde misiniz? Eğer öyleyse, bu ilişkiyi nasıl açıklayabilirsiniz?
Andrew Collins: David orijinal Aden Bahçesinin yerini Yukarı Mezopotamya (Güneydoğu Türkiye, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak) olarak bildiren MELEKLERİN KÜLLERİNDEN (1996) ve ADEN’İN TANRILARI (1998) kitaplarımdaki konulara çok aşinadır. Kendi kitabı EFSANE’de (1998) David Aden Bahçesini sadece Yukarı Mezopotamya olarak almaz, ayrıca Batı ve Kuzey İran ve Ermenistanı da dahil eder. Benim seçtiğim bölgenin yanlış olduğunda son derece kararlıdır, çünkü Aden Bahçesinden dökülen cennetin dört nehri üzerine kendi teorileri ile aksini iddia eder. Eğer David şimdi Göbekli Tepe’nin Aden Bahçesi olduğuna inanıyorsa, her nasılsa pozisyonunu değiştirmiş. Evet onun haklı olduğunu sanıyorum, çünkü 2004’te Göbekli Tepe’yi ziyaretim ile açılan CYGNUS GİZEMİ’nde aynı şeyi söylüyorum.
Soru: Göbekli Tepe, Nevali Çori ve Çatal Höyük merkezileri arasındaki ilişki nedir?
Andrew Collins: Göbekli Tepe ve Nevali Çori gibi anahtar PPN siteleri arasındaki ana ilişki onların yerleşim planlarının, tasarımlarının ve sanatlarının aynı olmasıdır. Aynı eşsiz insan ırkı tarafından inşa edilmiştir. Çatal Höyük ile bağlantılıdırlar, çünkü bu aynı yüksek kültürün daha sonraki gelişimidir ve bu nedenle bu şehir (ilk kez 1960’ların başında İngiliz arkeolog James Mellaart tarafından kazılmış) Göbekli Tepe ve Nevali Çori gibi yerlerdeki erken kültler hakkında bize çok şey anlatabilir. Örneğin, Neolitik ölüm kültünü. Çatal Höyük’de sonraki dünyaya göç eden kişinin ruhuna eşlik eden akbaba fresklerini görüyoruz ve ayrıca şamanik uygulamalar için akbaba formunu alan şamanların fresklerini görüyoruz; öteki dünyayla temas kurmak veya oraya yolculuk yapmak gibi. Kuş adamların ve akbabaların heykelleri hem Göbekli Tepede hem de Nevali Çori’de bulunduğu için, burada 11,500 – 10,000 yıl önce aynı kültün var olduğundan emin olabiliriz.
Soru: Bize hayat ağacını koruyan Karibu taşını anlatabilir misiniz? Bu bana Ahit Sandığını koruyan cherub’u çok fazla hatırlatıyor (Cherub: Melekler sınıfından bir tür melek) ve benzer imge Babilliler arasında da bulundu. Göbekli Tepe gerçekten bu incil sembollerinin kaynağı mı?
Andrew Collins: Karibu ve Cherubim aynıdır – melek varlıklar ve nıhai olarak onların kökleri Göbekli Tepe gibi yerlerde rahiplerin veya yönetici elitin anılarına dek geri izlenebilir. Açıkça, Aden Bahçesindeki Hayat Ağacını koruyan cherub’un hikayesinin daha fazlası vardır, çünkü ayrıca ya arkeo – astronomi ya da son Buzul Çağın sonunda küresel felaket ile ilişkili olabilir. Bu dönem ile ilgili daha fazla bilgi Enoch’un Kitabında ve Devlerin Kitabında kapsanıyor, ama her ikisi de Ölü Deniz Tomarları arasında bulundu ve muhtemelen ilk kez Musevi ırkının atası olan İbrahim’in geldiği yer olduğu söylenen Güneydoğu Türkiye bölgesinde kaydedildi. Çeşitli PPN sitelerinin keşfedildiği Şanlıurfa’da (kadim Edessa’nın kadim şehri) İbrahim’in doğum yeri olduğunu işaret eden mağara tapınak ziyaret edilebilir.
Kadim Urfa’nın İbrahim’in doğduğunun söylendiği Kaldelilerin orijinal Ur şehri olduğunu gösteren, David Rohl tarafından desteklenen güçlü bir kanıt vardır. Enoch’un kitabında bulunduğu gibi, Watchers’in hikayesinin İsraillilerin ve Musevilerin ataları olan İbrahim ve ailesinin Kenan’a destansı yolculuklarında Harran şehrinden İsrail’in gelecekteki topraklarına yola koyuldukları zaman, Kalde’nin gerçek sitesinden Yukarı Mezopotamya’ya taşınması çok olasıdır.
Soru: Ayrıca Göbekli Tepe’de bir meleğin ilk temsillerinden birinin bulunduğunu okudum. Bundan bahsedebilir misiniz? Bu sitenin Watchers ile bağlantılı olabileceğini düşünüyor musunuz?
Andrew Collins: Sadece yukarıda söylediklerimi tekrarlayabilirim. En sonunda Enoch’un Kitabının Gözcüleri ve incil geleğinin melekleri olarak hatırlanacak olan Kuş adamlar kültünden, akbaba şamanlardan konuşuyoruz. Göbekli Tepe’de ‘melek’ bulunmadı, sadece arkasında kanatları olan oyulmuş insan heykelleri var. Bu melezler muhtemelen doğa üstü varlıklar değil, kanatlar takan şamanlardır. Orijinal olarak meleklerin kanatları olmadığını not etmek önemlidir – bunlar MS dördüncü yüzyılda erken Hristiyanlar tarafından var olan hikayelere eklendi. Gerçekte, kuş tüyü pelerinler giyen bazı Watchers hikayeleri var, Hristiyan zamanlarında kuş tüyü yerine ‘kanatlar’ olarak değiştirilmiş.
Göbekli Tepe’de bulunan oyma akbaba kafası
Soru: Ayrıca Karahantepe, Sefertepe ve Hamzantepe’de aynı yaşta benzer tapınakların keşfini okudum. Bu gerçekten zamanın geniş alana yayılmış toplumuydu ve Balıklıgöl heykelinin keşfine göre, bölgede Neolitik Çağın doğuşunu daha erken bir tarihe alabilir. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Andrew Collins: Şu anda Doğu ve Güneydoğu Türkiye’de araştırılan bir çok yeni PPN sitesi var ve umarım zamanı gelince çok fazla yeni kanıt ortaya çıkacak. Şanlıurfanın şehir sınırlarının içinde iki PPN sitesi son zamanlarda ortaya çıkarıldı. Ne yazık ki, bu örnekler tahrip edildi, sadece bir kaç parça korundu. Sitenin biri mabutun keşfedildiği Balıklıgöl idi. Bu, dev bir ithyphallic (şehvet düşkünü) erkek. Temsil ettiği şey toprakların verimliliği ve bereketi ile bağlantılı olmalı.
Çok daha önemlisi, 1990’ların sonunda keşfedilen ve hala tam kazılmayı bekleyen bir site olan Karahan Tepe’dir. Bu, Harran Ovasında Sogmatar yakınında yerleşiktir ve en azından 11,000 yıl geriye gider. Burada çok sayıda T – şekilli sütun ve taş dizileri ortaya çıkarıldı ve onların kuzey ve doğu – kuzey – batı yönüne yönelmiş olmaları Yukarı Mezopotamya’da Çanak Çömlek Yapımı – Öncesi Neolitik zihniyetin önemini kavramama neden oldu. Her yerde erken Neolitik kült merkezlerin, taş çember prototiplerin ve höyüklerin kabaca kuzey – güneye yönlendiğini görmeye başladım.
Kuzey Çatal Höyük’te ölüm ve yeniden doğuşun yönü olduğu için, Karahan Tepe ve Göbekli Tepe gibi yerlerde dikkat odağının kuzey gökyüzü kutbu etrafındaki yıldızların hareketinde olduğunu çabucak kavradım, çünkü MÖ 9500 – 9000’de Kutup Yıldızı yoktu. Bu tarihler için Skyglobe astronomik programına yakından baktım ve sadece tek bir takım yıldıza bakabileceklerini anladım ve bu Cygnus idi, Avrupa eski bilgisinde Cygnus göksel kuğudur.
Ama, Kadim Mezopotamya’da Cygnus’un yırtıcı kuş olarak görüldüğünün açık kanıtı vardır, klasik mitolojide nadiren Neolitik ölüm kültünde ruhun göçünün sembolü olan akbaba olarak görüldü.
Ayrıca Harran’ın Sabian’larının – Çanak Çömlek Yapan Neolitik insanlar ortadan yok olduktan binlerce yıl sonra Yukarı Mezopotamya’da oturan Kaldeliler olarak da bilinen insan ırkı – kuzeye İlk Neden ve aynı zamanda cennetin yönü olarak saygı gösterdiklerini keşffetiğim zaman, bir şeyin üzerinde olduğumu biliyordum. Bu araştırmanın sonuçları CYGNUS GİZEMİ’nde bulunmaktadır, bu bizi erken atalarımızın kozmos ve kozmosun içindeki yerimiz ile ilgili anlayışları hakkında bildiğimizi sandığımız her şeyi yeniden değerlendirmeye zorluyor.
(Çeviri: Saffet Güler)
0 comments:
Yorum Gönder