Arkadaşlar, bu mesajda Arkturuslular içinde bulunduğumuz dönemin en önemli konusuna bizi geri götürürken bir de meditasyon yöntemi veriyorlar. Özsevgi ve özsaygıyı eksiksiz olarak hissedebilmemiz hepimiz için yükseliş yolundaki en büyük adım ve maalesef en büyük engel. Arkturuslular da yükselişin aşamalarından çok uzun zaman önce geçtiler ve burada bizimle bildiklerini paylaşıyorlar. İster nihai amacınız yükselmek olsun, ister sadece daha rahat ve mutlu bir hayat sürmek tek arzunuz olsun, bu tavsiyeler son derece faydalı.
Bu son derece basit görünen ama çok etkili bir meditasyon. Bu çalışmanın çok benzerlerini zaman zaman ihtiyaç ortaya çıktığında seanslar sırasında ben de Michael ve Yüksek Benlikler eşliğinde ziyaretçilerimle uyguluyorum. Özellikle solar pleksusda “ne olduğunu bilemediğimiz” karanlıkları ortaya çıkarıp temizlemekte inanılmaz başarılı. Bana verilen bir ek bilgiyi de paylaşmak istiyorum: Affetme ve salıverme çalışmaları sonucunda başarılı olduğunuzda içinizde tuhaf bir boşluk duygusu oluşabilir. Böyle bir boşluk sizi korkutmasın, sadece kendinizi suçlamanın, kabul etmemenin ve kendinizi sevmemenin getirdiği ağırlığı attınız. Sakın eski negatif düşüncelere dönmeyin. Boşluğun keyfini çıkarın. Boşluktan korkmayın, çok kısa bir sürede o boşluğun yeni projeler, neşe, keyif ve coşku ile dolduğunu göreceksiniz.
Arktuturslulara, Marilyn’e ve çeviriyi yapan Mor Alev Dostuna çok teşekkürler. Orijinal mesaja buradan ulaşabilirsiniz.
Dolu Dolu Yaşamanın Anlamı, Gerçekliğin Bilinci İçinde Yaşamaktır…
Arkturus Grubu olarak biz, bu “görünürde karışıklık” ve değişim zamanlarında, yine sizi selamlamak için geldik. Sizler güçlü birer Işık Varlıklarısınız ama fiziksel bedenlerinizde olduğunuzdan dolayı, bunu hatırlamıyorsunuz. İnsanoğlunun deneyimleri, çoğu kişinin kendilerini sadece etten kemikten bir fani olarak görmesine ve ölümün ötesinde hiçbir şey olmadığını düşünmesine neden oluyor. Bundan dolayı da Sevgililer, sonuçları ne olursa olsun, insanlar bıkmadan usanmadan kendileri için iyi ve önemli olduğuna inandıkları şeyleri içerecek hayatları arıyorlar. Şu cümleyi sıklıkla duyarsınız;
“Sadece tek bir hayatın var ve onu dolu dolu yaşa!”
Evet, öyle ama; Dolu dolu yaşamanın anlamı, gerçekliğin bilinci içinde yaşamaktır. İnsanoğlunun kavramlarıyla değil.
Yeryüzünde yalnızca bir ömrünüz var. Yani her enkarne oluşunuzda, tek bir yaşam. Ancak hepiniz, yüzlerce yaşam sürdünüz. Bu mesajı okuyan ve onunla aynı titreşimde olan sizler, hepiniz yaşlı ruhlarsınız. Artık, yüksek gerçekliklerin enerjisi ile rezonansa girebileceğinizi bilmelisiniz. Çünkü bu titreşimler, erişmiş olduğunuz bilinç durumunuzdur. Aksi halde, gerçeklik hakkında iletilen mesajlar, Enerji akışları, aynı enerji ile titreşime girmek gibi şeyler, size hiç mantıklı gelmezdi. Ve belli insanların, gıdaların, eğlence türlerinin artık sizin için önemli olmadığını, keşfetmezdiniz. Zira sizin titreşimleriniz değişti, ama onlarınki değişmedi. Artık onlarla aynı rezonansta değilsiniz.
Bugün bir kere daha, Sevgi hakkında konuşmak istiyoruz. Ama bu kez, Öz-Sevgi’den bahsetmek istiyoruz. Çoğu insan, kendinden nefret etme duygusu taşıyor, ya da Öz-Saygı eksikliği yaşıyor. Bu duygular da genellikle, şiddet, intihara eğilim, istismar, olumsuz bir tabiatın sergilediği davranışlar olarak veya azınlıkta da olsa, yardım, armağan, övgü ya da Sevgi’yi kabul etmeyi reddetme şeklinde, dışa yansıyor.
Yüksek bir manâ’da sevebilmek için, önce kendinizi sevmeniz gerekir. Maalesef özünüzü sevmek, çoğunlukla başkalarını sevmekten daha zordur. Bir birey uyanmaya başladığında, hedefi vurmakta başarısız olduğu geçmiş deneyimlerinin farkına varır. Söylediği, ya da yapmış olduğu şeylerin anıları, şimdi onu şok eder ve utandırır. Artık, insani başarısızlıklarının epey farkındadır ve kendisini “olması gerektiğine” inandığı kişiliği ile karşılaştırmaya başlar. Bir kişi kendisini, nasıl sevmek zorundadır? Bu soruyla ilgili bir şeyler okuduğunda, ya da bir yerlerden duyduğunda, her seferinde kendisine şunu söyleyen cılız bir ses işitir:
“Evet, ama unutma! Sen şunu şunu yaptın, ya da bunu bunu söyledin… Sen sevgiye layık değilsin… Sen kötü bir insansın.”
Affetmek, özünü sevmenin ilk adımıdır. Affetmenin temelinde ise, bir kişinin sadece erişebildiği bilinç durumu doğrultusunda yaşayabileceğini ve hareket edebileceğini, idrak etmek yatar. Bir davranış sonucu utanç uyandıran meseleler, farklı bir bilinç durumundayken yapılmış olan eylemlerdir. Siz artık aynı yerde değilsiniz. Geçmiş bir eylemle ilgili sizi utandıran nedene, şimdi bambaşka bir seviyeden bakıyorsunuz.
İnsanoğlu, Karma denilen “evrimin erken evrelerindeki deneme ve yanılma” yöntemiyle öğrenir. Karma basitçe, enerjileri dengelemek demektir. Belli bir enerjinin, bir birey üzerindeki herhangi bir etkisini veya onu hangi davranışlara ittiğini, tüm yönleriyle örenmenin ve deneyimlemenin yoludur. Evrimsel süreçte ise Karma, bir noktada artık o kadar gerekli değildir. Çünkü kişi artık, yüksek bir seviyede yaşamaya başlamıştır ve kendi içsel bilgeliğinden öğrenmektedir.
Gerçekliğin ciddi bir öğrencisi olarak sizler, Meditasyon yaptınız, Gaia’ya ve onun (Doğa ve Hayvanlar) Âlemlerine Işık gönderdiniz ve rehberlerinizin sizi yönlendirdiği doğrultuda hareket ettiniz ve çalıştınız. Ancak yine de birçoğunuz, gerçek ya da öyleymiş gibi algılanan hatalar ve davranışlardan dolayı, kendinizi asla affetmediniz. Ya da ciddi bir şekilde veya bilinçli olarak, Öz- Sevgi’nin ne demek olduğuna dair, kafa yormadınız. EGO’nuz, “değersiz ya da yetersiz” olduğunuz inancını, ömürler boyunca bir pranga gibi taşımaya devam ederken, siz de Öz-Sevgi fikrini bir kenara ittiniz ve görmezlikten geldiniz
Hatta uzun süreden beri spiritüel konularla ilgilenen öğrenciler için bile Öz-Sevgi fikri, uygunsuz ve egosal bir davranışmış gibi hissedilebilir. Ve tabii ki değildir! Bu tür duygular, Öz-Sevgi’nin ne anlama geldiğine dair, üçüncü boyut anlayışını temsil ederler. Gerçeğin ve Sevgi’nin yüksek frekanslarının derinliğinde yaşamak, dolaşmak ve varolmak için, Birlikten ve Birliğin içinde olan HERŞEYEkatılmalısınız. Hem siz, hem de diğer herkes orada yerini almalıdır. Oradakilerin ne kadar “kutsal” göründükleri hiç önemli değildir.
Sessiz zamanlarınızda ve Meditasyon yaptığınızda, Altın / Beyaz Işığı tüm çakralarınızdan geçirin. Bu kutsal Işığı, Taç çakranızdan başlayarak geçtiği her çakrayı açmasına, temizlemesine, dengelemesine ve uyumlamasına niyet ederek, alt çakralara doğru yönlendirin. Kişisel kimliğinizin, Öz Varlığınızın temsil edildiği Solar Plexus çakranıza ulaştığınız da, Benliğinizi onurlandırmaya özellikle dikkat edin. Bu çakrada hala daha barınan ve blokaj vazifesi gören her türlü eski enerjilerin tamamını, temizleme ve salıverme niyetinizi tekrarlayın. Belki bir kişiyle ya da bir olayla ilgili bir hatıra, farkındalık alanınıza giriverir ve “temizlenmesi gereken bir şey” olarak belirir. Veyahut sizde, “yetersizlik” ya da “kendinizden nefret etme” duygularını harekete geçiren bazı deneyimleri veya kişileri hatırlarsınız. Böyle bir şey olsun ya da olmasın, ama o anda aklınıza gelen her şeyi, bu yaşamınızdaki veya geçmiş yaşamlarınızdaki kişiler ya da durumlardan dolayı hala size bağlı olabilecek tüm olumsuz enerjik bağları, Sevgi ile salıvermeye niyet edin. Işığın tüm bedeninizi, özellikle de Solar Plexus çakranızı yıkadığını hayal edin ve tüm olumsuzlukları salıverin.
Kendinizi sevmek, EGO’nuzu sevmek demek değildir. Kaldı ki, EGO’nuza karşı direnmeyi değil de, bu parçanızı kabullenmeyi öğrenmelisiniz. EGO’nun kendisi, sizin gerçek Benliğiniz değildir. O sadece bir algıdır. Kaynaktan (Yaratan) ve tüm diğerlerinden ayrı olmanın inancı ile yaşanmış olan yaşamlar boyunca oluşmuş “Benliğin sahte anlamıdır”.
Kendinizi sevmek, İlahi Doğa’nızı kabul etmek ve bu Doğa’nızın henüz farkında değilken attığınız yanlış adımları affetmektir.
Kendinizi sevmek, yanlış bir şey yaptığınızda, bunu itiraf edecek cesarete sahip olmak demektir. Geçmiş meselelerden dolayı kendinizi azarlamak (cezalandırmak) değildir.
Kendinizi sevmek, şu anki yanılsamaya rağmen kim ve ne olduğunuz gerçekliğinde yaşamaktır. Bu, farkında olmadan elinizden alınmasına izin verdiğiniz doğuştan hakkınız olan gücünüzü, geri almaktır.
Kendinizi sevmeyi öğrenme süreci boyunca, aklınıza gelen düşüncelere karşı direnç göstermekten sakının. Spiritüel bir öğrenci, İlahi Doğa’sını tanımaya ve kabul etmeye başladığında, EGO’nun azimli sesini de sıklıkla duyduğunu fark eder. Bu ses kendisine, öğrendiği gerçeklerle “bir yere varamayacağını” fısıldayarak, Doğa’sının İlahi olmadığını gösteren bir sürü davranış şekilleri sergilediğini hatırlatır. O sırada, bu düşüncelere karşı koyma dürtüsü ortaya çıkacaktır ve kişi kendi kendine şöyle diyecektir;
“Bu sesin beni yönetmesine izin vermemeliyim. Git başımdan! Bu düşünceleri kabul etmeyeceğim. Vs. vs.”
Bu sese karşı gelmek ya da direnmek, sadece bu “kişiliksiz EGO’nun” telkinlerine güç verir. Daha iyi bir içsel yanıt, şu olurdu;
“Evet, kendimin değersiz olduğuna inandım. Ve evet, geçmişte yapmış olduğum bazı şeylerden dolayı, hala daha suçluluk duygusu taşıyorum ve hissediyorum. Ama şimdi, İLAHİ BENLİĞİMİ kabul etmek için bu eski enerjileri salıvermeyi seçiyorum. Ve gerçekte kim/ne olduğuma dair farkındalığın derinliğine, her zamankinden daha fazla ilerliyorum.
EGO’nun saçmalıklarını fark etmeyi ve onları görmezden gelmeyi öğrenmeniz, inanç sisteminizi de değiştirmeye başlayacaktır. Alışılagelmiş eski düşünce tarzınızı yeniden programlamanız ve gerçeğe güvenmeniz, fazla uzun sürmeyecektir. Çünkü artık, gerçekte olduğunuz kişi olacak ve yapmak için geldiğiniz şeyi yapacak güce, sadece sahip olmadığınızı, o gücün kendisi olduğunuzu fark edeceksiniz.
Bazıları için değişim, bir gecede olmaz. Çünkü ayrımcılık/ zıtlık programları, çok uzun süreden beri yerlerini korudular. Bu programlar, sizin diğerlerinden daha değersiz olduğunuzu ve sadece para, fiziksel görüntü, güç, eğitim, ya da “kutsal” olan kişilerin önemli olduğunu ve sevgiye layık olduklarını kabullenmenize yol açan programlardır. HERŞEY BİRin içindedir ve BİRdendir. Herkesin ve her bireyin günlük yaşam koşulları ve görünümleri, yeryüzüne bedenlenmeden önce yaptıkları seçimleri doğrultusundadır.
Sizler artık hazırsınız Sevgililer! Üçüncü Boyut deneyimlerinden öğrenen ve gelişen birer Işık Varlıkları olduğunuzun farkına vardığınızdan dolayı, kendinizi gerçekten sevmeye ve kucaklamaya hazırsınız.
Öz-Sevgi kapısının kilidini açtığınızda, aslında bu kocaman anahtarın, ta ki hazır oluncaya kadar kimsenin bulamayacağı bir yerde saklı olduğunu keşfedeceksiniz. Böylece İlahi Sevgi’nin ve onun tüm niteliklerinin sonsuza kadar içinize ve sizden de dışarı akmasını sağlayan, yolu açacaksınız.
Bizler, Arkturus Grubuyuz.
Telif Hakkı©2014 Mor Alev. Tüm Hakları Saklıdır. Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (http://moralev.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
Copyright © 2014 by Mor Alev. All Rights Reserved. Permission is given to copy and distribute this material, provided the content is copied in its entirety and unaltered, is distributed freely, and this copyright notice and links are included.http://moralev.com/
0 comments:
Yorum Gönder