3 Eylül 2014 Çarşamba

“ KRİSTAL AURALI İNSANLA SIRA DIŞI BİR SÖYLEŞİ…”

 
S1: Kristal Auralı İnsanlar bu dünyaya neden enkarne olurlar?
C1: Kristaller, bu dünyaya bilgiyi getirmek için gelirler, İndigolar ise bu bilgiyi kullanıma sokmak üzere programlanmışlardır. Dünya tarihi boyunca kriz dönemlerinde Kristaller ve İndigolar her dönemde her topluma gelmişlerdir. Peygamberler ve erenler kristaldir.
S2: Bunlar dünyaya nereden geliyorlar?
C2: İndigolar, Sirius ve Venüs Gezegen'lerinden geliyorlar. Sirius eril, Venüs ise dişidir. Dünya üzerinde Venüs'ün en çok enerjisini gönderdiği bölge Türkiye'dir. Mavi Yıldız olarak ta bilinir.
Işıkçılar yani Kristaller Galaktik Merkez'den gelirler.
S3: Merkezi Güneş veya Galaktik Merkez denilen yer neresidir? Bu konuda daha fazla bilgi almak isteyenlere önereceğiniz okuma referansları nelerdir?



C3: Söz konusu yer Samanyolu galaksisinin merkezdir. Bu konuda kitap yazılmış mı bilmiyorum. Ama mutlaka yazan birileri vardır. Araştırılırsa bulunabilir.
S4: Bir Kristal olarak bu konuda toplumumuzu aydınlatmak üzere genel özelliklerini sayabilir misiniz?
C4: Kristaller tüm boyutlara ulaşabilirler. Duru görü ve duru duyu gibi psişik yetenekleri çok kuvvetlidir. Evrendeki her şeyle her an bağlantı halindedirler. Var olan her şeyi enerji olarak algılarlar. Ayrıca bu enerjileri dönüştürme yetenekleri vardır. Enerji, bir Kristal için bilgi demektir. Çok bilinenin aksine (yani Kristallerin ilk defa dünya üzerine enkarne olmaları üzerine düşünülen) onlar için bilinmedik bir şey yoktur. Soru geldiğinde cevabı verirler. Toplumsal bilinçle hareket ederek oradaki soruların cevaplarını verirler.
S5: İndigolardan farkları nelerdir?
C5: İndigolar sosyal, Kristaller ise yalnızlığı tercih ederler. Yalnızlık onlar için önemlidir. Kristallerin telepatik yetenekleri çok kuvvetli olduğu için sözlü iletişim hem sıkar hem de yorar.
Yalnız olduklarında her şeyle iletişim halinde olduklarını bilirler. Grup ilişkileri kafalarını karıştırır çünkü insanların birçoğu hissettiklerini ve düşündüklerini söylemek yerine doğru olanı söylemeye kodlanmıştır. Bu durum onlarda tabir yerindeyse bağlantı kopukluğuna neden olur. Algıları körelir. Aileler durumu sorun olarak gördükleri için çözüm ararlar ki bu çok yanlıştır. Bu bir sorun değil oluş halidir. Ayrıca, Kristaller yaşadıkları her şeyi macera olarak yorumlarlar. Acı, yokluk gibi kavramlar gereksiz yaratımlardır. Kristallerin merkezi bir bağışıklık sistemi yoktur. DNA yapıları galaktik bir yapıya sahiptir.
S6: Bunu da biraz açabilir misiniz?
C6: Evet, normal insanlarda bağışıklık merkezini tümüs bezi yönetir. O çöktüğünde beden ölümü gerçekleşir. Oysa kristallerde merkezi bir bağışıklık sistemi yoktur. Bağışıklık tüm hücrelerde vardır. Bu da kristallere hastalıkları iyileştirme yeteneğini verir. Çünkü diğer bir görevleri de hastalıklı enerjileri dönüştürmektir. Çok sık hastalanırlar. Toplayıcı gibi çevrelerinde bulunanların hastalıklı enerjileri emer ve bunu dönüştürürler. Her şey enerjidir. Günümüzde kristallerin birçoğu bunun farkında değildir. Galaktik denmesinin sebebi galaksinin hem enerjisini hem bilgisini taşır.
S7: Biliyoruz ki bizler de Dünya'nın Yükseliş Süreci'ni yaşandığı bu dönemde kristalleşmekteyiz. Yükselişte bizler de kristaller gibi bu tip bir vücut yapısına mı geçiş sağlıyoruz? Eğer öyle ise Kristalin vücudumuz nasıl işleyecek? Yemek içmek ve boşaltım sistemleri devam edecek mi yoksa tamamen bir değişime mi uğrayacağız?
C7: Evet, kristallerin bir görevi de bu zaten insanlığa kendisini hatırlatmak. Her türlü dönüşümü yapabiliriz. Enerjiyi besinlerden almak yerine saf enerjiyi alarak beslenmek mümkün. Hatta sonraki süreçlerde insan fiziksel çözülme sağlayarak bugün astral yapılan seyahatleri fiziksel olarak gerçekleştirebilecektir.
S8: Tüm kadim metinlerde ve eski inisiyasyonlarda adı "Işık Beden" olarak anılan bu süreç nasıl işler? Açmak gerekirse kendiliğinden mi aktive olur yoksa bizler niyetlerimizi kullanarak mı Işık Beden oluruz?
C8: Şu haliyle kendiliğinden zor. Ama süreç hızlı işliyor. Daha fazla insan bu bilince gelince daha da hızlanacak.
S9: Değişim sürecini rahat atlatmak için dinlenmeye veya başka ritüeller uygulamaya ihtiyacımız var mıdır?
C9: Evet. Özellikle zorunluluk kabul edilen tüm işlerden kopmak gerekiyor. Eski bilgilerden ve tüm alışkanlıklardan kurtulmak. Farklı bir oluş sürecine giriliyor. Düşünceyle form yaratma. Bununla ilgili çok şey yazılıp çiziliyor. Kuantum fiziği örneğin çok şey anlatıyor. Enerjiye düşünceyle form verebilmek için saflaşmak gerekir ki bu kristalleşmektir zaten.
S10: İnsanlar yükseliş sırasında yaşadıkları uyanışta ve yaşayacakları değişim konusunda daha fazla eğitime ihtiyaç duyacaklardır. Siz insanların Dünya üzerindeki en yüksek potansiyellerini
gerçekleştirebilmeleri için insanlığa ne tür bir hizmet vermektesiniz? Hazırladığınız eğitim programları neler?
C10: İlk iş olarak yazıyorum. Bir grubum var. Dönüşümün yedi simyası. Gelen mesajları insanlarla paylaşarak hazırlanmalarına katkı sunuyorum. Ve bire bir çalışmalar yapıyorum. Bireydeki potansiyelleri açığa çıkarmak için. Öncelikle bireyin oluşta neyi deneyimlemek istediğini buluyoruz. Sonra bunu açığa çıkarmak için uygun egzersizlerle yaşama aktarmasını sağlıyoruz. Ben burada bireyin sadece farkındalığını kazanmasına yardımcı oluyorum.
S11: Bir Kristal olarak bu dünyadaki yaşamınız boyunca siz de Drunvalo Malchizedek gibi Sirius veya başka bir gezegene bir ziyaret yaptınız mı? Eğer yaptıysanız neler gördünüz? Evrendeki zeki hayat nasıl ve bizleri nasıl karşılıyorlar?
C11: Evet, öncelikle güneş sistemindeki tüm gezegenlere. Sonra diğerlerine en son pegasusa yaptım. Acturusta var bu dönemde en çok oralardan enerji çekiliyor. Galaksinin çekirdeği var bir de. O gezegenlerdeki enerji formları çok gelişmiş. Acturusta bilgi teknolojisi var örneğin. Yeni teknolojilerin gelmesinde onların çok etkisi olacak. Pegasustan bolluk bilinciyle ilgili ve düşünce gücünü etkin kullanımıyla ilgili bilgiler aktarıldı. Bu gezegenlerin enerjileri dünya da şu anda aktif. Oralarda bizlerin algıladığı türden bir yaşam yok. Enerjileri çok yüksek ve öyle varlar. Ama onlar da dünyada bedenlemek istiyorlar. Bu formda olmak evrendeki tüm enerji formları için önemli. Ama insan bunu bilmiyor.
S12: Tüm kadim metinlerde bahsedilen "Işık Beden"lerimiz artık active edildiler mi? Herkes bu geçişi yaşayabilecek mi?
C12: Evet azınlık ama henüz. „İnsan âlemin özetidir” Cümlesi çok iyi anlatır. Aslında şimdiye kadar konuştuğumuz her bilgi herkeste var. Ancak bazı insanlar eski kalıplarından arınmadığı için herkes geçemeyecek. Dünya değimiyle çalışan kazanacak.
S13: Tüm galaksiler içinde Dünya Gezegeninin bulunduğu Galaksinin (Samanyolu Galaksisi) önemi nedir? Neden tüm evren şu an Dünya'da olanlarla ilgileniyor?
C13: bizim evrenimizde yaşam üreten tek galaksi Samanyolu. Enerjilerin fizik beden deneyimi ise sadece dünyada mümkün. Ve enerji (ruh) bu oluşu deneyimlemek istiyor. Bu nedenle çok önemli. Çünkü insanın yetenekleri gerçekten sınırsız. Evrende belli yasalar vardır. En bilineni etki tepki yasasıdır. Ancak insan bilinci bu yasaları etkileyebilir hatta değiştirebilir. Yani insan da tanrısallık vardır. Bir insan diğer gezegenlerden enerjiyi çekip bunu kullanabilir. Ama enerji tek başına buna karar da veremez değişim ve dönüşümü gerçekleştiremez.
S14: Sizce Anadolu'nun gezegenin yükselişinde oynayacağı rol nedir? Neden Anadolu?
C14: Dünya bu sistemin üçüncü gözüdür. Yani 6 çakrası. Düşünce alanı. Her şey önce niyettir sonra düşünceyle şekil alır. Bu nedenle eski üstadlar “yaşadığınız bir illüzyondur” der. Dünya dışındaki enerjilerin formlarıyız. Anadolu'da dünyanın üçüncü gözüdür. Tarihi iyi incelerseniz ilk insanların Anadolu'da form aldığını görürüz. Nuh efsanesi de bunu söyler. Daha da önemlisi ışık insanlar yerleşim bölgesi olarak Anadolu'yu seçmiştir. Dünya haritasına baktığınızda bu coğrafyanın göze benzediğini görebilirsiniz. Ve Anadolu ana tanrıçaların diyarıdır. Hiçbir coğrafyada bu kadar çok ana tanrıça miti yoktur. Yükseliş buradan oldu tüm zamanlarda.
S15: Türk insanı bu konuda yeterince bilinçli mi? Yoksa halk halen uyutulmaya mı çalışılıyor? Uyanan insanların hayatlarında ve hayat tarzlarında ne gibi değişiklikler gözlemlediniz?
C15: Hayır, hiç bilinçli değil. Dünyayı yönetenler Anadolu ışıkçılarından çok etkilenmişler ve onları kullanmışlardır. Mason ve Hermetizmin tarihine bakarsanız bunu görürsünüz. Uyanma hala batının etkisinde. Batı hayranlığı devam ediyor. İçimizden gelen bilgileri kabulde zorlanıyor insanlar. Burada söylenince delilik, oradan gelince bilgi oluyor.
Birçok insan Anadolu'da ışıkçıların yaşadığından habersiz. Hoş artık onlar da bunun çok farkında değil artık. Çok asimile olmuş.
Uyanan insanlar daha çok yalnızlığı tercih ediyorlar. Biliyoruz ki değişim için insanlarla birlikte olmamız gerekmiyor. Düşünceyle yapabiliyoruz birçok şeyi. Yani bilinci etkileyebiliyor. Artık uyanış hızlandığı için bazılarımız bilgiyi aktarmayı tercih ediyor. Bir de gizli kalmak çok önemliydi şimdiye kadar. Ama aktarmak için açığa çıkma zorunluluğu doğdu. Daha fazla insan açığa çıkacaktır. Bu konuşma buna hizmet edecek.
Yaptığımız iş önemliydi. Sözü edilen enerjilerin dünyaya çekilmesi demirlenmesi ve açığa çıkması için insan bilincine ihtiyaç var. Bizler de bunu yaptık tüm zamanlarda. Ama çok da yorulduk. Çekilen enerjiyi kötüye kullandı insanlık. Sorumluluğu devretmenin zamanı geldi.
S16: Kişilerin kendi ailelerinde bulunan hastalıkların iyileştirilmesi, şimdi bulunan seviyede kişinin bu hastalıkları (bilinçaltı olarak nitelendirdiğiniz) geçmişine bakarak tüm atalarının genlerini değiştirmesine bağlı olduğuna göre şimdi, geçmişi gelecekle yer değiştirtmek gelecek nesiller açısından önemlidir diyorsunuz. Eğer kişiler geçmişe boş verip sadece kendi bedenlerinde yaşıyorlarsa bir dahaki enkarnelerinde atalarından aldıkları genetik mirası da sürdürmeye devam edeceklerdir değil mi?
C16: Evet, dönüştürmek zorunda yoksa geçişi yaşayamaz. Bu zaman da gelen kristaller de bunu yapıyorlar. Geçmişi de bu bedenlerde taşıyoruz zaten. Bunun için geçmişe gitmeye gerek yok, bu anda ve bu bedende yaptığınız zaman dönüştürme gerçek oluyor. En zoru bu dönem. Bu nedenle kaos deniliyor. Yük o kadar ağır ki. Bir tarafta değişim var diğer tarafta direnç var. Ben çoğu zaman kendimi sırat köprüsünde gibi hissediyorum. Çaresizlik hissini çok yaşıyorum. “Tamam, teslim oluyorum” dese insanlar sorun anında çözülecek. Ama direnç çok fazla. Bir insanı ikna edene kadar günlerce haftalarca konuştuğum oluyor.
Ama geçişin olabilmesi için de yapılması gerekiyor. Normal yolla olmazsa felaket olarak yaşanacak. Depremler, savaşlar, salgın hastalıklar.
S17: Otistik bir çocuk için geleceği yaratmak (genlerinin düzeltilmesi) mümkün müdür?
C17: Her şey mümkündür.
S18: Bir insan artık kaderini kendi yaratıyorsa sizce hayatında öncelikli olarak değiştirmesi gereken şey ne olmalıdır? Bunu nasıl yapabilir?
C18: kendisini değiştirmesi lazım. Her gün ölüp diriliyoruz aslında. Tüm hücrelerde belli aralıklarla ölüp diriliyor. Bilinçli bir ölüm tümden bir değişim demektir. Ben buna ölüme yatmak diyorum. “Kendimi, şu ana kadar olanı” ölüme teslim ediyorum ve yeniden yaratıyorum. Böylece bünyede hastalık da kalmıyor ve her hücreniz yenileniyor. Taşıdığınız tüm geçmişlerde ölüyor. Çok basit ama zor.
Bilinciniz de değişiyor. Ama bunu yapabilmek için de yine o bilinç durumunda olmanız gerekiyor. Osho'nun dediği gibi ölmeden önce ölmek. Bilinç programları var. Teslimiyet. Bireyin ölmeyeceğini bilmesi gerekir. Ölüme kendisini teslim etmesinden söz ediyoruz. Çünkü ölüm aynı zaman da yaşamdır. Paradoks gibi görünse de değildir. Ölüm ve yaşam döngünün bir parçasıdır. Ölmek toprağın altına girmek değildir. Bilincin ölmesidir. Ölmeyi başarırsanız başka bir tür gelişim paketine gerek kalmaz. Seminerler kitaplar. Gereksiz hale gelir. Her şey mümkün.
ALINTI…
Ekleyen:Kuzeyde Bir Güneyli
ekleyen: Dilek Tekin Öngün....

2 comments:

Unknown dedi ki...

Harika
Bilgi güncellemesi ve motive oldum

Unknown dedi ki...

Mükemmel kim bu buna nasil ulaşabilirim daha fazlasina

Yorum Gönder