1 Şubat 2013 Cuma

ÜÇÜNCÜ YOL - JESHUA PAMELA KRIBBE ARACILIĞIYLA


Sevgili dostlar,


Ben Jeshua , sizinle birlikteyim.Zaman ve mekan bariyerlerinden geçerek yanınızda bulunuyorum,kalbimi hissedin.İnsan olarak var olmayı çok iyi biliyorum –onun her bir yüksekliğini ve derinliğini.İnsan duygularının bütün alanlarını keşfettim, ve aşırılıklar dünyası içinde sonunda kendime bir çıkış yolu buldum;insan olmanın tüm deneyimlerinin kendini farklı bir ışıkta sunduğu ,olaylara farklı bir yolla bakmayı imkan sağlayan o geçiti – kalbinizde sukünet ve huzur yaratan o yolu.





İşte bugün bu çıkış yolundan , bu geçitten bahsetmek istiyorum.



Çoğunuz kendini bir ikilem içinde buluyor;kendiyle mücadele içinde.Zihninizde şimdikinden daha iyi , daha farklı olmanız gerektiği yönünde canlı bir düşünce var.Daha gelişmiş,daha kutsal,belirli kurallara uysanız daha iyi olacağını belirten kendiniz için daha yüksek bir amaç – fakat bu yanlış bir amaç.



Tüm bu kendiniz üzerinde yaptığınız çalışmalar,olduğunuz haliyle iyi olmadığınız,başka farklı bir şeyler olduğu,kendinizi değiştirme gücüne sahip olduğunuz,insan olduğunuz gerçeği üzerinde kontrole sahip olduğunuz düşüncesine dayanıyor.Bu eski bir düşünce ve tamamen eski bir dönemde deneyimlendi.



Bu düşünce kısmen 3.gözünüzü geliştirdiğiniz ve onu başınızdaki gözlem merkezi olarak kullandığınız Atlantiste mevcuttu. 3.gözünüzden algılayabilir,isteklerinizi şekillendirmek için oradan müdahil olabilirdiniz.İçinizde baskın olmaya dair belirli bir eğilim vardı,fakat bu eğilim kendi gerçek konseptinizden esinleniyordu.Yüksek ilkelere dayanarak hareket ettiğiniz yönünde bir fikre sahiptiniz böylelikle her yaptığınız ‘’doğruydu’’ ve doğru olarak devam ederdi.



Güç her zaman iyi olduğuna düşünülen fikirler altında gizlenmiştir.Sonrasında bu fikirler etrafında , kendini iyi olan için çalışıyormuş gibi gösteren bir dünya görüşü haline sokan tam bir ideoloji kurulur ama aslında siz yaşamı kontrol etmeye çalışıyorsunuz- hem kendi hem de başkalarının yaşamını.



Güç yozlaştırır,sizi her insanın içinde mevcut olan yaşamın doğal akışından uzaklaştırır.O size aslında ilizyon esasına dayalı olan işlenebilirlik konsepti sunar.



Hayat,sizin de bildiğiniz gibi,bu kadar esnek değildir,nedene göre,iradeye göre ya da üçüncü gözden tayin edilemez.Bir dünya görüşüne ya da sistem içine sokulamaz ve zihinsel süreçler bazında organize edilemez.



Uzun bir süre,insanlığınızla-insan durumunuzla savaştınız.



Bir çok ruhani yol kendiniz üzerinde çalışmanız,kendinizi geliştirmeniz,sizi ideal bir duruma sokacak olan planlı bir eylem yolu uygulamak zorunda olduğunuz esasına dayanır.Fakat bu düşünce daha çok içsel mücadele oluşturur.



Eğer mecburi bir amaç fikriyle ile başlarsanız,kendinize yerine getirmeyeceğinizi veya getiremeyeceğinizi çok iyi bildiğiniz standartlar empoze edersiniz – böylelikle daha başlangıçta başarısızlığa uğrarsınız.



Şimdi bu düşünce şeklinin enerjisini HİSSEDİN :kendinize ne yaptığınızı,dayatma ihtiyacının getirdiği enerjiyi,kendinizi geliştirme arayışının ve hayatınızı,duygularınızı ve düşüncelerinizi organize etme isteğinin.



Bunları kontrol etme isteğinin enerjisini HİSSEDİN.Bu sevgi dolu bir enerji mi? Çoğu zaman bu enerji kendini sevgi gibi,iyi gibi,gerçek gibi gösterir fakat güç her zaman kendini bu şekilde saklar böylece insanların onu kabul etmesi daha kolay olur.Güç yüzünü açıkça belli etmez,güç düşünce yoluyla baştan çıkarır.



Bu yüzden düşünmekten ziyade,yaşamınızı kontrol etme isteğinin size ne yaptığını HİSSETMEK daha iyidir.Günlük yaşamınızdaki,andaki,şimdiki durumunuza bir bakın.



Ne kadar sıklıkla kendinizle savaş halindesiniz,içinizden çıkanı,doğal olarak orada türeyip akmak isteyen şeyi mahkum ediyor musunuz ? Bu yargı durumunda eleştirisel bir enerji,bir soğukluk vardır : ‘’bu olmamalıydı,bu yanlış,bu gitmek zorunda.’’



Bu enerjiyi HİSSEDİN – onun size yardımı dokunuyor mu ?



Şimdi sizi kendinize daha farklı bakabileceğiniz bir yere götürmek istiyorum.Değişimin mücadele olmadan,kendinizle zalimce mücadele etmeden gerçekleşeceği bir yere.Açıklığa kavuşturmak için izin verin bir örnek vereyim



Hayatınızda size öfke ve kızgınlık getiren bir şey olduğunu hayal edin – ona her ne derseniz.



Şimdi öfkeye değişik şekillerde tepki gösterebilirsiniz.



Eğer duygularınız üzerinde kafa yormaya alışkın değilseniz ve reaksiyonlarınız oldukça temel reaksiyonlarsa,o zaman orada öfke dışında hiçbir şey yoktur – kızgın dönemdesiniz.Öfke içinde kaybolur onunla özdeşleşirsiniz.Genelde bu öfkenizin nedenini kendi dışınızda bulduğunuzda meydana gelir – kusuru başka birine yansıtıyorsunuz.Başka birisi yanlış bir şey yaptı ve onun yanlışı yüzünden öfke duyuyorsunuz.Bu en temel reaksiyondur – ÖFKEYLE ÖZDEŞLEŞİYORSUNUZ,kızgınsınız.



Başka bir olasılık ise benim ikinci yol olarak adlandırdığım tepki.Kızgınsınız ve aniden kafanızın içinde bir ses size şunları söylüyor:’’Bu olmamalıydı;bu yanlış;sinirlenmem iyi bir şey değil;bunu bastırmam lazım’’Öfkeyi bastırmak size dinsel terbiye ya da toplumsal görüş tarafından öğretilmiş olabilir.



Örneğin:Kızgınlığınızı diğerlerine göstermemek daha iyi,daha hoş ve daha ahlaklıdır.Bayanlara kızgınlığınızı açıkça göstermek uygun değildir – bu feminen değildir.Bu yönde ikna olup kendinizi yargılamanıza yol açan çok çeşit düşünce vardır.Peki sonrasında ne olur ? İçinizde öfke var,ve hemen bu öfke hakkında bir düşünce fışkırıyor:’’Buna izin verilemez,bu yanlış’’Kızgınlığınız gölge yanınız olmaya başlıyor çünkü , o ışığa çıkmayabilir – görülmemelidir.

Peki öfke bu şekilde bastırılırsa ne olur ? O yok olmaz,sizi farklı yollarda etkilemek için arkanıza geçer;endişeli ve korkmuş olmanıza yol açabilir.Kızgınlık içinde yatan güçten faydalanamazsınız çünkü kendinizi bunu kullanmaya izin vermiyorsunuz.Tatlı,hoş,yardımsever tarafınızı gösterebilirsiniz fakat tutkulu kızgın tarafınızı değil – o asi yanınızı.Böylece öfke içerde hapsolur ve siz bu duygulara sahip olduğunuz için kendinizi diğer insanlardan farklı hissedersiniz,böylece kendinizi diğer insanlara mesafeli tutmaya başlayabilirsiniz.



Her halükarda bu kendi içinizde bir çatışma oluşturur ve görünüşte her iki ben arasında , Işık Ben ve Karanlık Ben.Bu arada siz bu acı dolu oyun içinde kalır ve içerden yaralanırsınız,çünkü kendinizi ifade edemezsiniz.Sizi sınırlayan bu yargılamadır.Bu reaksiyon sonrasında gerçekten daha iyi bir insan haline mi geldiniz?Duygularınızı bastırmak sizi huzurlu,sevgi dolu insan amacına mı götürecek?



Eğer size bunların hepsini tanımlarsam açık bir şekilde göreceksiniz ki bu tip bir reaksiyon işe yaramaz – o sizi gerçek huzura,gerçek iç dengeye götürmez.Ama yinede bunların hepsini kendinize yapıyorsunuz.Çoğu zaman duygularınızı susturuyorsunuz,çünkü onlar sizin ahlak değerlerinize göre iyi değil ve sizler bu ahlak değerleri üzerinde fazlaca düşünmezsiniz-nerden geliyorlar,kim veya ne tarafından size empoze edildiler.



Evet işte size önerim:onlar HAKKINDA DÜŞÜNMEYİN ama HİSSEDİN.Kendinize doğru ateşlediğiniz yargılarda yatan enerjiyi,bazen sizin için çok yüksek güdülenme ortaya çıkaran ideal olanın görüntüsü ve ‘’yapılması gerekenle’’ birlikte hissedin – ve öyle olsun.



DUYGULARINIZI DİZGİNLEYEREK VE ONLARI SİSTEMATİK BİR ŞEKİLDE BASTIRARAK AYDINLANAMAZSINIZ.



Üçüncü bir yol da mevcut – insan duygularınızı deneyimlemenin üçüncü yolu.



Birinci yol tamamen öfkenizle özdeşleşmekti,bir önceki örnekte olduğu gibi.İkinci yol ise ona yer bırakmamak,onu bastırmak ve mahkum etmekti.



Üçüncü yol ise ona İZİN VERMEK – VARLIĞINA İZİN VERMEK ve ONU AŞMAK.İşte bilinçlilik bunu yapar.Bahsettiğim bilinçlilik yargılamaz – o bir var oluş durumudur.O bir GÖZLEM ŞEKLİDİR ve aynı zamanda YARATICIDIR.



Şimdi bir çok ruhani gelenek size ‘’Farkınızda olun,bu yeterlidir’’ dedi.Fakat sonrasında şunu merak edersiniz: Bu nasıl olabilir ? Sığ farkındalığım nasıl duygularımın akışında değişikliğe yol açabilir ?



Bilinçliliğin çok kuvvetli bir şey olduğunun farkına varmalısınız.O bir duygunun pasif kaydoluşundan çok daha öte bir şeydir.BİLİNÇLİLİK YOĞUN BİR YARATIM GÜCÜDÜR.



Şimdi tekrar , dış dünyadaki bir şeyin içinizdeki güçlü bir duyguyu harekete geçirdiğini hayal edin – mesela öfke.



Bilinçli bir şekilde onunla ilgilendiğiniz zaman onu tamamen içinizde gözlemlersiniz.Onun hakkında hiç bir şey yapmazsınız aynı zamanda onu gözlemlemeye ve izlemeye devam edersiniz.Artık öfkeyle özdeşleşmiyorsunuz,onda kendinizi kaybetmiyorsunuz,sadece ÖFKEYİ OLDUĞU ŞEKLİYLE BIRAKIYORSUNUZ.



Bu bir tarafsızlık durumudur,fakat muazzam güç gerektiren bir tarafsızlık,çünkü öğrendiğiniz her şey sizi öfke ya da korku duyguları içinde sizi baştan çıkarır.Ayrıca durumu daha karmaşık hale getirmek için korku ve öfkeyle ilgili yargılamalar içine çekilirsiniz.Böylece iki şekilde bilinçlilikten çekilir ve uzaklaştırılırsınız , o başlangıçta bahsettiğim çıkıştan,içsel huzura giden çıkıştan.



Günlük yaşamda duygularla uğraşma yollarınız sizi bu merkez noktasından uzaklaştırıyor,yani bilinçlilik durumundan uzaklaştırıyor,fakat tek çıkış yolu bu.



Sadece sessizce duygularınızı kapsamlı olarak gözlemleyerek bilinçsiz hale gelmezsiniz.TAMAMEN ANDA KALIRSINIZ.Kendinizin duygular ya da duyguların yargılamaları tarafından çekilmesine izin vermezsiniz.Duruma tam bir bilinçlilikle uysal bir biçimde bakarsınız :'' Bu benim içimdeki bir yol'',''İçimde öfkenin yükseldiğini görüyorum'',''onun bedenim boyunca hızla aktığını hissediyorum''''Midem tepki gösteriyor ya da kalbim,düşüncelerim duygularımın nedenlerini meşrulaştırmak için yarışıyorlar''''Düşüncelerim benim haklı olduğumu söylüyor,başka birinin değil''



Kendinizi gözledikçe tüm bunların meydana geldiğini görebilirsiniz,fakat onu kabul etmiyorsunuz,ona çekilmiyor,onda suyun dibini boylamıyorsunuz.



Bu bilinçliliktir,bu zihnin netliğidir.Ve bu şekilde hayatınızdaki ibislere bir mola veriyorsunuz;korku,öfke ve güvensizlik.



Onlarla özdeşleştiğinizde veya yargılamayla yoluyla onlarla savaştığınızda onlara güç veriyorsunuz - her iki şekilde de onları besliyorsunuz.



Onları AŞMANIN tek yolu onların üstesinden gelmektir,bilinçliliğinizle yaptığınız gibi - onlarla savaşarak değil sadece varlıklarına izin vererek.



Peki sonrasında size ne olur ?



BİLİNÇLİLİK STATİK BİR ŞEY DEĞİLDİR;hiçbir şey olduğu şekliyle kalmaz.Bunu eğer duygunun enerjisini veya onun hakkındaki yargılamayı beslemediyseniz farkedebilirsiniz,onlar yavaş yavaş dağılacaktır.Başka bir deyişle,denge durumunuz güçlenir,temel duygularınız daha huzur ve sevinç dolu olur.



Kalbinizde ve ruhunuzda artık bir mücadele olmadığı için sevinç yukardan kabararak gelir.Dünyayı daha ılımlı bir gözden görürsünüz.Bedeninizdeki duyguların hareketini görür ve onları gözlemlersiniz.Ayrıca kafanızdan aniden akıp gitmeye başlayan düşünceleri de daha yumuşak ve daha ılımlı gözlemlersiniz.



Gözlem yeteneğinin ve içine çekilmeden kalabilmenin çok güçlü bir şey olduğunu bilin.Tüm hepsi bundan ibarettir;işte çıkış budur.Şimdi sizden kendi bilinçliliğinizin-saf varlığın gücünü ve bu yolla kurtuluşu deneyimlemenizi istiyorum - bu kendinizde değiştirilmesi gereken bir şey olmadığını hissetmenize imkan tanıyor.

Bilinçliliğin huzurunu ve açıklığını hissedin;işte siz gerçekte busunuz.



Yanlış yargıları bir kenara atın.



İzin verin duygular aksın,onları bastırmayın.Onlar sizin bir parçanız ve bazıları size bir MESAJ.



Kendinize korktuğunuz,sizi rahatsız eden,savaştığınız bir duyguya sahip olup olmadığınızı sorun.Belki de sizin için tabu haline gelen bir duyguya.



Şimdi onların bir çocuk ya da hayvan formunda - kendilerini sunmak ve kendilerini göstermek için öne çıkmasına izin verin için.Bu çocuk tamamen kendini ifade edebilir,hatta yaramaz da olabilir.



Ne olursa olsun,yapmak istediği her şeyi yapmasına ve ne hissettiğini anlatmasına izin verilmelidir.



Sizler bakıp ''Evet,seni görmek istiyorum;senin hikayeni duymak istiyorum,onu ifade et'',''Bana hikayenden bahset,çünkü o senin gerçeğin;o gerçek olmayabilir,fakat senin hikayeni duymak istiyorum diyen farkındalıksınız.



Duygularınızı bu şekilde yaşayın ve onları mahkum etmeyin.İzin verin sizinle konuşmaya gelsinler.



Onlara yaşlı bir bilge yumuşaklığında davranın ve o çocuğun ya da hayvanın ne getirdiğini gözlemleyin.



NEGATİF BİR DUYGUDA ORTAYA ÇIKMAK İSTEYEN GİZLİ BİR SAF YAŞAM GÜCÜ VARDIR;hükmün önyargıları tarafından boğularak öldürülmüş bir yaşam gücü.



İzin verin çocuk veya hayvan sıçrayarak size doğru gelsin.Belki şimdi o görünümünü değiştirir - onu sevgi dolu açıklıkla kabul edin.



FARKINDALIK DÖNÜŞTÜRÜR-o değişimin en büyük elemanıdır,fakat aynı zamanda o hiçbir şeyi değiştirmek istemez.Farkındalık şunu der '' Evet,ne ise ona evet''.O olan her şeye karşı ''ANLAYIŞLI'' ve ''KABUL EDİCİ''dir,ve işte bu her şeyi değiştirir,çünkü bu sizi özgür kılar.



Şimdi özgürsünüz- artık duygularınızın veya duygu yargılamalarının insafında değilsiniz.Olmalarına izin vererek sizin üzerinizdeki hakimiyetlerine son verdiniz.



Tabi ki halen duygularınız ve ön yargılarınız tarafından zayıf düşürüleceksiniz - bu insan olmaktır.Buna fazla takılmamaya çalışın ve bunun için kendinizi cezalandırmayın: ''Tanrım temiz bir bilince ulaşamadım-bir şeyi yanlış yapıyor olmalıyım''.Eğer böyle davranırsanız yargılama topunu yine yuvarlamaya başlarsınız.



Her zaman çıkışa dönebilirsiniz,huzura;kendinizle savaşmayarak.Orada olanı gözlemleyin,ve hata yapmayın : İÇİNE ÇEKİLMEMEK BÜYÜK BİR GÜÇTÜR.



Bu gerçek ruhaniliğin gücüdür.



GERÇEK RUHANİLİK AHLAK DEĞİLDİR - O BİR VAR OLUŞ BİÇİMİDİR.



Kaynak: http://lightworkers.org/channeling/175257/third-way-jeshua-pamela-kribbe



Çeviri:Utku Maden

1 comments:

Bülent Uzgur dedi ki...

Teşekkür ederim... Çok faydalı bir bilgi.

Yorum Gönder