Zemin ayaklalarımızın altından kayıp giderken tutunduk zamana...
Ve kurtarabildiklerimiz sadece An'ları biriktirdiğimiz çantamızda ki anılarımızdı...
Peki elimizdeki çantada ki anılarımızı (kayıtlarımız,akaşa) bırakırsak ne olur ?
Referanslarımızı, tanımlarımızı, değer yargılarımızı kaldırırsak HİÇ mi OL'uruz !
Ya HİÇ Ol'duğumuzu (yokluk) bildiğimizde HEP mi (varlık) OL'acağız...
Evet sevgili dostlar yasakların (kısıtlamaların) kalktığı bu güne, bir görselin beni taşıdığı yerdeyiz.
Bende sizleri bu yere çekip nasıl göründüğüne dair bir perspektif sunmak istedim...
Zeminsizlik yani 3.boyut olarak adlandırmız maddesel dünyamız (Shumann rezonansı 7.83 ile 33.8 hz arasında titreşen) frekansını yükselterek bizlere fiziksel OL'mayan dünyanın kapılarını bizlere açtı.
Şimdi o kapıya doğru yol almamız için bizimde o yüksek frekanslara uyumlanmamız gerekiyor.
Yani bir koşu bandı düşünün, üzerinde 50 birim ile uyumlu koşuyorken birden bant 100 birime geçiyor. Biz 50 birim ile devam etmeye çalırsak o bantın üzerinden düşeriz.
Düşmemek için bizimde hızlanmamız (fekansımızı yükseltmemiz) ve o bantla uyumlu bir hal almamız gerekiyor.
Şimdi bildiklerimizden yola çıkacak olursak; Korku-kaygı bizleri düşük frakansta tutarken, sevgi-bütünlük bizi yüksek frekansa taşıyacaktır.
Daha önce ki yazılarımda paylaştığım Kıyam-et (ayağa kalkma, yükseliş) süreci ile bilgilerin ışığında seçimin bizlerin elinde olduğunu belirtmek isterim.
Öyle ki maddesel dünyamızın titreşiminin yükselmesinin belirli sonuçları olacaktır. Bu sonuçları refaranslara ve döngülere bakıp tanımlayabiliyoruz.
Örneğin pandemi dediğimiz salgın hastalık, bu sürecin ilk belirtisi olarak karşımıza çıkıyor. Diğer belirtilere bakmak isterseniz, kutsal metinlere (Kuran,İncil,Tevrat,Zebur), kadim bilgilere bakmanız yeterli olur.
Bu belirtiler sizlere korkutucu, kaygı verici gelebilir. Ancak korku-kaygının, ışık deymemiş karanlığımız Ol'duğunu bilirsek yapmamız gereken tekşeyin gücümüzün ve ışığımızın farkına varmak OL'duğunu biliriz.
Sevgili dostlar bu süreçte bir sürü olaylar, manipülasyonlar olacaktır. OL'uyorda.
3. boyut dünyası dualite dediğimiz ikilik üzerine inşaa edilmişti. Bizler bu olayları 3B bilincimizde ki refaranslarla değerlendirip yorumlarsak titreşimizi yükseltmek yerine düşürür ve kendimizi geçersiz kılarız.
Mesela corana dediğimiz çok düşük frekans, birçok varlığı geçersiz kılarken şimdi de aşı bizleri o düşük frekansa uyumlamak için karşımızda...
Bu konuda bir sürü yazı yazılıyor, bilgi paylaşılıyor. Aşıyı yaptıranlarla, yaptırmayanlar ayrışıyor ve karşıt duruma geliyor.
Sevgili dostlar gücümüz ve ışığımız artık elimizde ve bizler neyi nasıl geçerli kılıyorsak öyle OL’acaktır.
Aşının, implant, yapay zeka hücresi, bizleri köle olarak kalmamızı sağlayacak bir deney kapsülü OL'acağını düşünüp korku frekansına uyumlanıyorsanız öyle OL'acaktır.
Aşının sizi corana denilen düşük frekanstan (korku) koruyacağını düşünüyorsanız öyle OL'acaktır.
Aşıyı OL'sanız da OL'masanızda, gücünüz ve ışığınız elinizdeyken bilinen hiçbir evrende ve de boyutta size birşey OL'amayacağını düşünüyorsanız öyle OL'acaktır.
Gelelim 4.boyut olarak algıladığımız ve tutunduğumuz zamana...
Bizlere fiziksel (maddesel) OL'mayan dünyaların kapısını açarken bilgi olarak 3B de öğrendimiz sevgi enerjisinin yüksek frekansı OL'an koşulsuz sevgi formunu öğretiyor.
Burda en çok zorlandığımız konu ise; 3B de lineer (doğrusal) olarak algıladığımız zamana tutunduğumuzda, yani 4B nin içine girdiğimizde ne OL'acağı ?
Evet sevgili dostlar artık zaman ile BİR OL'duk ve tüm AN'lar biz OL'duk.
Yani tarih olarak tanımladığımız bütün OL'aylar bizleriz ve hepsi OL'du.
4.boyutun (4B) bilgisi koşulsuz sevgi demiştik ve bize 4.enerji kanalımız kalbimizi işaret ediyorsa yapmamız gereken ne ?
Tüm yaratımları OL'duğu gibi görmek OL'abilir mi !!!
OL'anı nasıl göreceğiz peki ?
Değer yargılarımızı kaldırıp (iyi-kötü,güzel-çirkin vb) ve o yaratımlarda ki tüm karakterlerin kendimiz OL'duğunu idrak edersek OL'abilir mi ?
Yeni dersimiz koşulsuz sevgi, sevgili dostlar ve bu dersi aklımızla, zekamızla, mantığımızla bilmemiz pek mümkün görünmüyor...
Katilimizi sevebilir miyiz ya da katliyam yapan birini...Ya da diye uzatıp bir sürü sert örnek yazabilirim ancak bunu medya zaten yapıyor...
Burada ki soru şu; Sana ne yaparsam yapayım aslında benim senden ayrı OL'madığımı ve o yaratımın bilgisinin bütünümüz için ne kadar değerli Ol'duğunu bilecek misin ?
Son cümle için "küçük ruhun hikayesini" okuyabilirsiniz.
Sevgili dostlar hep sevildik ve ne OL'ursa OL'sun daima sevileceğiz...
Sevgide kalalım, koşulsuz sevgiyi öğrenelim ve sonsuz OL'anda birleşelim...
0 comments:
Yorum Gönder