8 Aralık 2012 Cumartesi
GALAKTİK İNSAN - Virginia Essene ve Sheldon Nidle - Bölüm 5
Dünya'nın Unutulmuş Tarihi
Sirius Konseyi üyeleri bugün, Washta'nın yanı sıra, bir galaktiktarihçi ve insan galaktik uygarlığı ve kültürü üzerine uzman olan Teletron ve Siriuslu bir tarihçi, jeolog ve memeli deniz yaratıkları biyoloğu olan Mikah'tan oluşuyor.
Bu bölümde, başlangıcından beri, otuz beş milyon yıldır Dünya gezegeninde var olmuş tüm eski uygar toplumların tam bir tarihini sunacağız.Bu konu önemlidir, çünkü bu sizin mevcut galaktik durumların şimdi neden meydana geldiğini ve bunların geçmişte vuku bulduğunu varsaydığınız olaylardan neden o kadar farklı olduğunu anlamanıza olanak verecektir. En önemlisi, en sonunda gezegeninizin gerçek tarihini ve onun gelişiminde insanlığın rolünü öğreneceksiniz.
Bu galaktik değişiklikleri çok berrak bir biçimde açıklayabilmek için, okuru yönlendirebilmek ve bu olayların oluş sırasını gösterebilmek üzere bir dizi zaman çizgisini kullanmamızın yararlı olacağını düşünüyoruz. Şimdi, gezegeninizdeki insan-olmayan uygarlığın başlangıcından alıp, Lyra/Sirius kültürünün etkilediği son insan kolonisinin -ünlü kayıp Lemurya Kıtası'nın- oluşumuna kadar güneş sisteminizin tarihini gözden geçirerek bu incelemeyi gerçekleştirelim. (Bkz. Şekil 11: Dünya Tarihi: M.Ö. 35 Milyon Yıldan 900.000 Yıla Kadar.)
Yaklaşık 35 milyon yıl önce, Zamanın Efendileri ve güneş sisteminizin Spiritüel Hiyerarşisi, Dünya'yı ve onu kuşatan güneş sistemini koruma görevi yapacak eterik bir yaşam formu yaratmaya karar verdiler. Bu melek-benzeri yaşam formu, fiziksel yönden daha gelişkin, akıllı ve duygulu bir primat evrimleşip ortaya çıkana kadar bir vasıta görevi yapacaktı; söz konusu primat ise Dünya gezegeninin karada yaşayan koruyucusu olacaktı. Gerçekten de, sekiz milyon yıl içinde Dünya gezegeninde primat-bazlı bir yaşam formu gelişti ki bu bir gün, Spiritüel Hiyerarşi tarafından yaratılan geçici eterik uygarlığın yerini alabilecekti.
Gezegeninizdeki fiziksel yaşamın ilk, yüce planı Yaradan tarafından tasarlandı ve Zamanın Efendileri tarafından geniş çeşitlilik içerecek şekilde yerine getirildi. Birden fazla kara yaratığının eninde sonunda yüksek akıl ve duygu düzeylerine ulaşıp gezegensel koruyucular olma fırsatını elde edebilmeleri için bu çeşitlilik oluşturuldu. Sonra, yaklaşık 26 milyon yıl önce, iki insan-olmayan uzay uygarlığı bu gezegene geldi ve koloniler kurdu. Bu iki insan-olmayan zeki uygarlığı, Sagittarius takımyıldızındaki az bilinen yıldızlardan gelen sürüngenimsi ırk ile Orion takımyıldızındaki Bellatrix sisteminden gelen dinazorumsu ırk oluşturuyordu.
Bu iki uygarlık güneş sisteminize geldi ve tüm galaksiyi kendi mülkleri olarak gören ortak mitolojilerine dayanarak bu bölgeyi istedikleri gibi davranabilecekleri bir manda ilan ettiler. O sırada Dünya'da bulunan eterik yaşam-formu ve onun meleksi rehberleri, bu kolonilerin meydana getirilmesine izin verme ve bu iki düşman tavırlı uygarlığın tutumunda er geç bir değişiklik sağlama amacına yönelik çalışma kararı aldılar. Sonraki sekiz milyon yıl boyunca Spiritüel Hiyerarşi onlara daha ve daha çok sevgi enerjisi yolladıkça, bu iki uygarlık yavaş yavaş, gezegeninizdeki memeli hayvanların akıl ve duygu kazanıp bilinçlenmeye doğru gelişmelerine izin vermeye başladı. Bu tür ilk yaratık (şimdiki yunusların ve balinaların atası olan) bir kara- memeli-hayvanı idi. Onlar ilkel bir tarım toplumu oluşturdular ve diğer iki gelişmiş uygarlığı da besleyecek gıda ürünü yetiştirme yeteneği geliştirdiler. Bu memeli-deniz-yaratığı-önceli uygarlık, besin üretme yeteneğini geliştirme konusunda teşvik edildi ve onlara ileri teknoloji yardımında bulunuldu. Onlar, dinozorumsu ve sürüngenimsi uygarlıkların yiyecek gereksinimlerini kolayca sağladılar ve her iki uygarlıkla da başarılı ama pasif bir ilişki kurdular.
Bu üç uygarlık yıllar boyunca birlikte var oldular ve her düzeyde büyük bir işbirliği geliştirebildiler. Alışveriş gelişti ve gezegen, uygar yaşam-formları ve gezegensel-koruyuculukta dikkate değer bir çeşitlilik kazanma yolunda görünüyordu. On milyon yıl kadar önce, bu üç uygarlık uzay ve boyutlararası zaman yolculuğunun gelişmiş biçimlerine dayanan teknolojiler yaratmakla meşguldü. Bu aynı zamanda, farklı yıldızlararası uygarlıklardan varlıklar, gezegeninizdeki üç uygarlıkla alışveriş yapmak amacıyla güneş sisteminize gelmeye başladılar. Bu yıldızlararası varlıklar, Dünya’da inanılmaz bir yaşam-formu çeşitliliğinin var olduğu ve bu üç son derece farklı uygarlığın birbiriyle işbirliği yaptığı haberini diğer yıldız sistemlerine de yaydılar.
Güneş sisteminiz enfes güzelliği, çeşitliliği ve işbirlikçi yaşam formları nedeniyle dikkat çekici hale geldi –ve olan bitenler yüzünden tüm galaksi boyunca birçok efsane ve kehanet yayıldı. Bu öyküler, Orion’daki çeşitli Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak gruplarının güneş sisteminizi ziyaret etmek istemelerine yol açtı; çünkü onlar, kendi aralarında oluşturdukları Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak anlaşmaları gereğince, onayları olmadan Dinozorumsu/Sürüngenimsi uygarlıkların başkalarıyla işbirliği yapmamaları gerektiğine inanıyorlardı.
Bundan dolayı, Orion’daki diğer yıldızlardan ve Bellatrix’den bazı gruplar güneş sisteminize gelmeye ve olan bitenleri araştırmaya başladılar. Gördükleri şey onları şok etmişti, çünkü bu onların tüm ittifakının esas dayanağı olan yaradılış mitlerinin özüne aykırı düşüyordu. Bu mit şöyle ifade edilebilir:
Onlar, bu galakside yaşam oluşturulduğunda, Yaradan’ın tüm Dinozorumsu/Sürüngenimsi uygarlıkları kendi suretinde yarattığına ve onlara bu galakside yaratılmış tüm yaşamı istedikleri gibi yönetip kullanma hakkını verdiğine inanıyorlardı. Dahası, Yaradan’ın onlardan başka, herhangi bir aşağı yaşam-formunun kendisini bizim galaksimizin yaşam formlarının koruyucusu olarak tayin etmesine izin vermemelerini istediğine inanıyorlardı. Bu üstünlük fermanını kullanarak, Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak 16 milyon yıl boyunca galaksinin her yanına şiddet ve terörünü yaydı. Ancak, Dünya’nın üç uygarlığı sadece var olmakla kalmayıp, aynı zamanda Orion’un yıldızlararası kültürünün de eşitiydiler.
Her iki insan-olmayan grup da bu rahatsız edici eşitsizliğe bakıp, bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi. Bu yüzden, Orionlu dinozorumsu grup Dünyalı dinozorumsu gruba, kendi ordusu içinde, tek amacı memeli (deniz yaratığı-önceli) toplumu yok etmek olan, özel olarak eğitilmiş silahlı bir grup oluşturması için baskı yapmaya başladı. Bu memeli grup, bugün okyanuslarda yaşayan memeli deniz yaratıklarının (balinaların ve yunusların) karada yaşayan türü idi.
Memeli-deniz-yaratığı-öncellerinin liderleri, geniş kitle bilinçlerini ve yüksek psişik yeteneklerini kullanarak, Orionlu ve Dünyalı dinozorumsu gruplar arasında tehlikeli bir şeylerin vuku bulduğunu fark ettiler. Memeli-grup liderleri, bunun uygarlıklarını tamamen mahvedecek bir savaşın başlangıcı olabileceğinden korktular. Bu kuşkularının doğruluğundan emin olabilmek için büyük kahinlerini bir araya topladılar; yapılan çalışma sonucunda dinozorumsu ve sürüngenimsi grupların onlara karşı şiddetli bir komplo planladığından emin oldular. Bu kahinlerin ve klan danışmanlarının toplantıları onlara birtakım çözümlere götürdü, ama bu çözümleri önce Dünya’nın Spiritüel Hiyerarşisi ile tartışmaları gerekiyordu.
Tartışılan noktalar şunlardı: bellatrixli grubun bu güneş sistemiyle ilgili niyetleri neydi? İkincisi, eğer diğer iki (dinozorumsu ve sürüngenimsi) uygarlık da memeli grubu yok etmeye karar vermişse, bu, gezegenin gelişimi açısından ne anlam ifade edecekti? Üçüncüsü, eğer bu iki uygarlık da bu komploya ortak iseler, memeli grup bu duruma nasıl bir tepki göstermeliydi? Eğer yukarıdaki olasılıklar doğruysa, Hiyerarşi memeli grubun elini çabuk tutup öbür tarafa daha önce saldırmasına izin verecek miydi? Spiritüel Hiyerarşi memeli gruba tüm bu kuşkularında haklı olduklarını bildirdi. Sonuç olarak, dinozorumsu ve sürüngenimsi uygarlıkların liderlerinin çoğu memeli gruba hemen saldırmaya karşı olduklarından, memeli grubun onlara karşı erken bir saldırıya hazırlanması için yeterli zaman vardı.
Orionlu dinozorumsu grup, on bin yıl boyunca Dünyalı müttefik liderlerinin pasif duruşları hakkında uzun ve şiddetli tiradlar vererek, sonunda Dünyalı müttefiklerini bu memeli grubu yok etmenin bir yolunu bulmaya ikna edebildi. Orionlu, esasen Bellatrix’de ve Orion kuşağını oluşturan yıldızlarda bulunan dinozorumsu grup, memeli grubun uygarlığını başarıyla sona erdirecek bir strateji keşfetti. Bu yönteme göre, gelişkin bir psikolojik silah kullanılacaktı. Bu aygıt tüm memeli grubun nispeten kısa bir sürede ani ölümüne yol açacak, ama onların evlerine ve uygarlıklarının diğer kazanımlarına pek zarar vermeyecekti. Bu şekilde, bu alçakça plan ek bir yarar da sağlamış olacaktı. Bu ayrıca, dinozorumsu grubun gezegeninizin bitkilerini ve diğer yaşam-formlarını kendi özel gereksinimleri doğrultusunda değiştirebilmesine de olanak verecekti.
Memeli grup ve onların yaşlıları, bu düşman planının gerçekleştirileceğini anladıklarında, bu iki uygarlıkla işbirliği yapma konusundaki demokratik ideallerinin son bulması gerektiğini idrak ettiler. Dehaları sayesinde bu iki saldırgan uygarlık için başarılı bir son planlayabilirlerdi. Memeli grubun stratejesi, yıkıcı amaçlar için anayurtlarının ortasına yerleştirilmiş olan füzyon jenaratörleri dizisini kullanmaktı. Bu anayurt, Orta Asya’dan Doğu Avrupa’nın ortalarına dek uzanan bölgede yer alıyordu. (Bkz. Şekil 12: Memeli Grubun Anayurdunun Haritası ve Füzyon Jenaratörlerinin Yerleri.)
Bu füzyon jeneratörlerini havaya uçurarak dünya çapında bir felaket yaratmaya, böylece diğer iki uygarlığı yok etmeye karar verdiler. Ancak bunu yapmadan önce Dünya’nın Spiritüel Hiyerarşisi’nin bu konuda tam onayını almaları gerekiyordu. Memeli grubun liderleri ayrıca Leydi Gaia’ya Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak’ın alçakça planları sonucunda onun nasıl bir değişime uğrayacağını da açıkladılar.
Dünya’nın Spiritüel Hiyerarşileri, Orion’un planını uygulamayı kabul eden dinozorumsu grubun bu gezegenin tarihi açısından gerçekten kabul edilemez olduğuna karar verdiler. Bundan dolayı, Leydi Gaia memeli grubun füzyon jeneratörleri patlatma planının gerçekleştirilmesine izin verdi. Memeli grup, karşı grubun planını gerçekleştireceği anı keşfetti ve onları kuşkulandırıp bu tarihi öne almalarını önlemek amacıyla kendi planını yavaş yavaş gerçekleştirmeye karar verdi. Memeli grubun stratejisi, karşı iki uygarlığın planlarını gerçekleştirme tarihlerinden yaklaşık beş yıl önce füzyon jenaratörlerii havaya uçurmaktı.
Planlarını gerçekleştirecek zamana sahip olduklarını bilerek, memeli grubun örgütleri toplumlarını ikiye bölerek planlarını gerçekleştirmeye karar verdiler. Uygarlıklarının yarısı Dünya’dan tahliye edilip güneş sisteminin dışına götürülecek, geri kalanı da artık karayı bırakıp okyanuslara sığınacaktı. Bu plan gerçekleştirildi ve füzyon jeneratörleri programlandığı gibi patlatıldı. Dinozorumsu/sürüngenimsi grupların yüzde doksan sekizi yok edildi ve geri kalan azınlık da Mars ve Jüpiter arasında bulunan büyük bir gezegene, Maldek’e kaçtı. Memeli grubun yaklaşık yarısı ( otuz milyon kişi) okyanuslara kaçtı ve –tüm bilinçlerini kullanarak- dört milyon yıl içinde, kendilerini yavaş yavaş gerçek “suda yaşayan yaratıklara” dönüştürdüler. Onların uygarlığının geri kalan kısmı Pegasus ve Cetus takımyıldızlarına kaçtı ve orada bu güneş sistemine daha sonra dönecekleri kehanet edilen bir zamanı beklediler.
Dinozorumsu/sürüngenimsi uygarlık yaklaşık sekiz ila on milyon yıl önce yok edildi. Bu uygarlıklardan geriye kalanların Maldek’e kaçmalarından sonra, Dünya’nın Spiritüel Hiyerarşisi bu gezegenin fiziksel koruyuculuğunu geride kalan akıllı ve duygulu canlı türüne –memeli deniz yaratıklarına- bıraktı. Bununla birlikte, memeli deniz yaratıkları ve onların artık uzayda bulunan kardeşleri, Leydi Gaia’nın yardımıyla, kendilerinin denizlere gidişleriyle boş kalan kara-koruyuculuğu rolünü üstlenecek, onların yerine geçecek bir grup bulmaya karar verdiler. Bu, bir kara-koruyucusu tayin etme görevi onları büyük bir araştırmaya sevk etti. Memeli grup, Dünya’nın Spiritüel Hiyerarşisi’nin yardımıyla, Dünya’nın kara-koruyucusu olarak kendisinin yerini alabilecek bir aday bulabilmek için galaksinin yakın çevresini (Güneş’ten yaklaşık seksen ışık yılı öteye uzanan bir bölgeyi) araştırmaya başladı.
Galaksiyi iki ila üç milyon yıl boyunca araştırdıktan sonra, en sonunda, Vega sisteminin dördüncü gezegeninde, okyanuslardan çıkmaya başlayan bir “ suda yaşayan primat” keşfettiler. Bu suda yaşayan primatlar; mitler yaratmak, bir dil oluşturmak ve bir avlanma ve devşirme kültürü yaratmak gibi uygarlığın ilk adımlarını atıyorlardı. Bu türü keşfettikten sonra, memeli grup, Vega yıldız sisteminin Spiritüel Hiyerarşisi’nden, bu suda yaşayan primatlar grubunun –akıllı ve duygulu bir tür olarak gelişiminin hızlandırılabilmesi amacıyla- genetik değişime uğratılması için izin istedi. Bu şekilde onlar çok daha kısa bir sürede bir galaktik koruyucu tür haline gelebilirlerdi.
Bu gelişim konusunda anlaşmaya varıldı ve genetik değişiklikler başladı. Suda yaşayan yaratıklardan Vegalı insanlara dönüşme şeklindeki bu tekamüli sıçramanın önemi, onun yeni bir galaktik koruyucu grup yaratmış olması ve bu yeni insanların teknolojilerini, aksi takdirde izin verilenden çok daha hızlı bir tekamül düzeyinde geliştirmelerini sağlamasıydı. Bu önemli olaylar dizisi insanların galaksinin bu bölgesinde hızla yayılmalarını mümkün kıldı. Bu, yaklaşık dört buçuk milyon yıl önce insanların Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak’ın ileri keşif güçleriyle karşılaşmaya başlamalarına rastlar. Leydi Gaia’nın ve memeli-deniz-yaratıklarının müdahaleleri sayesinde insanlar azimle devam edebildiler ve Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak ile bir durma noktasına kadar başarıyla savaşabildiler ve bir yandan da Samanyolu Galaksisi’nin bu bölgesindeki göçlerini sürdürdüler.
Bu göç yaklaşık iki buçuk milyon yıl boyunca sürdü. Sonunda, insanlar güneş sisteminizin en ucuna kadar yayıldılar ve bir Galaktik Federasyon çatısı altında birleştiler. Ve bu Federasyon güneş sisteminizde koloniler oluşturmaya karar verdi. Leydi Gaia bu planı onayladı ve böylece Hiborniya (Hiperborea olarak da bilinir) adlı ilk Dünya kolonisi kuruldu. (Bkz. Şekil 13: İnsan Uygarlıklarının Göçü.) Hiborniya aşağı yukarı bir milyon yıl sürdü ve tam bir Lyra/Sirius tipi uygarlık oldu. Yaklaşık bir milyon yıl önce, dinozorumsu grup-yenik düşmüş kardeşlerine yardım etmek üzere-güneş sistemine geri döndüğünde, artık güneş sisteminizin büyük bir kısmına insanların egemen olduklarını gördü. Sürüngenimsi ve dinozorumsu egemenliğine sadece Maldek gezegenindeki küçük bir koloni kalmıştı ve bir de güneş sisteminizin kenar bölgelerine dağılmış küçük bir grup ileri karakol personeli vardı.
Yine de, Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak, güneş sisteminize ve komşu yıldız sistemlerine geniş çapta bir dizi saldırıda bulunarak galaksinin bu bölgesinde hakimiyet kurma zamanının geldiğine karar verdi. Bu saldırılara, Maldek’de bıraktıkları ve artık Galaktik Federasyon’un Mars, Venüs ve Dünya’da yarattığı küçük insan kolonilerini sistemli olarak yok edebilen güçlerde yardım ediyordu.
Bu yıkım, Mars’ın atmosferinin ve hidrosferinin (okyanuslar,nehirler) büyük bir kısmını yok etti. Venüs, bir dizi yaşanamaz keskin gaza dönüşen bir atmosferin neden olduğu yoğun atmosferik ısınmadan oluşan gerçek bir sera etkisi içinde hapsoldu. Dünya’nın Hiborniya kolonisi ise tüm insanları öldüren ve insan uygarlığının tüm veçhelerini tamamen mahveden bir dizi önceden tasarlanmış ağır saldırıyla yok edildi. Sonuçta, Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak tüm güneş sisteminizin kontrolünü ele geçirdi.
Yaklaşık seksen bin yıl boyunca, güneş sisteminiz dinozorumsu/sürüngenimsi grubun bir ileri karakolu olarak tutuldu. Bununla birlikte, onlar galaktik insanlar tarafından Güneşiniz’e yakın birçok yıldız sistemini kapsayan geniş bir cepheye doğru geriletilirken (ricat ettirilirken), en sonunda, insanların güneş sisteminize geri dönmelerini sağlayacak bir plan yaratmak mümkün oldu. Çok zor olan bu işin üstesinden gelebilmek için, Galaktik Federasyon bu bölgeye büyük bir savaş gezegeni getirdi. Bu savaş gezegeninin amacı, Dinozorumsu/Sürüngenimsi İttifak’ın güneş sistemindeki başlıca yönetim merkezi olan Maldek gezegenini yok etmekti. Maldek yok edildikten sonra Dünya’daki Dinozorumsu/Sürüngenimsi koloniyi yenmenin nispeten kolay olacağı düşünülmüştü. Bu kısa ve acımasız eylem çabuk başarıldı ve Dünya yaklaşık 900.000 yıl önce yeniden insanların kontrolü altına girdi.
Dünya insnaları sonra, yeni kolonilerinin Lemurya kıtası denen yerde merkezlenmesine karar verdiler. (Bkz. Şekil 14: Lemurya Uygarlığı’nın Aşamaları ve Atlantis’in Doğuşu.) Burada bu koloninin kurucuları olan insanlar, hayatın tüm düzeylerinde demoktarik ilkelerin geçerli olduğu bir Lyra/Sirius uygarlığı kurabildiler. Sonraki 850.000 yıl boyunca, Lemuryalılar, şimdi Pasifik Okyanusu’nun bulunduğu yerde bulunan ana kıtadan tüm gezegene yayıldılar. Onlar bir dizi yavru imparatorluk oluşturdular. Bu yavru imparatorlukların en önemlisi, Atlantik Okyanusu’nun ortasında bulunan kocaman bir ada olan Atlantis idi. Başka bir önemli koloni de, bugün Çin ve Tibet denilen bölgede kurulan Yü İmparatorluğu idi.
Kolonilerini geliştirmeye başlarken, Atlantisliler kültürlerinin eşsiz olduğu duygusunu edindiler ve bu da en sonunda kendilerini Lemurya’nın diğer yavru imparatorluklarından ayrı hissetmelerine yol açtı. Atlantisliler sadece Lemurya’nın bir yavru imparatorluğu olmadıklarına, ama aynı zamanda ana imparatorluk olduklarına inanıyorlardı. Bundan dolayı, tüm gücü ele geçirebilmek için Lemuryalılar’ı ve onlara sadık olan yavru imparatorlukları yok etme konusunda güçlü bir arzu duymaya başladılar.
Şimdi, okurun o sırada Dünya’da gerçekten ne olup bittiğini öğrenebilmesi için, Lemurya’da olup bitenlere kısaca bir göz atalım. Lemuryalılar birçok açıdan Sirius ve diğer birçok Lyra yıldızındaki uygarlıklara benzeyen bir uygarlık oluşturmuşlardı ama, ayrıca, bazı kendilerine özgü kavramlar da geliştirmişlerdi. Bu inançların en önemlisi, kendilerinin Dünya gezegeninin başlıca insan kara-koruyucu grubu oldukları idi. Ancak, bu kavram yaklaşık 50.000 yıl önce, Lemuryalılar yavru imparatorluklarının da yeterince geliştiğine ve koruyuculukta bir rol oynamaları gerektiğine karar verince son buldu. Bu karar, en sonunda Atlantisliler’in Lemuryalılar’ı yok etme konusundaki büyük planları için müttefikler aramalarına fırsat verdi.
Atlantisliler, aslen Alpha Centauri ve Pleiades’deki koloniler tarafından oluşturulmuş çeşitli galaktik asi savunma kumandanlıklarında bazı müttefikler buldular. Sonraki 25.000 yıl boyunca, Atlantisliler bu savunma kumandanlıkları ve çeşitli ileri karakol yıldız sistemleri ile ittifaklar geliştirdiler. Bu ittifakların çoğu, Galaktik Federasyon’un –Atlantis’in hiyerarşik kültür geleneğine benzer bir kavramı paylaşan- ileri karakol kolonileri ile yapılmıştı. Bu gruplar sonra, Lemurya’nın yok edilmesini ve Atlantis’in Dünya gezegeninde en üstün konuma yükselmesini sağlayacak bir gizli plan geliştirmeye başladılar. Bundan dolayı, Atlantisliler uygun fırsatın çıkması için sabırla beklediler ve yaklaşık 25.000 yıl önce onlar Pleiadesli ve Centauruslu asiler artık Lemurya’yı yok etmeye karar verdiler. Planları ve onun icrası teknik bir başarı olacak, ama Lemurya ile birlikte Dünya gezegeninin aylarından birini de yok edecekti.
O zamanlar Dünya bir değil, iki aya sahipti; bunların her biri, sizin şimdiki ayınızın yaklaşık dörtte üçü büyüklüğündeydi. Asilerin yapmaya niyetlendikleri şey, güç alanlarını kullanarak bu aylardan birini aşağıya doğru spiral çizen bir yörüngeye sokmaktı. Bu ay, Dünya ile bir kritik kütle konumuna (Lagranj Noktası’na) erişmeden önce havaya uçurulacak, böylece o muazzam bir meteor sağanağı halinde Lemurya kıtasının üzerine düşecekti. (Bkz. Şekil 15: Lemurya Nasıl Yok Edildi.)
Bu olay, ay parçalarının büyüklüğü, aşağı doğru düşüşü ve kütlesi yüzünden, yerçekimi ve tektonik tabaka ile ilgili büyük sıkıntılara yol açtı. Bu gelişme aslında volkanik bir felakete yol açtı, ki bu da Lemurya’nın altındaki büyük gaz odalarının şiddetle içeriye doğru çökmelerine, kıtayı batırıp Lemurya hakimiyetini yok etmelerine neden oldu.
Yaklaşık 25.000 yıl önce, Atlantisliler ve onların diğer yıldız sistemlerinden gelen asi müttefikleri büyük Lemurya kıtasını tamamen yok ettiler, öyle ki o gözden kaybolarak sadece bir efsaneye dönüştü. Yalnızca, geçenlerde bilim adamlarınızın Pasifik bölgesinde yapılan okyanus sondajları sonucunda, deniz dibinde geniş dağ ve vadi yükseltileri bulunduğu saptandı ve sonuçta, bir zamanlar Dünya’nın harikası olan bu yerin bir kısmının haritası çıkarıldı. Lemurya’nın yok edilmesiyle birlikte, hiçbir şey güç-açlığı içindeki Atlantis’in yükselişini ve her yere nüfuz etmesini önleyemedi.
Sonraki bölümde Lemurya’nın yok edilmesinin önemini açıklayacağız ve bugün Dünya’da yaşanan zorluklarla yeni Atlantis anti-demokratik yönetiminin ilgisini anlatacağız.
Bu bölümde verilen bilgiler hakkında zihninizde birçok soru uyanabilir. Aşağıda, Virginia Washta’ya “Dünya’nın Unutulmuş Tarihi” konusunda verilen bilgilerle ilgili sorular sormaktadır.
Soru ve Yanıt Bölümü
Virginia: ilk sorum, Dünya’da yaşayan ilk varlıklar dediğiniz bu üç insan-olmayan uygarlıkla ilgili. Lütfen, her bir grubun Dünya’ya nasıl geldiğini açıklayıp, onların fiziksel görünümlerini kısaca tarif edebilir misiniz?
Washta: Memeli-deniz-yaratıkları-öncelleri, gezegeninizde şu anda mevcut çeşitli memeli hayvanlardan önce, burada doğal biçimde evrim geçirip gelişti. Bu olgu, bu gezegende kemikler ve diğer fosil yapılar şeklinde geride bırakılmış kanıta aykırı görünebilir. Jeologlar şunu anlamalıdırlar ki sürüngenimsi ve dinozorumsu grupların yok edilişi, fosil kanıtlarında çoğu kanıtı da yok etmiştir. Sadece bu memeli-deniz-yaratıkları-öncelleri olan grup gezegeninizde bir miras olarak bırakılmıştır.
Şimdi bu üç farklı türün tarifini yapalım. Şu anda dünyanızda bulunmayan iki grupla, yani sürüngenimsi ve dinozorumsu gruplarla başlayacağız.
Dinozorumsu ırk kolayca tarif edilemeyecek kadar çok çeşitliliğe sahip olduğu için, onun sadece iki büyük grubu tarif edeceğiz. Birinci grup bir işçi ya da asker tipidir ve yaklaşık yedi ila on kadem boyundadır. O, galaksinin bu bölgesindeki çoğu zeki varlık gibi, iki ayaklı bir yapıya sahiptir. Ayak parmakları üçer tanedir ve pençeye çok benzer ve her elinde dörder parmak vardır. Bu grup çok küçük, neredeyse hiç belli olmayan bir kuyruğa sahiptir ve beden yapısı bugünkü insanlara çok benzer. Bireyler kırmızıdan yeşile, kahverengi maviye ve mavinin neredeyse siyahı andıran çeşitli tonlarına kadar değişen çeşitli pullu derilere sahiptir. İri, patlak, siyah gözleri vardır. Burunları neredeyse yok gibidir ve burnun olduğu yerde iki delik görülür. Çok ince, neredeyse yok gibi duran ağızları ve bir köpekbalığınınkine benzer dişleri vardır. Kulakları ise gerçekten hiç görünmez.
Bir de lider dinozorumsu tip vardır. Bu lider tipi Dünya insanlarına hiç de yabancı değildir, çünkü bugün iblis ya da gargoyle ( çirkin bir insan veya hayvan başına benzeyen oluk ağzı) denen şeyin neredeyse aynen kopyasıdır. Bu varlıklar pullu, sürüngen benzeri bir deriye sahiptirler ve altışar tane olan el ve ayak parmaklarının arası perdelidir. Ucu ok gibi sivri duran bir kuyrukları vardır. Gözleri siyah ile neredeyse kem görünüşlü kırmızımsı bir renk arasında değişir. Bu varlıklar da insana-benzer bir iskelet yapısına sahiptirler. Kısacası, siz onlara baktığınızda, bir şeytanın görünüşüyle ilgili geleneksel havramı görebilirsiniz.
Sürüngenimsi grup dinozorumsu işçi grupla aşağı yukarı aynı boydadır; yalnızca, onların denge için kullanılan büyük kuyrukları vardır. Bu grup dinozorumsu gruplardan daha kaslıdır ve bir timsahınki gibi çıkıntılı bir yüze ve bugün Dünyanız’da bulunan sürüngenlerinkine çok benzeyen dişlere sahiptir. Gözleri insan gözlerine daha çok benzer bu onlarla dinozorumsu grup arasındaki temel bir farktır. Onlar ayrıca, daha çok bir geyiğinkine benzeyen ve oynatabildikleri kulaklara sahiptirler.
Memeli-deniz-yaratıkları-önceli olan grup öbür varlıklar kadar uzun değildi, yaklaşık yedi kadem boyundaydı. Yapı olarak iki ayaklıydı ve kolları bacaklarından biraz daha iriydi. Bu ilk memeli-deniz-yaratıkları-önceli, her bir el ve ayakta beşer tane parmağa sahipti ve kalın bir kürk tabakasıyla kaplıydı. At gibi iri ve uzun bir burna ve diğer iki gruptan daha yuvarlak şekilli dişlere sahipti. Gözleri insan gözüne çok benziyordu ve bir kuyruk köküne sahipti. Son olarak da, o çok zeki ve tamamen bilinçli bir varlıktı.
Virginia: Eğer bir kıyaslama temeli olarak zeka katsayısı (IQ) ölçüsünü kullanırsak, sürüngenimsi ve dinozorumsu gruplar hangi zeka katsayısına sahiptiler?
Washta: Bugünkü Dünya insanlarıyla kıyaslandıklarında onların hepsi birer Einstein sayılır. Her şey bir yana, onlar uzak mesafelerden uzay gemisi dediğiniz araçlarla gelme yeteneğine sahiptiler. Sadece uzay gemilerini de kullanmadılar, bazıları bir noktadan diğerine gidebilmek için ışık bedenlerini de kullanabiliyorlardı. Bu dinozorumsu ve sürüngenimsiler tamamen bilinçli varlıklardı.
Virginia: Bu üç gruptan hangisi önce geldi?
Washta: Dünyanızda memeli gruplar ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra sürüngenimsi ve dinozorumsu gruplar geldiler.
Virginia: Bu dinozorumsu ve sürüngenimsi gruplar sadece keşfe mi çıkmışlardı, yoksa burada böyle bir gezegenin olduğunu biliyorlar mıydı? Buraya nasıl geldiler?
Washta: Gelişmiş tarayıcı donanımları sayesinde, Güneş denen bir yıldızın çevresinde koloni haline getirilebilecek, yaşamaya elverişli bir gezegenler sisteminin var olduğunu biliyorlardı. Böylece, koloniler kurmaları amacıyla gruplarını güneş sistemine gönderdiler.
Virginia: Ve böylece, zıt yönlerden gelen iki grup barışçıl olabildi ve memeli grubun evrimleşmesine izin verdi…
Washta: Hem sürüngenimsi hem de dinozorumsu gruptan ilk koloniciler kendi türlerinin çoğu üyesinden tamamen farklıydılar. Liderlik konusunda birbirleriyle hemen bir savaşa girişmediler. Oysa her ili grup da, normal olarak, bir yıldız sisteminin kontrolünü ellerinde tutmak isterler. Bu zorluğun bir savaşa yol açması gerekirdi ama açmadı. Bunu bize sizin Spiritüel Hiyerarşiniz anlattı. Dünya’nın Spiritüel Hiyerarşisi onlara sevgi ve işbirliği enerjileri yolladı. Bu enerjiler, koloni kuran her iki grubun da bu gezegende birlikte yaşayabileceklerini ve burayı ille de sahiplenmelerinin gerekmediğini anlamalarını sağladı. Sadece bu olgu bile, güneş sisteminizin –uygarlığın ta en başlarından beri- olağanüstü bir yıldız sistemi olarak kabul edilmesi için yeterlidir.
Virginia: Dinozorumsu ve sürüngenimsi gruplar geldiklerinde bu gezegende hangi gruplar evrimleşiyordu?
Washta: Şimdi nesli tükenmiş bulunan ve insanlarla doğrudan ilişkili olmayan bir primat grup vardı.
Virginia: Onlar buraya nasıl gelmişlerdi?
Washta: Onlar doğal evrim sürecinin bir parçası idiler ve ilk gelen dinozorumsu ve sürüngenimsi grup tarafından yok edildiler. Yalnızca memeli-deniz-yaratıkları-önceli olan grup Ural Dağları’ndaki geniş mağaralara saklanarak hayatta kalabildi. Bu yüzden, bu gezegenin evrimleşme süreci bugün Dünyalı jeologların, antropologların ve paleontologların inandıklarından tamamen farklıdır.
Virginia: Siz şimdi bu gezegendeki eterik yaradılışın neden olduğu doğal evrimin, Lyra uygarlığını yaratan “suda yaşayan insanlarla” ilişkisi olmayan primatlar hasıl ettiğini mi söylüyorsunuz?
Washta: Vega yıldız sisteminden getirilen insanlar farklı bir türdür ve güneş sisteminizde hayatın hasıl edilmesinin doğal bir evrimsel ürünü değildirler.
Virginia: Bir başka deyişle, Charles Darwin’in “türlerin evrimi kuramı”, maymunların ve insanların kesiştiği noktada yanlıştır.
Washta: Evet, bu önümüzdeki yıllarda ortadan kalkacak tamamen yanlış bir varsayımdır. Dünya’daki mevcut hayvan ve bitkilerin çoğunun başka yıldızlardan getirildiği öğrenilecek. Dünya gezegeni, biyosferini sürdürebilmek için birçok kez yeniden kurulmuştur. Birçok korkunç savaş gezegeninizde büyük yıkım yaratmış ve yaşamın tekrar tekrar yeniden başlatılması gerekmiştir.
Virginia: Teşekkürler. Memeli-deniz-hayvanı-önceli gibi soluk alıp vermeye alışık kara memelisinin nasıl okyanuslara gidip bugünkü haline geldiğini açıklayabilir misiniz?
Washta: Olan buydu. Füzyon jeneratörleri sürüngenimsi ve dinozorumsu uygarlıkları yok etmek için şiddetle içeriye doğru çökertildiğinde, memeli grup, türünün bir kısmını gezegenin koruyuculuğu görevi için Dünya’da bırakmak zorundaydı. Bu koruyuculuk, biyosferin enerjilerini sağlam tutacak ve (devalardan başmeleklere kadar olan) Spiritüel Hiyerarşi ile –gezegeninizde yaşamı sürdürmek için gerekli- işbirliğini sürdürecekti. Bundan dolayı, onlar gezegensel felaket zamanında hayatta kalmalarını sağlayacak bir vasıta bulmak zorundaydılar. Büyük bir su kütlesinin –bir okyanusun- varlıklarını sürdürebilecekleri tek yer olduğuna karar verildi.
Virginia: Evet, onların kararını anlıyorum, ama bunu nasıl başarabildiler, onu merak ediyorum.
Washta: Bunlar tam bilinçli varlıklar olduklarından, uzun bir geçiş devresi içinde bir kara yaratığından bir deniz yaratığına dönüşmeyi başardılar.
Virginia: Bu devre ne kadar sürdü?
Washta: Evrim sürecini tam anlamıyla tersine çevirmeleri yaklaşık iki milyon yıl sürdü. Başlangıçta, varlıklarını hemen hemen eterik bir biçimde sürdürdüler ve daha sonra yine fiziksel formlarına dönüştüler. Bu fiziksel formu tamamladıktan sonra, onu, gezegeninizin fosil kayıtlarında Dünya’nın ilk balinaları ve yunusları olarak bulunan ilk memeli-deniz yaratıklarına evrimleştirdiler.
Virginia: Neden hem balinaların hem de yunusların bulunduğunu açıklayabilir misiniz, ve onlar birbirlerine nasıl benzer ya da benzemezler?
Washta: Yunuslar dişli balinalardır. Balinalar iki tipe ayrılırlar. İlk tip, dişli balinadır ve bunların en büyüğü İspermeçet Balinası (Kaşalot) olarak bilinir. Onlar büyüklük olarak, çok iriden, üç ila dört kadem uzunluğundaki küçük yaratıklara kadar uzanırlar ve tüm farklı yunusları ve daha küçük balinaları içerirler. İspermeçet Balinası’nın uzunluğu elli kadem olmasına rağmen, çok iri balinalar diş yapılarını dev bir kalbura dönüştürmüşlerdir.
Onlar etobur değildir ve sadece plankton, yosun vs. yerler. Bundan dolayı, her gün hayatta kalabilmek için tonlarca plankton ve yosun yemeleri gerektiğinden, onlara muazzam bir düzeyde vejetaryen denebilir.
Virginia: Bizim burada anlamaya çalıştığımız şey, neden onların bazılarının dişli, bazılarının dişsiz olduğu. Ve neden bazıları bu kadar kocaman da, diğerleri çok daha küçük?
Washta: Çünkü okyanuslardaki her konumun, her oyuğun farklı büyüklükte bir koruyucu ve farklı yaşam fazı gerektirdiğine karar verilmişti. Bundan dolayı, her bir türe hayatta kalabilmesi için, biyosferi korumanın bir parçası olarak uygun bir konum verilmişti. Böylece, biyosferdeki yaşama kapsamlı başlangıçlar sağlamak için iri bir yaratığa ihtiyaç olduğuna karar verilmişti. Kambur Balina ve Mavi Balina gibi iri yaratıkların bu görev için seçilmiş olmalarının nedeni budur. Onların işi, biyosferin her yıl var olmasını sağlayan ses enerji modelini bir araya getirmektir. ( Onlar biyosferi bir arada tutan belirli ses titreşimleri yayarlar.) Daha küçük balinalar, yani yunuslar, kendilerini okyanusun doğal beslenme zincirleriyle etkileşime adamışlar ve bunu daha küçük ve dişli hale gelerek yapmışlardır. Bundan dolayı, balinalar şimdi okyanustaki ve karadaki yaşamı koruma görevine sahiptirler. İnsanlar yeniden tam bilinçli varlıklar haline geldiklerinde, karadaki yaşamı koruma görevini üstleneceklerdir.
Virginia: Yunusların ve domuzbalıklarının görevi ne?
Washta: Onların işi bir tür be tür bazında çalışmaktır. Onlar okyanustaki türlere, onların yaşam-alanı enerjilerini koruyarak yardım ederler. Bazen bunu karadaki belirli bir varlık ya da belirli bir tür için de yaparlar. İri balinalar tüm biyosferi korumaktan sorumludurlar. Olaya bu şekilde bakabilirsiniz. Kambur Balina gibi büyük balinalar bu gezegendeki tüm yaşamın büyük tablosu için zeminin (arka planın) taslağını yaparlar. Onlar yaşamın destekleyicileri ve kendini sürdürme vasıtalarıdır. Yunuslar gibi küçük balinalar bu büyük zemin taslağını alıp, karada veya okyanustaki belirli bir tür tarafından temsil edildiği gibi, bu tabloyu tamamlayan parçaları koyarlar. Tüm bu muazzam ağ örgüsünden, tüm türlerin yaşam özlerini layıkıyla sürdürmeleri için yaşam modelleri yaratan nihai tablo ortaya çıkar.
Virginia: Vega’daki suda yaşayan bir primattan gelen şimdiki galaktik insanın kökenini anladığımızdan emin olmak istiyorum. Bu primatın geldiği ilk doğal çevreyi ve onun okyanusta yaşamayı nasıl öğrendiğini daha ayrıntılı bir biçimde açıklayabilir misiniz?
Washta: Bu yaratık aslen, okyanusun kıyısında balık avlayabileceğini tesadüfen keşfeden bir primattı. O yavaş yavaş okyanusa daha çok girdi ve bir bilinç değişimi geçirmeye başladı. Giderek kürkünü yitirdi ve bugünkü insanlar gibi (tüysüz) görünmeye başladı. Bu yetenek değişimi sürdükçe, o çok usta bir okyanus sakini haline geldi. Onu şimdi California kıyısı boyunca ve Pasifik Okyanusu havzasının çeşitli kısımlarında yaşayan susamurlarına benzetebilirsiniz. Bu susamurlarının yaptığı şey, sadece kendilerini sırtüstü suyun üzerine bırakarak yaşamayı, bir başka deyişle, okyanusta yüzmeyi öğrenmektir. Böyle yaparak, dalgalı havuzlarda ve okyanusun açıklarında hiçbir zorluk çekmeden yaşayabilirler. Suda yaşayan primatların aletler geliştirme yetenekleri, bu aletler çok basit de olsa, onların balık tutup yiyecek bulmalarını sağlamıştır. Bu yetenekle avcılığı geliştirdiler ve toplu sürüler ve klanlar oluşturdular; çünkü primatlar, doğaları gereği, toplu halde yaşamayı seven varlıklardı.
Bununla birlikte, en sonunda okyanusu bırakıp deniz kıyısına çıkmaya başladılar. İşte o sıralarda memeli-deniz-yaratığı-önceli olan uygarlıklar ve Dünya’nın Spiritüel Hiyerarşileri bu suda yaşayan primatları keşfettiler. Onlar, Vega sisteminin Spiritüel Hiyerarşisi’nden, duruma müdahale edip bu suda yaşayan primatları normalden çok daha kısa bir sürede bir galaktik uygarlığa dönüştürmek için izin istediler. Aksi takdirde, böyle bir evrimsel sıçramanın meydana getirilmesi daha milyonlarca yıl alabilirdi. Onun yerine, bu süreç iki milyon yılda tamamlandı. Bu hala tedrici bir süreçti, ama yine de doğal evrim modeline müdahale yapılmıştı, çünkü bu yaratıkların birbirleriyle ilişki biçimleri incelenmiş ve galaktik düzeyde koruyucu bir tür olma kapasitesine sahip oldukları görülmüştü.
Virginia: Evet, teşekkür ederim. Uzayın genişliği içinde (bizim galaksimiz içinde bile), görünüşte kimse olan biten her şeyi dikkatle izlenmediği halde, hayatın birçok farklı gezegende tüm bu farklı biçimlerde nasıl gelişebildiği açıklar mısınız? Birçok kişi bu iletişim veya farkındalıktan yoksunluğu anlamakta zorlanıyor. Bu konuda yorumda bulunabilir miydiniz?
Washta: Çoğunlukla, uygarlıklar koloni kurma yoluyla meydana getirildiler. Herhangi bir yıldız sisteminde uygarlık çok nadiren doğal bir evrimsel süreçten sonra ortaya çıkar. Çoğunlukla, başka gezegenlerden gelen varlıklar o gezegende koloniler kurarak uygarlığı başlatırlar, ama bu kolonilerin tarihini ve geleceklerini belirleyecek olan şey nasıl geliştikleridir. Birçok kez, sizin gezegeninizde de oduğu gibi, bir felaket meydana gelir ve insanlar sahip oldukları şeyleri bir anda yitirir ve giderek her şeyi unutup bir tür bellek kaybına uğrarlar.
Daha önce de açıkladığımız gibi, Vega yıldız sistemi bu olağanüstü “suda yaşayan primatın” bir galaktik koruyucu evrimleşmesi gibi benzersiz bir gelişmeye sahne oldu. Yani, onlar insan modeli haline geldiler atalarınız oldular. Onlar kısa sürede teknik bilgi ve zekaya kavuştular ve bu geniş galakside yolculuk yapıp, diğerlerinin tüm bu koruyuculuk sürecini gerçekleştirebilmelerine yardım etme yeteneğini geliştirdiler. Buna, Dünya’nın Spiritüel Hiyerarşisi ve nihai olarak da En Yüce Yaratıcı Güç ve onun aleti olan Zamanın Efendileri’nin ilahi planı tarafından gerçekleştirilen bir tür mucize diyebilirsiniz.
Virginia: Teşekkür ederim. Maldek gezegeninin nasıl yok edildiğini açıklayabilir misiniz?
Washta: Dünya’nın biyosferinin memeli-grup tarafından yok edilmesinden sonra, sağ kalan dinozorumsu ve sürüngenimsi gruplar Maldek gezegenine kaçtılar. Sonra, bu zaman çerçevesi boyunca güneş sisteminizde insanlar ile diğer gruplar arasında birçok savaş oldu. Bu savaşların en önemli sonucu, dinozorumsu ve sürüngenimsi grupların Dünya, Mars ve Venüs’ten kaçmaya zorlandıktan sonra Maldek’e yerleşmeleri oldu. Güneş sistemine hakim olacak şekilde geri dönebilmek için, güneş sistemini kolonileştirme ve yönetme çabalarında Maldek gezegenini bir üs ya da karargah olarak kullandılar. Bundan dolayı, galaktik insan güçleri, bir insan-kolonileştirme programının başarıya ulaşabilmesi için bu üssün yok edilmesinin şart olduğuna karar verdiler. Bunu gerçekleştirebilmek için, onu yok edebilecek bir savaş aygıtını getirmek gerekiyordu.
Virginia: Bu aygıt bir savaş gezegeni miydi?
Washta: Evet, çözüm buydu. Bu savaş gezegeni 29.000 mil çapındaydı ki bu Dünya’nın çapının yaklaşık dört katı büyüklüktedir.
Virginia: Peki, Maldek’i yok ettikten sonra (ki Maldek’in parçalarından Asteroid Kuşak oluştu), o savaş gezegenine ne oldu? Onun bugün hala var olduğunu sanıyorum.
Washta: Evet, o hala vardır. O, Güneş’ten yaklaşık 6.8 milyar mil uzaklığa ulaşan geniş ölçekte bir yörüngeye oturtuldu. O her 3600 yıllık devrede bir gelir. Merkür’ün yörüngesini neredeyse bir uçtan bir uca geçer ve sonra yine geri dönüşe başlar. Bu, Mars ve Venüs kolonilerinizi tamamen yok eden dinozorumsu ve diğer grupların geçmişteki kanlı istilaları yüzünden, gezegeninizin ve güneş sisteminizin gelecekte de korunmasını güvence altına almak için yapılmıştı. Güneş sisteminizdeki bu geçmiş yıkım yüzünden, Galaktik Federasyon insan kolonilerini güneş sisteminize geri getirebilmek için çok çaba harcamak zorunda kalmıştı. O bir güvenlik aygıtıdır. Bu savaş gezegeni, potansiyel katillere bu güneş sisteminizin gerçekten korunduğunu sürekli hatırlatan bir unsur olarak devriye gezer.
Virginia: Evet, Kutsal Kitap, Artemisia’dan söz eder ve tabii başka insanlar da on ikinci gezegen hakkında bir şeyler yazmışlardır. Bunların hepsi aynı taşıt mıdır?
Washta: Evet, aynı taşıttır.
Virginia: Anladığım kadarıyla, her 3600 yıllık devrede bir bu gezegen bizim gezegenimize büyük zararlar vermiş ve Dünya’nın jeolojisinde büyük değişikliklere neden olmuş.
Washta: Bu, yerçekim modelinden ve Atlantis’in yok oluşundan beri çeşitli Pleiadesli grupların Dünya’dan sorumlu olmalarından kaynaklanıyordu. Ancak, artık gezegeniniz Sirius’un tam yetkisi altına girdiğinden bu durum değişiyor ve bu zorluğun tekrarını önledik. Onu özellikle değiştirilmiş bir yörüngede seyrettiriyoruz ki artık bu gezegen güneş sisteminizin iç kısmına girdiğinde Mars, Dünya, Venüs ve Merkür gibi gezegenleri fazla etkilemeyecektir.
Virginia: Yani, artık kutup değişimleri yaşamayacağınızı mı söylemek istiyorsunuz?
Washta: Evet, Kutup değişimleri artık eskiden olduğu gibi meydana gelmeyecektir.
Virginia: Peki biz,ısrarla Dünya eksenin hafifçe bir yana eğildiğini ve eğilmeye devam edeceğini söyleyen insanlara ne diyebiliriz?
Washta: Bu eğilme foton kuşağına giriş zamanı geldiğinde düzeltilecektir; çünkü Gökkubbe sizin için yeniden oluşturulduğunda, mevcut eğilmenin yönünü değiştirerek tam doğru bir çizgiye oturtmak zorundayız. Atlantisliler Gökkubbe’yi çökerttiklerinde, eksen 23,5 derece eğilmiş ve bu Dünya’nın yüzeyini korkunç bir tufanın mahvetmesine neden olmuştu.
Virginia: Son olarak, rivayete göre Mars gezegeninin üzerinde bulunan piramidin galaktik insanlar tarafından yapılıp yapılmadığını söyleyebilir misiniz?
Washta: Bu, yaklaşık bir milyon yıl önce yok edilene dek kesintisiz var olan büyük Mars uygarlığının bir sembolü ve anıtı olarak geride bırakılmış büyük bir tapınağın bir parçasıydı. Mars, az önce anlattığımız Maldekli dinazorumsu gruplar tarafından yok edildi. Bu, dinazorumsu grupların Neptün’den Merkür’e dek tüm güneş sistemimizi yeniden işgal edip, buradaki insan uygarlıklarını yok etmeye çalıştıkları zamandı. Galaktik insanlara saldırırken –sizin dünya-nızdaki birçok uygarlığın kalıntılarını yok ettikleri gibi Mars ve Venüs’e de anlatılmaz şekillerde tecavüz ettiler.
Virginia: Peki, Mars’taki tapınak neyi temsil ediyor?
Washta: O tüm insanlarda mevcut büyük kutsal enerjileri temsil eden bir anıttır.
Virginia: Öyleyse, o bir anlamda galaktik insanı temsil eden bir tapınak, öyle mi?
Washta: O, insanlar için bir enerji merkezi, bir ibadet merkeziydi. O, Galaktik Federasyon'un, güneş sisteminizi yönetme görevinde Spirituel Hiyerarşi'ye yardım etme çabasının bir sembolüdür. O, dinozorumsu savaşların -güneş sisteminize gelip, insanların gezegensel ve güneşsel koruyuculuk çabalarını yok eden dinozorumsu gruplar tarafından sürdürülen savaşların- neden olduğu büyük felakete dayananların hatırasını yad eden bir anıttır.
Virginia: Açıklamalarınız için size çok teşekkür ederiz. Öğrenmeye ve gelişmeye devam ettiğinizden eminim. Ayrılmadan önce bize söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Washta: Son iki noktayı belirtmek istiyoruz. Birincisi, gezegeninizin tarihi yakında tüm insanların gözleri önüne serilecektir. Bu tarih, çoğu tarihçinin en aşırı imgelemelerinden bile çok farklıdır. İkincisi, gezegeninizin bu tarihi, Dünya insanlarının bir zamanlar kim olduklarını çok yakında nasıl olacaklarını anlayabilmelerini sağlayacaktır.
Labels:
galaktik,
Lemurya kıtası,
Lyra Sirius,
Sirius Konseyi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 comments:
Yorum Gönder