NAZİ KARARGAHINDA TİBETLİ RAHİPLERİN İŞİ NEYDİ ?
II. Dünya Savaşı sonlarına doğru yıkılan Nazi Karargahı'na girildiğinde, hiç akıllara gelmeyen bir şeyle karşılaşılmıştı. Yıkıntılar arasında 12 Tibetli rahibin cesedi bulunuyordu. Bu duruma o yıllarda hiç bir anlam verilememişti. Aslında savaş atmosferi içinde bunu hiç kimsenin düşünecek hali de yoktu...
Savaş bitip de her şey normale dönmeye başladıktan sonra bu durum birçok kimsenin merakını çekmeye başladı:
Nazi Karargahı'nda 12 Tibetli rahibin işi neydi?
Bu soru uzun bir süre zihinleri meşgul etti. Naziler ile Tibetli rahiplerin ne gibi bir birlikteliği olabilirdi ki? İşte bu mesele inceden inceye araştırılmaya başlandı. Ortaya çıkan sonuçlar bir hayli düşündürücüydü:
Naziler Şambala ile irtibattaydılar!...
Her şey Thule efsanesiyle başlıyordu... Thule efsanesinin kökeni ise kayıp bir uygurlığa dayanmaktaydı. Bu da Na- zizm'in temelini oluşturuyordu. Bu efsane etrafında birleşen bir grup, Thule adında gizli bir tarikat kurdular. Nazi Parti- si'nin yedi kurucusundan biri olan Dietrich Eckardt, Thule tarikatının temel felsefesini şöyle açıklıyordu: ii:
• "Thule'nin tüm sırları, eski kayıp bir uygarlığa dayanır, insanoğlu ile "dış zekalar" arasında bulunan bazı aracı varlıklar, bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadır. Bu güç kaynağı Almanya'yı dünyaya egemen kılacaktır. Yine bu güç kaynağı, geleceğin üstün insanının ortaya çıkmasını ve insan türünün değişimini sağlayacaktır."
İşte bu sözler özetle Nazizm'in de temelini oluşturmaktaydı...
"Gizli Thule Tarikatı"nm üyeleri arasında Rudolf Hess,Kari Haushoffer, Alfred Rosenberg ve Adolf Hitler gibi önde gelen isimler bulunmaktaydı.
Nazi Partisi'nin kurucu üyelerinden ve Thule Tarikatı'nın önde gelen isimlerinden Kari Haushofer'm, bir takım normal ötesi yeteneklere sahip olduğu bilinmekteydi. Örneğin ileri düzeyde geleceği bilme yeteneği vardı. Olacakları daha olmadan önce haber verebiliyordu. Düşmanın saldıracağı saati, top mermilerin düşeceği noktaları önceden çevresindekilere söyleyebiliyordu. Dahası, hakkında hiç bir şey bilmediği ülkelerdeki siyasal gelişmeleri de önceden tahmin edebiliyordu.
Buna benzer şekilde, Hitler'in de garip yeteneklere sahip olduğu tespit edildi. ABD Başkanı Franklin Roosevelt'in 1945 yılında öleceğini çok daha önceden çevresindekilere söylemiş olması onun bu garip yeteneklerine verlebilecek örneklerden sadece birisidir. Daha sonraları, Hitler'in majik çalışmalar gerçekleştirdiği de ortaya çıkacaktı... Bunlardan en belirgin olanı radyodan yaptığı konuşmalarda, "ses majisi" denilen majik bir yöntemi kullanmasıydı. Bu yöntem büyük kitlelerin etki altına alınmasında büyük bir fonksiyon görmüştür.
Bunun ortaya çıkmasından sonra, A.B.D.'de Hitler'in radyo konuşmaları araştırma amacıyla, CD’lere kopya edilerek satışa sunulmuştu.
Araştırmalar ilerledikçe ortaya bir başka gerçek daha çıktı.
Nazi Partisi Kurucu üyeleri'nden Kari Haushoffer'ın Hindistan, Japonya ve Tibet'e giderek oralarda uzun bir süre gizli çalışmalarda bulunduğu tespit edildi. Esrarengiz bir eğitimden geçtiği de, kayıtlar arasındaki bilgilerde dikkat çekiyordu. Tibet'te esrarengiz bir takım insanlarla gizli toplantılar yaptığı raporlarda belirtildi. Bu kişilerin kim olduğu hiç bir zaman öğrenilemedi.
işin bir başka ilginç noktası da Naziler'in bayraklarında kullanmış oldukları semboldü.
Bu şekil öyle rastgele seçilmiş bir sembol değildi. Gamalı haç insanlığın kullanmış olduğu en eski sembollerden biridir. Dünyanın pekçok köşesinde bu sembole rastlanmıştır. Eski uygarlıkların en önemli sembollerinden biri olan bu sembolü daha da ilginç yapan özellik, bunun bir Mu sembolü olmasıydı. Mu kültürüyle karşılaşan tüm eski uygarlıklar da, bu sembolü kullanmışlardır.
Sembolün aslı, arka sayfada gösterildiği gibidir. Kökeni Mu Uygarlığı'na dayanan bu sembol daha sonraları gamalı haç şeklinde ifade edilmeye başlanmıştır. Hristiyanların kullanmaya başladıkları haç sembolü de gamalı haçtan türetilmiş ve aynı sembolün stilize edilmiş halidir. Ama asıl köken Mu tabletlerinde ilk bulunduğu şekle dayınır. Bu sembol dünya üzerinde yüze yakın yerde bulunmuş ve Mu Uygarlığı ile ilgili bilgi ve belgeleri ortaya çıkartan Niven ve Churchvvard'm kayıtlarında da yer almıştır. (Alttaki Şekil)
Bu sembol Mu'nun gizli bilgilerinin en önemli sırlarından birini bünyesinde saklar. Bu sembolün anlamı Eski Mısır ve Tibet'teki mabetlerde bulunan rahiplerce, büyük bir sır olarak ? saklanmış ve kimseye bu sırla ilgili bir açıklama yapılmamıştır. Bu sembolün sırrını sadece gizli eğitimden geçen inisiye rahipler bilmekteydi...
Kökeni Mu'ya dayandığı için bu sembol hem Agarta hem de Şambala'da da bilinen ve kullanılan bir semboldü.
Naziler'in bu sembolü ele geçirmeleri de Tibet'teki gizli çalışmalarına dayanmaktadır. Şambala'nın üyelerinden olan bazı rahiplerden öğrendikleri sırlar arasında bu sembol de bulunmaktaydı. Böylelikle bu sembol,Şambala'nın karanlık güçlerine hizmet eden Naziler tarafından dejenere edilerek karanlık amaçlan doğrultusunda bayraklaştırıldı. Oysa ki sembolün içinde gizlediği anlam tamamıyla başkaydı. Evrenin temel sırlarından birini sembolleştiren bu geometrik şeklin Mu'da neyi ifade ettiğini kısaca sizlere aktarmak istiyorum.
VAROLUŞUN DÖRT BÜYÜK KUVVETİ
Dünyanın çeşitli bölgelerinde tabletlere çizilmiş olarak bulunan bu sembol, Atatürk’ün araştırmalarında da yeralmakta- dır. Sembol genel olarak Evren'in anahtarı konumundadır. Dört kutsal kuvvetin, evrenin meydana getirilişindeki fonksiyonunu dile getirir.
Her parçası ayrı bir anlama sahiptir. Sembolün içerdiği sırrı daha iyi anlayabilmek için şimdi bunları sırasıyla ele alalım:
1. Ezoterizm'de daire, başı ve sonu bir arada bulundurması ve sürekliliği göstermesi bakımından her şeyden önce mükemelliyetin sembolüdür. Mısır'da Ra’yı yani güneşi sembolize eder. Dinsel metinlerde dairenin içi yaradam, dış çizgisi yaratılmış olanı ve her ikisinin birliğini anlatır.
2. Mu alfabesinde bu şekil H harfi olarak kullanılmıştır. ‘Dairenin ortasında kullanılması dört kuvvetin dairenin merkezinden ilk çıkışlarını gösterir. Birlikten çokluğa geçişin ilk • adımıdır. Fizik evrenin ve varoluşün başlangıcıdır.
3.Birden çıkan ve dört farklı kuvveti ya da bir başka ifadeyle dört farklı enerjiyi ifade eder. Bunlar sırasıyla Ruh
Enerjisi, Zaman Enerjisi, Fizik Enerji ve Hayat Enerjileridir. Bunlar, Evreni meydana getiren dört temel enerji olduklarından dolayı dinsel metinlerde kutsal varlıklar olarak sembolleş- tirilmiştir. Antik bilgilerde: Ateş, Hava, Toprak ve Su olarak ifade edilmiştir.
4.Her bir kuvvetin ortasına konulan bu işaret, kuvvetlerin aktif olarak çalışmakta olduklarını ve yaradılıştan sonra da faaliyetlerine devam ettiklerini gösterir. Faaliyet sembolüdür.
5.Her bir kuvvetin merkezden aldıkları gücün bağlantısını sembolleştirmektedir.
Şeklin tamamı ise varolan tüm evrenin sembolü konumundadır. Soldan sağa doğru dönüşü göstermesi, aynı zamanda evrenin, gezegenlerin ve galaksilerin hareket halinde olduğunun da bir işaretidir. Kısacası bu sembol bizzat varoluşun ve varoluşu meydana getiren dört büyük kuvvetin sembolü olarak Mu Kültürü'nde şifrelendirilmiştir.
Gamalı haç ve artı şeklindeki haç işaretinin de kaynağı olan bu sembol, Naziler tarafından asıl anlamından çok farklı bir şekilde kullanılmış olması bir çok araştırmacı tarafından bir talihsizlik olarak nitelendirilmiştir.
Bütün bu gelişmeler, Naziler'in bazı sırları ele geçirdiklerini ama bu sırları karanlık güçlerin hizmetinde kullandıklarını göstermiştir. Ele geçirdikleri bazı bilgiler vasıtasıyla yoğun kara maji uygulamalarını gerçekleştiren Naziler, bu güçle büyük halk kitlelelerini kendi ideolojileri peşinden sürükleyebil- mişlerdir.
Nazi Partisi mensuplarının ve özellikle de partinin kurucu üyelerinin yaşamlarındaki gizem perdesi günümüzdeki birçok araştırmacı için hala araştırma konusudur. Örneğin, Tibet'te gizli eğitimden geçtiği saptanan Kari Haushofer'in yaşamındaki sırlar, ölümü üzerinde de kendisini göstermiştir. Esrarengiz bir şekilde ölen Kari Haushofer'in hem yaşamı, hem de ölümü hala cevaplanamayan sorularla doludur:
Kari Haushofer'in çıkartıldığı mahkemeden sonra, kendisini incelemelerine vermek için, toplum hayatını terk ederek inzivaya çekildiği biliniyor. Bir yıldan az bir zaman sonra ise hiç bir zaman açıklanamayan esrarengiz haller içinde öldü. Yapılan araştırmalar, kendisinin kara maji yöntemleriyle uzaktan öldürülmüş olabileceği hakkında iddiaların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiyse de, yine de cevaplanamayan pekçok soruyu arkasında bırakarak bu hayattan göç etmiştir...
Gizli Thule Tarikatı'nm gizemi günümüzde hala tam olarak çözülememiştir, işin en ilginç yönlerinden biri de, Thule'nin Eski coğrafi bilgilere göre, dünyada mevcut olan meçhul bir yer olarak geçmesidi r...
II. Dünya Savaşı sonlarına doğru yıkılan Nazi Karargahı'na girildiğinde, hiç akıllara gelmeyen bir şeyle karşılaşılmıştı. Yıkıntılar arasında 12 Tibetli rahibin cesedi bulunuyordu. Bu duruma o yıllarda hiç bir anlam verilememişti. Aslında savaş atmosferi içinde bunu hiç kimsenin düşünecek hali de yoktu...
Savaş bitip de her şey normale dönmeye başladıktan sonra bu durum birçok kimsenin merakını çekmeye başladı:
Nazi Karargahı'nda 12 Tibetli rahibin işi neydi?
Bu soru uzun bir süre zihinleri meşgul etti. Naziler ile Tibetli rahiplerin ne gibi bir birlikteliği olabilirdi ki? İşte bu mesele inceden inceye araştırılmaya başlandı. Ortaya çıkan sonuçlar bir hayli düşündürücüydü:
Naziler Şambala ile irtibattaydılar!...
Her şey Thule efsanesiyle başlıyordu... Thule efsanesinin kökeni ise kayıp bir uygurlığa dayanmaktaydı. Bu da Na- zizm'in temelini oluşturuyordu. Bu efsane etrafında birleşen bir grup, Thule adında gizli bir tarikat kurdular. Nazi Parti- si'nin yedi kurucusundan biri olan Dietrich Eckardt, Thule tarikatının temel felsefesini şöyle açıklıyordu: ii:
• "Thule'nin tüm sırları, eski kayıp bir uygarlığa dayanır, insanoğlu ile "dış zekalar" arasında bulunan bazı aracı varlıklar, bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadır. Bu güç kaynağı Almanya'yı dünyaya egemen kılacaktır. Yine bu güç kaynağı, geleceğin üstün insanının ortaya çıkmasını ve insan türünün değişimini sağlayacaktır."
İşte bu sözler özetle Nazizm'in de temelini oluşturmaktaydı...
"Gizli Thule Tarikatı"nm üyeleri arasında Rudolf Hess,Kari Haushoffer, Alfred Rosenberg ve Adolf Hitler gibi önde gelen isimler bulunmaktaydı.
Nazi Partisi'nin kurucu üyelerinden ve Thule Tarikatı'nın önde gelen isimlerinden Kari Haushofer'm, bir takım normal ötesi yeteneklere sahip olduğu bilinmekteydi. Örneğin ileri düzeyde geleceği bilme yeteneği vardı. Olacakları daha olmadan önce haber verebiliyordu. Düşmanın saldıracağı saati, top mermilerin düşeceği noktaları önceden çevresindekilere söyleyebiliyordu. Dahası, hakkında hiç bir şey bilmediği ülkelerdeki siyasal gelişmeleri de önceden tahmin edebiliyordu.
Buna benzer şekilde, Hitler'in de garip yeteneklere sahip olduğu tespit edildi. ABD Başkanı Franklin Roosevelt'in 1945 yılında öleceğini çok daha önceden çevresindekilere söylemiş olması onun bu garip yeteneklerine verlebilecek örneklerden sadece birisidir. Daha sonraları, Hitler'in majik çalışmalar gerçekleştirdiği de ortaya çıkacaktı... Bunlardan en belirgin olanı radyodan yaptığı konuşmalarda, "ses majisi" denilen majik bir yöntemi kullanmasıydı. Bu yöntem büyük kitlelerin etki altına alınmasında büyük bir fonksiyon görmüştür.
Bunun ortaya çıkmasından sonra, A.B.D.'de Hitler'in radyo konuşmaları araştırma amacıyla, CD’lere kopya edilerek satışa sunulmuştu.
Araştırmalar ilerledikçe ortaya bir başka gerçek daha çıktı.
Nazi Partisi Kurucu üyeleri'nden Kari Haushoffer'ın Hindistan, Japonya ve Tibet'e giderek oralarda uzun bir süre gizli çalışmalarda bulunduğu tespit edildi. Esrarengiz bir eğitimden geçtiği de, kayıtlar arasındaki bilgilerde dikkat çekiyordu. Tibet'te esrarengiz bir takım insanlarla gizli toplantılar yaptığı raporlarda belirtildi. Bu kişilerin kim olduğu hiç bir zaman öğrenilemedi.
işin bir başka ilginç noktası da Naziler'in bayraklarında kullanmış oldukları semboldü.
Bu şekil öyle rastgele seçilmiş bir sembol değildi. Gamalı haç insanlığın kullanmış olduğu en eski sembollerden biridir. Dünyanın pekçok köşesinde bu sembole rastlanmıştır. Eski uygarlıkların en önemli sembollerinden biri olan bu sembolü daha da ilginç yapan özellik, bunun bir Mu sembolü olmasıydı. Mu kültürüyle karşılaşan tüm eski uygarlıklar da, bu sembolü kullanmışlardır.
Sembolün aslı, arka sayfada gösterildiği gibidir. Kökeni Mu Uygarlığı'na dayanan bu sembol daha sonraları gamalı haç şeklinde ifade edilmeye başlanmıştır. Hristiyanların kullanmaya başladıkları haç sembolü de gamalı haçtan türetilmiş ve aynı sembolün stilize edilmiş halidir. Ama asıl köken Mu tabletlerinde ilk bulunduğu şekle dayınır. Bu sembol dünya üzerinde yüze yakın yerde bulunmuş ve Mu Uygarlığı ile ilgili bilgi ve belgeleri ortaya çıkartan Niven ve Churchvvard'm kayıtlarında da yer almıştır. (Alttaki Şekil)
Bu sembol Mu'nun gizli bilgilerinin en önemli sırlarından birini bünyesinde saklar. Bu sembolün anlamı Eski Mısır ve Tibet'teki mabetlerde bulunan rahiplerce, büyük bir sır olarak ? saklanmış ve kimseye bu sırla ilgili bir açıklama yapılmamıştır. Bu sembolün sırrını sadece gizli eğitimden geçen inisiye rahipler bilmekteydi...
Kökeni Mu'ya dayandığı için bu sembol hem Agarta hem de Şambala'da da bilinen ve kullanılan bir semboldü.
Naziler'in bu sembolü ele geçirmeleri de Tibet'teki gizli çalışmalarına dayanmaktadır. Şambala'nın üyelerinden olan bazı rahiplerden öğrendikleri sırlar arasında bu sembol de bulunmaktaydı. Böylelikle bu sembol,Şambala'nın karanlık güçlerine hizmet eden Naziler tarafından dejenere edilerek karanlık amaçlan doğrultusunda bayraklaştırıldı. Oysa ki sembolün içinde gizlediği anlam tamamıyla başkaydı. Evrenin temel sırlarından birini sembolleştiren bu geometrik şeklin Mu'da neyi ifade ettiğini kısaca sizlere aktarmak istiyorum.
VAROLUŞUN DÖRT BÜYÜK KUVVETİ
Dünyanın çeşitli bölgelerinde tabletlere çizilmiş olarak bulunan bu sembol, Atatürk’ün araştırmalarında da yeralmakta- dır. Sembol genel olarak Evren'in anahtarı konumundadır. Dört kutsal kuvvetin, evrenin meydana getirilişindeki fonksiyonunu dile getirir.
Her parçası ayrı bir anlama sahiptir. Sembolün içerdiği sırrı daha iyi anlayabilmek için şimdi bunları sırasıyla ele alalım:
1. Ezoterizm'de daire, başı ve sonu bir arada bulundurması ve sürekliliği göstermesi bakımından her şeyden önce mükemelliyetin sembolüdür. Mısır'da Ra’yı yani güneşi sembolize eder. Dinsel metinlerde dairenin içi yaradam, dış çizgisi yaratılmış olanı ve her ikisinin birliğini anlatır.
2. Mu alfabesinde bu şekil H harfi olarak kullanılmıştır. ‘Dairenin ortasında kullanılması dört kuvvetin dairenin merkezinden ilk çıkışlarını gösterir. Birlikten çokluğa geçişin ilk • adımıdır. Fizik evrenin ve varoluşün başlangıcıdır.
3.Birden çıkan ve dört farklı kuvveti ya da bir başka ifadeyle dört farklı enerjiyi ifade eder. Bunlar sırasıyla Ruh
Enerjisi, Zaman Enerjisi, Fizik Enerji ve Hayat Enerjileridir. Bunlar, Evreni meydana getiren dört temel enerji olduklarından dolayı dinsel metinlerde kutsal varlıklar olarak sembolleş- tirilmiştir. Antik bilgilerde: Ateş, Hava, Toprak ve Su olarak ifade edilmiştir.
4.Her bir kuvvetin ortasına konulan bu işaret, kuvvetlerin aktif olarak çalışmakta olduklarını ve yaradılıştan sonra da faaliyetlerine devam ettiklerini gösterir. Faaliyet sembolüdür.
5.Her bir kuvvetin merkezden aldıkları gücün bağlantısını sembolleştirmektedir.
Şeklin tamamı ise varolan tüm evrenin sembolü konumundadır. Soldan sağa doğru dönüşü göstermesi, aynı zamanda evrenin, gezegenlerin ve galaksilerin hareket halinde olduğunun da bir işaretidir. Kısacası bu sembol bizzat varoluşun ve varoluşu meydana getiren dört büyük kuvvetin sembolü olarak Mu Kültürü'nde şifrelendirilmiştir.
Gamalı haç ve artı şeklindeki haç işaretinin de kaynağı olan bu sembol, Naziler tarafından asıl anlamından çok farklı bir şekilde kullanılmış olması bir çok araştırmacı tarafından bir talihsizlik olarak nitelendirilmiştir.
Bütün bu gelişmeler, Naziler'in bazı sırları ele geçirdiklerini ama bu sırları karanlık güçlerin hizmetinde kullandıklarını göstermiştir. Ele geçirdikleri bazı bilgiler vasıtasıyla yoğun kara maji uygulamalarını gerçekleştiren Naziler, bu güçle büyük halk kitlelelerini kendi ideolojileri peşinden sürükleyebil- mişlerdir.
Nazi Partisi mensuplarının ve özellikle de partinin kurucu üyelerinin yaşamlarındaki gizem perdesi günümüzdeki birçok araştırmacı için hala araştırma konusudur. Örneğin, Tibet'te gizli eğitimden geçtiği saptanan Kari Haushofer'in yaşamındaki sırlar, ölümü üzerinde de kendisini göstermiştir. Esrarengiz bir şekilde ölen Kari Haushofer'in hem yaşamı, hem de ölümü hala cevaplanamayan sorularla doludur:
Kari Haushofer'in çıkartıldığı mahkemeden sonra, kendisini incelemelerine vermek için, toplum hayatını terk ederek inzivaya çekildiği biliniyor. Bir yıldan az bir zaman sonra ise hiç bir zaman açıklanamayan esrarengiz haller içinde öldü. Yapılan araştırmalar, kendisinin kara maji yöntemleriyle uzaktan öldürülmüş olabileceği hakkında iddiaların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiyse de, yine de cevaplanamayan pekçok soruyu arkasında bırakarak bu hayattan göç etmiştir...
Gizli Thule Tarikatı'nm gizemi günümüzde hala tam olarak çözülememiştir, işin en ilginç yönlerinden biri de, Thule'nin Eski coğrafi bilgilere göre, dünyada mevcut olan meçhul bir yer olarak geçmesidi r...
0 comments:
Yorum Gönder