Ben, kendim birleşik bir bilinçle bütünleşmenin gerekliliğinin farkındayım. Zaten ben de yıllardır bunu öğretiyordum. Çünkü yeniden doğuş felsefesinin amacı da tam olarak bu bütünleşmedir. Ölümsüzlük düşüncesini ve tekamülü de biliyordum. Bu amaçla da yıllardır çalışıyordum.
Aydınlık ve karanlık güçlerin varlığının da farkındaydım. Ama gene de eksik olan bir şeyler vardı. Drunvalo’nun video kasetlerini izledikten sonra bile, onlar her ne kadar bir çok sorunun cevabını vermiş olsa bile, hala bir şeyler eksikti.
Drunvalo’nun anlattığı kutsal geometriye uzun süre dikkat etmedim. İlgileniyormuş gibi görünmek bile zor geliyordu. Bu konuyla ilgilenmem için çok uzun zaman geçmesi, sabrımın olgunlaşması gerekti. Bir çizimi anlayabilmek bile bazen saatlerimi aldı. Çünkü konuyu sadece video kasetlerden öğreniyordum. Ancak sonuç, harcadığım zamanın her saniyesine fazlasıyla deydi.
Şimdi bunları öğrendiğim en önemli şeyler olarak görüyorum. Benim daha önceki eğitimim ve bilgi birikimimle kutsal geometriyi sağ-sol beyin iletişimini sağlamak üzere kullanabilmeye başladım. Her ne kadar sezgisel, ruhsal çalışmalara yıllarımı vermiş olsam da kafamda sürekli bir çelişki vardı. Beynimin sağ tarafının dişil bölümü Tek ruhu ve birleşik bilinci sezebiliyor ama bunu kanıtlayamıyordu. Sol beyinciğimin eril bölümü ise hiçbir şekilde ikna edilemiyordu.
Son derece kararsız bir halde kalmıştım. Daha önceki bilgi birikimim, konu hakkında daha bilinçli olmam dahi bana pek faydalı olamıyordu. Hatta bu birikimim neticesi kafam daha da karışıyordu. Aslında bu bir tür sorun çözme yoluydu. Bilincimi korudukça, er yada geç bu aşamayı geçecektim. Bunu biliyordum ama sadece bilmek pek bir işe yaramıyordu.
Horus’un sağ gözü ve kutsal geometri bilmeden aradığım kayıp bilgi halkalarıymış.
Drunvalo bu bilginin asıl amacının sağ-sol beyin koordinasyonunu sağlamak olduğunu söylüyor. Bu sol beyinciği yada eril tarafı tek ve ruh olduğuna onun her an her yerde bulunduğuna ikna etmek için gereken bir bilgiydi. Bir kez sol beyin ikna olursa iletişim başlayabilir, bizleri birbirimizden uzaklaştıran yanlış fikirler ortadan kalkar, ancak o noktadan sonra tek bir bilince doğru ilerlemeye başlayabiliriz.
Peki tüm bunların anlamı nedir?
Birincisi bu entegrasyon gerçekleşene dek dördüncü boyuta geçemeyiz. Dördüncü boyutta düşüncenin gücü çok önemlidir. Oradaki gerçeklik düşündüğün her şeyin o anda gerçekleşmesinden dolayı çok farklıdır. Bu nedenle birliktelik, toplu bilinç son derece önemli olacaktır.
Peki bunlar burada da önemli mi? Buradaki gerçeklikte ne düşünürsen düşün zamansal bir kısıtlama sonucu düşüncelerin anı anına gerçekleşmemektedir. Dördüncü boyuta geçip, varlığımızı orada sürdürmeye başlayacağımız ana dek o boyut hakkında her şeyi tam olarak öğrenemeyeceğiz. Şimdiki gerçekliğimizde yapmamız gereken yeteneklerimizi kullanarak beyin entegrasyonlarını sağlamak, toplumsal bilinci uyandırıp buraya daha ileri boyutun ışığını ve bilgeliğini çekmektir.
Bu inançla sizi aşağıdakileri incelemeye davet ediyorum. İsterseniz bir pergel ve cetvel yardımıyla bu çizimleri kendiniz de yapabilirsiniz. İyi eğlenceler.
Teklik Yasası
Mısırda Akhenaton yaşları en az kırkbeş olan birkaç bin kişiyi bir araya getirdi. Bu insanlar 12 yıl boyunca Horus’un Sol gözü olarak bilinen bir eğitimden geçmişlerdi. Bu eğitim duygusal bedenle beyinin eğitilmesiydi. Akhenaton bu insanları bir 12 yıl da Mısır Gizem okulunda eğitime tabii tuttu. Orada onlara teklik yasası ile kayıp bilgileri anlattı. Bu bilgiler daha sonra Thoth tarafından Drunvalo’ya aktarılacaktı.
Bu konuya ait çizimler yalnızca bir yerde Büyük Piramitin altındaki uzun koridorların açıldığı kayıt holündedir. Kutsal geometrinin tüm çizimleri bu holün sol duvarının üst bölümünde bulunmaktadır. Aksi takdirde bu bilgiler kuşaktan kuşağa yalnızca sözle aktarılacaktı.
Akhenaton okulunun sembolü Horus’un Sağ Gözü’ydü. Bu sol beyincik tarafından kontrol edilmekte olan bir bölümdür. Bu eril bilgi her şeyin tek ruh tarafından yaratıldığını, bu ruhun evreni yaratmak için hiçbir şeye ihtiyaç duymadığını anlatır.
Aşağıdakiler Eski Ahit’in ilk kitabındaki ilk üç baptan alınmıştır:
“ Başlangıçta Tanrı Cenneti ve Dünyayı yarattı. Dünyanın başlangıçta hiçbir şekli yoktu. Ve karanlık her yerdeydi. Ve sonra Tanrının Ruhu boşlukta suların üzerinde harekete geçti. Ve Tanrı ışık dedi. Ve ışık var oldu.”
İncilin atladığı şey Akhenaton okulunda üstünde en çok durulan konuydu. Ruhun boşlukta hareket edebilmesi için, hareket etmeyen başka bir nesne gerekirdi. Eğer büyük boşlukta hiç bir şey yoksa neye bakarak hareket ettiğini anlayabilecekti? Akhenaton okulu bunu şöyle açıkladı: Ruh kendisini her altı yöne de gidebilecek biçimde kurguladı. Yukarı, aşağı, sağa, sola, öne ve arkaya. ( Şekil 9-1) Bunlar x, y, z ile gösterilen 3 koordinatı oluşturur. Bu kurgudaki hareketin miktarı şu anki konumuzun dışındadır. Zira bir milimlik bir kıpırdama dahi hareket sayılır.
Kendini altı yöne gidebilecek biçimde kurgulayan ruh, bir sonraki adımı bu yönlere ait çizgileri bir dikdörtgen biçimine sokarak ( Şekil 9-2) attı. Ardından bu dikdörtgeni bir piramit biçimine dönüştürdü. (Şekil 9-3)
.....................................................................................................................................................................................................
( Şekil 9-1): Ruhun altı yöne yaptığı hareket
.................................................................................................................................................................................................
( Şekil 9-2): Dik dörtgen
Sonra piramitin çizgilerini aşağı doğru çekerek bir oktahedron oluşturdu. ( Şekil 9-4) Şimdi ruh etrafında hareket edebileceği bir gerçekliğe kavuşmuştu. Bu her ne kadar zihinsel bir imge de olsa sonuçta artık hareket olasıydı çünkü parametreler belirlenmişti.
Ruh daha sonra üç ekseni döndürerek bir küre ( Şekil 9-5) imgesi yarattı. İlahi geometride düz çizgiler eril, kıvrımlı çizgiler ise dişil konumu sembolize eder. Böylece ruh oktahedronu ekseninde döndürdükçe erillikten dişiliğe, dişilikten erilliğe geçmeye başladı. İncil ilk tamamlanan döngünün eril, ikincisinin ise dişil olduğunu belirtir. Bu düz çizgiden yola çıkarak eğimli, kıvrımlı çizgilere doğru hareket etmektir. Ruhun kıvrımlı çizgilere geçmesinin nedeni yaratım işleminin dişil konumda daha kolaylıkla gerçekleşebilmesindendir.
...........................................................................................................................................................................................................................
Şekil 9-3: Piramit
.............................................................................................................................................................................................................................................
Şekil 9-4: Oktahedron
Böylece Tanrının Ruhu kendisini bir kürenin içerisinde buldu. Eski Ahit “ Tanrının Ruhu suyun yüzeyinde hareket etti.” diyor. İyi de hangi yöne doğru? Tüm evrende sadece bir yer vardı. O da suyun yüzeyiydi. Bu nedenle Akhenaton okulunun öğrencileri ruhun yüzeyin üstüne doğru hareket ettiğini düşündüler. Yüzeyin üstünden herhangi bir yöne doğru. Ne tarafa olduğu hiç önemli değildi. Büyük boşluktan çıkabilmek için suyun yüzüne çıkmak gerekiyordu. ( Şekil 9-6) Bundan sonra her şey kendiliğinden gelişti. Tüm evren yaratılana dek bu süreç devam etti.
Eski Ahit’in üçüncü babı: “ Ve Tanrı ışık dedi. Ve ışık var oldu.” der. Yüzeye çıkınca yapılacak bir tek şey vardır.
........................................................................................................................................................................................................................................
Şekil 9-5: Küre imgesi
.......................................................................................................................................................................................................................................
Şekil 9-6: Büyük boşluktan ilk hareket, yüzeye çıkmaktır.
O da başka bir çember oluşturmaktı. ( Şekil 9-7) İşte bu anda Piscis Vesikası, yani birbirinin içine geçmiş halkalar oluştu. Bu ışığın metafiziksel yapısıydı. İşte bu gün yaradılışın ilk günüydü. İki dairenin oluşturduğu şekli birbirinin içine geçen diğer çemberler izledi. Böylece ikinci gün de geçti. ( Şekil 9-8) Sonra bu süreç birbiri ardına tekrar etmeye başladı. Çemberler mümkün olan son noktaya dek gelişmelerini sürdürdü. ( Şekil 9-9, 9-10 ve 9-11’e bakınız).
Yaradılışın altıncı günü her şeyi kapsayan ( Şekil 9-12) birbirinin içine geçmiş altı çember oluşmuştu. Yedinci gün Ruh dinlendi, çünkü evrenin yasaları tamamlanmıştı. Bu imgeler boşlukta döndükçe üç boyutlu cisimler maddeleşerek var olmaya başladılar.
Bu noktada anlaşılması gereken şey şudur. Kutsal geometri kağıda çizilmiş şekiller değildir. Bunlar ruhun başlangıçtaki hareketleridir. Bunlar büyük boşluktan çıkıp var olmak için gerekli olan hareketlerin haritasıdır ( bizler içinse Büyük Boşlukta başlayıp Dünya gezegeninde son bulan yolculuğumuzun haritasıydı). Hangi boyutun hangi üst tonunda olduğuna bağlı olarak konumlar değişebilir zira boşluğun tam 144 farklı formu bulunmaktadır.
Bu şablondan ilk çıkan imge ( Şekil 9-12)’deki Torus Tüpü’dür. Bu ilk dönüşte, yani yaradılışın ilk altı günü ortaya çıkan imgedir. Bu imgeyi şablonu döndürerek oluşturabilirsiniz. ( Şablonu döndürdüğünüzde merkezinde çok ufak bir delik bulunan bir torus tüpü elde edebilirsiniz. Unutmayın, bu üç boyutlu bir şekildir, kesinlikle iki değil.
..................................................................................................................
Şekil 9-7: Yaradılışın ilk günü
...........................................................................................................................................
Şekil 9-8: Yaradılışın ikinci günü
.....................................................................................................................................
Şekil 9-9: Yaradılışın üçüncü günü
.......................................................................................................................................
Şekil 9-10: Yaradılışın dördüncü günü
.........................................................................................................................................
Şekil 9-11: Yaradılışın beşinci günü
..........................................................................................................................................
Şekil 9-12:Yaradılışın altıncı günü. Yedinci gün dinlenme günüydü.
Torus tüpü ( Şekil 9-13) evrenin basit bir şeklidir. Bu başka hiçbir şablonun yapamayacağı; kendi içine hareket edebilme kabiliyeti nedeniyle eşsizdir.
Stan Tenen1 yirmi yıldan fazla süren araştırmaları sırasında bir tarus tüpü oluşturup bu şekli çıkarmıştır.
Şeklin gerekli alan en ufak parçasını alıp bunu üç boyutlu bir prizmanın içine yerleştirdi. ( Şekil 9-14) Sonunda; prizmanın iki boyutlu yüzeyine ışık tuttuğunda oluşan gölgenin İbrani alfabesindeki tüm harflerle, hem de sırasıyla, aynı olduğunu fark etmişti. Ayrıca prizmanın yönünü değiştirdiğinde elde ettiği şey Yunan harfleri olmuştu. Ardından Arap harfleri elde etti. Tek yaptığı prizmayı farklı biçimlerde hareket ettirmekten ibaretti. Aslında prizma için toplam 27 simetrik, farklı pozisyon vardır.
..............................................................................................................
Şekil 9-13: Torus Tüpü
..............................................................................................................
Şekil 9-14: Tetrahedronun içindeki torus tüp spirali
Böylece yaradılıştan çıkan ilk şey dilin metafiziksel formu oldu. Tüm bunlar ilk yedi günde gerçekleşti. Her şey boşluktaki enerji şablonuyla başladı. Her yeni hareketli şablon üretildiğinde yaradılışın yeni varoluşları belirdi. Dönme hareketi daima en içerideki ( Şekil 9-15) bölümden başlar. Bir sonraki yön 9-16 numaralı şekilde gösterilmiştir. Şekil 9-16’daki bazı çizgileri silerek Şekil 9-17’ye ulaşırız. Ulaştığımız bu yeni çizimin adı Yaşam Yumurtasıdır. Bu üç boyutlu figürün kağıt üstüne, iki boyuta indirgenmiş halidir. Yaşam Yumurtası aslında sekiz adet çemberden ibarettir. Sekizincisi ortadaki çemberin arkasında kalmaktadır.
.............................................................................................................
Şekil 9-15: Dönme hareketi daima en içerideki bölümden başlar.
..........................................................................................................................................
Şekil 9-16: Bir sonraki yön
..........................................................................................................................................
Şekil 9-17: Yaşam Yumurtası
..........................................................................................................................................
Şekil 9-18: Yaşam Çiçeği
.........................................................................................................................................
Şekil 9-19: Yaşam Çiçeğinin yedi çemberi
Bu tüm müzik armonilerinin, elektromanyetik dalgaların yapısının şablonudur. Aslında bunun arkasında da tüm biyolojik yaşamın şablonu vardır. Bu tüm yapıların, hiç istisnasız, ana şablonudur. Bir sonraki dönüşüm dairelerin tümünü işe dahil ederek oluşan Yaşam Çiçeğidir. ( Şekil 9-18) Bu çiçek Şekil 9-19’da gösterilen yedi çemberi de içerir. Şekil 9-20 yaşam çiçeğinin nasıl çizildiğini göstermektedir.
Çiçeğin bu yöntemle gösterilmesi gelenekselleşmiştir. Çünkü gizli topluluklar bunan sonraki imgenin yani Yaşam Meyvesinin gizli kalmasını tercih etmişlerdir.
................................................................................................................
Şekil 9-20: Yaşam Çiçeğinin genel görünümü
Eğer Şekil 9-20’ye bakarsanız tüm çizgilerin birbirine bağlandığını görürsünüz. Ancak dönüşüme devam eder, tüm halkaları tamamlarsanız yaşam meyvesine ulaşırsınız. ( Şekil 9-21)
......................................................................................................................
Şekil 9-21: Yaşam Meyvesi
..........................................................................................................
Şekil 9-22: Yaşam Çiçeği ; daha büyük tek daire içine giren yedi küçük daire
Yaşam meyvesine ulaşmak için bir yol daha vardır. Yaşam çiçeğine tekrar baktığınızda yedi dairenin birlikte daha büyük bir dairenin içine yerleştirildiklerini görürsünüz. Bu da yaşam çiçeğini çizmenin bir diğer yoludur. ( Şekil 9-22)
Eğer merkez dairenin alanının yarısından aynı yarıçaplı yeni bir çember çizer, sonra bunu üç kez daha tekrarlarsanız yaşam meyvesine ulaşırsınız.( Şekil 9-23) Bu yaşam meyvesinin içinde yaşam ağacını içerdiği anlamına gelir. Bu işlemi eğer bir kez daha yinelerseniz ( Şekil 9-24) sonunda, on üçünün de birbirine bağlı olduğu on üç farklı çember elde edersiniz. Bu böyle sürer gider. Ya da yaşam çiçeğini yaşam ağacına bağlayabilirsiniz.
Şekil 9-22: Yaşam çiçeğine tekrar baktığınızda yedi dairenin birlikte daha büyük bir dairenin içine yerleştirildiklerini görürsünüz. Bu da yaşam çiçeğini çizmenin bir diğer yoludur.
Bu yaşam meyvesinin içinde yaşam ağacını içerdiği anlamına gelir. Bu işlemi eğer bir kez daha yinelerseniz sonunda, on üçünün de birbirine bağlı olduğu on üç farklı çember elde edersiniz.
Sonsuza dek tekrarlayabilirsiniz. Bu çizimlerin bir başlangıç ve sonu yoktur. Az sonra göreceğimiz logaritmik spiral gibi bu da evrenin şablonunun basit örneklerinden biridir.
Yaşam meyvesi son derece özel, son derece kutsal bir simgedir. Bu ileriye doğru süren yaradılışın sebebini göstermektedir. On üç sistemin bilgileri bu ağaçtan çıkmaktadır. Bizler bu sistemlerden birinden diğerine doğru hareketimizi sürdürmekteyiz. Bu on üç sistem bizim gerçekliğimizin tüm detaylarını vermektedir. Burada düşünebileceğimiz, tadabileceğimiz yada koklayabileceğimiz her şey mevcuttur ( en küçük yapı taşı olan atomlara kadar).
..............................................................................................................
Şekil 9-23: Yaşam Meyvesi
.............................................................................................................
Şekil 9-24: Onüç daireye bağlı onüç daire ya da yaşam meyvesine bağlı yaşam meyvesi
Bu on üç sistemle ilgili bilgiyi dişil geometrik şekillerle eril enerjiyi bir araya getirerek elde ederiz. Eril ve dişil güçler bir araya geldiklerinde yeni bir şey oluştururlar. İlk şekil hariç tüm şekiller dişil enerjili eğik çizgilere sahiptirler. Bu nedenle en basit işlem eril enerjiyi, yani düz çizgileri yaşam meyvesinin çemberlerinin merkezinde bir araya getirmektir. Bunu yaparsanız metatron küpünü elde edersiniz. ( Şekil 9-25)
................................................................................................................
Şekil 9-25: Metatron küpü
Metatron küpü beş çokgenden oluşur. ( Şekil 9-26) Bunlar altı kare yüzü, sekiz köşesi ve on iki açısı olan heksa hedron, yani küp, dört üçgen yüzeyi, dört köşesi ve altı açısı olan tetra hedron, sekiz üçgen yüzü, altı köşesi, on iki açısı olan okta hedron, on iki beşgen yüzü, on iki köşesi, otuz açısı olan dodeka hedron ve yirmi üçgen yüzü, on iki köşesi ve otuz açısı olan ikosa hedrondur. Çokgenlerin en önemli ölçütü tüm açılarının birbirlerine eşit olmasıdır. Bu şu anlama gelir: Bir yüz çembere yerleştirildiğinde o yüzdeki her açı tam olarak yüzeye temas edecektir. Bu cisimler her ne kadar Pisagor onları 200 yıl daha önce kullanmış olsa da Platonun adıyla anılırlar. ( Platonik Cisimler).
..............................................................................................................................
Şekil 9-26: Beş Platonik Cisim
(Oktahedron, tetrahedron, dodekahedron, küp, ıcosahedron)
..........................................................................................................................................
Şekil 9-27: Metatron Küpünden elde edilen küp
.......................................................................................................................................
Şekil 9-28: Metatron Küpünden elde edilen yıldız tetrahedronu
Bu beş şekil inanılmaz derecede önemlidir. Gerçekte bu şekiller bedenlerimizin etrafındaki enerji alanlarının şekilleridir. Aslında bu Platonik cisimlerin metatron küpünden oluştuğu az bilinen bir olgudur. Kutsal geometriyle uğraşan çoğu kişinin bu gerçeği gözden kaçırdıkları rahatlıkla görülmektedir.
Metatron küpünden platonik cisimleri elde etmek için belirli çizgileri silmek yeterlidir. Bu çizgileri silerken ilk karşılaşacağımız Şekil 9-27’deki küp olacaktır. Bu işlem üç boyutlu bir imgeden başka bir üç boyutlu imgenin elde edilmesi anlamına gelmektedir. Ve bu küp son derece özel bir orantı sayesinde içinde başka bir küpü de kapsamaktadır. Diğer çizgileri de tarif edilen şekilde sırasıyla sildiğinizde Şekil 9-28’de gösterilen tetrahedronla karşılaşırsınız. Aslında bu sırt sırta iki tetrahedrondur. Ya da ona yıldız tetrahedronu diyebiliriz.
Şekil 9-29’da gösterilen oktahedron sırt sırta gelen piramitler, Şekil 9-30 daki ise ikosahedrondur.
Dodekahedron’da metatron küpünden çıkartılabilmektedir. Ancak ben henüz bunu yapmayı öğrenemedim. Bunu öğrenmek Drunvalo’nun bile yirmi yılını aldığından, bu konuda kendimi çok kötü hissetmiyorum.
Mısır ve Atlantis’teki antik okullarda bu beş şekil başka bir bakış açısı içinde kullanılmaktaydı. Bu okullar, ateş, hava, su ve değişkenliği test etmek için eter elementlerini gözlemlediler. Bu elementlerin platonik elementler açısından karşılıkları şöyledir: Tetrahedron ateş, küp dünya, oktahedron hava, ikosahedron su ve dodekahedron da eterdir. Küre her şeyin başladığı boşluktur. Bu altı şekli kullanarak her şeyi yaratmak olasıdır.
................................................................................................................
Şekil 9-29: Metatron Küpünden elde edilen oktahedron
......................................................................................................................................
Şekil 9-30: Metatron Küpünden elde edilen ikosahedron
Atomlar kendi etraflarında ışığın onda dokuzu hızında dönen elektron küreciklerinden oluşmaktadır. Bu dönme elektron bulutlarını oluştur. Bu dairesel hareketin normal sonucudur. Kristallerde farklı ölçülerdeki atomlar ( daireler), düz bir şekilde, üçgen biçiminde, tetrahedron biçiminde, küp şeklinde, oktahedron biçiminde, ikosahedron ya da dodekahedron biçimlerinde sıralanırlar.
NOTLAR
1- Stan Tenen, “ Geometrik Metaphors of Life ( Yaşamın
Geometrik Yanı), 108 dakikalık video kaydı, MERU kurumu, Posta Kutusu 1738, San Anselmo, CA 94979
8 comments:
Ne bu şimdi? Kutsal geometri dersi mi? Anlayan varsa benim gibi cahillere anlatsın lütfen... Geometriden yola çıkılarak evren hakkında tonla şey söylenebilir ve "sözde kanıtlanabilir" tabii... En komik olan da yaratılış günleri, bir de 7.gün Tanrı dinlenmiş!!! Yahudi öğretisinden seçmeler!!! Yoruluyor mu da dinleniyor kardeşim? Oktahedron,tetrahedron,icosahedron, o hedron bu hedron... eee? Ne olmuş yani? Ne isbat etti bütün bunlar? Metatron küpünü elde edermişiz, bizim zamanımızın en bilinen küpü rubik küptü, bacak kadar Macar çocuğu cart diye çözüvermişti küpü...
Melikugur33 rumuzlu "egosuz" beyefendi, engin bilgeliğiniz anadilinizi imla kuralı nedir bilmeden katlederek yazmanızdan belli oluyor zaten... Lütfen benim anlama kapasitem üstüne yaptığınız gereksiz konuşmayı bir tarafa bırakın da yukarıdaki yazı ne anlam ifade ediyor benim gibi cahile açıklama lütfunda bulunuverin çok rica ediyorum... Açıklayabilirseniz gene bir yerinizle gülebilirsiniz tabii...
Neden melikugur33 adlı okuyucunun tüm yorumları silinmiş de lordofsunshine kişinin yorumları kalmış ki?Anlaşılan bir tartışma yaşanmış ve tek tarafın yorumlarının bırakılması çok taraflı haksız ve çirkin bir uygulama olmuş bence.O halde bu tartışmadaki tüm yorumları silin derim...Yazıya olan ilgim dağıldı vallahi :)
Dikkatimi çeken şu:Diyor ki:"Tüm bunlar ilk 7 günde oldu." Yaradışılışın başlangıcından söz ediyoruz henüz.Yani o durumda zaman kavramı yoktur ki...Bizim gün dediğimiz dünyanın kendi etrafındaki bir dönüşünü tamamlamasıdır.O da 24 saattir.Zamanın başlangıcında dünya mı vardı ki gün kavramı olsun...Bence "gün" sözü ile çok farklı bir şey kastedilmiş olabilir...Kaldı ki tüm o süreçleri illa bir zaman kavramına ve de kendi zaman kavramımıza bağlamak istiyorsak eğer günlerden bahsetmek çok komik kalır.Tüm o süreçlerin yaşanması bence milyar asırlar almış olmalı...
Yorum Gönder