28 Kasım 2015 Cumartesi

Kozmik İfşaat 2. Sezon - 9. Bölüm: Mars'ın Kolonize Edilmesi - Özet ve Analiz | Corey Goode ve David Wilcock

 
Bu yazı Stillness in the Storm bloğunun 26 Kasım 2015 tarihli yazısından blog sahibinin yorumları çıkarılarak çevirilmiştir.

Şov Tasviri:
Corey Goode, gizli güçlerin en geniş gizli ekonomik ve ordu endüstri kompleksini yaratmak için, Mars'taki varlıklarını kuvvetlendirmek ve genişletmek amacıyla, Mars'taki altyapının genişletilmesine başlandığını aktarıyor. Portal teknolojisini kullanarak ve uzaylı araçlarını üreterek,insanoğlunun yüce kaynağının en büyük ihracatı başladı:Dünya üzerinde yaşayan en büyük beyinlerin ihracatı.

David Wilcock'ın Corey Goode ile yaptığı bu röportaj 24 Kasım 2015 tarihinde yayınlanmıştır.

DW = David Wilcock, CG = Corey Goode

Doğal Yıldız Kapıları:
 

DW - Pekala, Kozmik İfşaata hoşgeldiniz. Ben sunucunuz David Wilcock, ve bu bölümde ordu endüstri kompleksimizin Almanlar ile başlayarak iddia edilen Mars kolonizasyonunu tartışmaya devam ediyoruz. Burada Corey Goode ile birlikteyim. Şova tekrar hoşgeldin Corey.
 

CG - Teşekkürler.

DW - Almanların Mars'a gittiği ve balon tipi bir yıldız kapı sistemini kullandıkları geçen bölümde konuştuğumuz ilginç şeylerden biriydi. En başta, bu sistemi kullandıklarında bu sistem tamamen doğal bir fenomendi. ve sen bu fenomenin atmosferde, Dünya yüzeyinde, ve Dünyanın içinde olabileceğini söylemiştin. Almanların bu doğal fenomenin ne zaman olacağına dair bilgileri Dünya dışı varlıklardan aldıklarını söylemiştin. Eğer bu bir doğal fenomense, neden bu konuda daha yaygın bilgi yok, neden diğer insanlar bu teknolojiyi nasıl kullabileceklerini hala bilmiyorlar?
 


CG - Diğer, eski medeniyetler, bunu nasıl kullanacaklarını öğrenmişler ve bunları kullanmışlardır. Şu anki fazla kontrol altındaki medeniyette, bizler belli şeylere inanmamız ve diğer şeylere inanmamamız için manipüle edilmekteyiz. Neye inanacağımız ve neye inanmayacağımız bize söyleniyor. Bu yüzden eğer anaakım medya ve hükümetlerimiz bize "Bu şeyler mümkün değil" derse , bu size okul aracılığıyla,hergün haberlerde, ve toplumunuzda etrafınızdaki insanlar tarafından kafanıza vura vura söylenirse, bunun mümkün olmadığı sizin gerçeğiniz olur.
 

DW - Bizim hortum fiziğinde karmaşık bazı örnekler var. Hortum bir bölgeden geçer ve değişik garip şeylerin olduğu görülür. Mesela bir ineğin yarısına kadar ahırın duvarına gömülmesi; ya da bir kadının arabasının bagajını açması ve kilitli bagajda banyosunda olan şampuan ve sabun bulması; sürahi içinde horozlar gibi. Bu portal fenomeninin bazı özelliklerini hortumların da gösterdiğini söyleyebilir miyiz? Hortum bir çeşit portal tezahürü olabilir mi?
 

CG - Bunların hepsi bükülme fiziğine göredir. Bükülme fiziği bunun büyük kısmıdır, yani evet.
 

DW - Yani havanın dönmesi bunun bir parçası olabilir o zaman?
 

CG - Evet, hava moleküllerinin bükülmesi ve uzayın burulma alanında bükülmesidir.
 

DW - Yani bu portallar istediğin zamanda istediğin yerde olamayacaktır. Ne zaman oluşacakları konusunda bir zaman faktörü var mıdır?
 

CG - Evet, doğal olanlarda vardır. Ataç projesinden sonra, Alman ayrılmış uygarlık (Yüksek Zıplama Operasyonu hakkında konuşmuştuk) gelip, Eisenhower ve Truman ile, ordu endüstri kompleksi ile bir çeşit birliğin oluşturulduğu antlaşmalar imzaladılar. Bu ordu endüstri kompleksini oluşturan bu şirketlerin hepsine yüksek rütbedeki Alman bilim adamları ve mühendisler sızmıştı. Yani, tüm bu havacılık şirketleri ve diğer mühendislik şirketleri gizli uzay programını inşa etmeye başladılar. Ordu ve hükümet bunu tek başına yapamadı. Bunları yapabilecek yetenekleri yoktu. Altyapıları yoktu. Ama Almanlar Amerikan altyapısına imreniyorlardı, onlar zaten uzaydaydı, ve büyümek için altyapıya ihtiyaçları vardı. Sahip oldukları şeyler için büyük planları vardı.Orada, dışarıda, bir tutunma noktaları vardı. Büyümek istiyorlardı; büyük planları vardı. Sonra bu havacılık şirketlerinin bazılarına, asteroid kuşağına gittikleri ve tamamen değerli metallerden oluşan asteroidler buldukları, bunların bazılarında bu madenleri çıkarmakta oldukları bilgisini verdiler. İşadamlarının, ABD kapitalistlerinin gözünde dolar işaretleri oluştu; ve böylece dış uzayda dev bir altyapı oluşturmak için bu büyük Alman planını desteklediler. Kendi gizli uzay programını oluşturan bu gruplar, daha sonra, ilk uzay programında ABD hükümetine ve diğer gruplara yardım ettikten sonra (Solar Warden gibi), Gezegenlerarası Kurumsal Şirketler Grubu (the Interplanetary Corporate Conglomerate-ICC)'i oluşturdular. Bu oluşum, Dünyan'nın her tarafından havacılık teknolojileri inşa eden bu şirketlerin birleşimine verilen isimdir. Bu şirketler 1950'lerden beri, Ay'dan Mars'a, bizim büyük sanayi gücümüzle Almanların küçük altyapısı üzerine inşa ederek, Alman ayak izlerini takip etmektedirler. Küçük üsleri alıp, Ay'da olduğu gibi, kocaman üslere dönüştürdüler. Ay Operasyonları Komutanlığı (Lunar Operations Command-LOC), Nazi sembolüne benzer yapısıyla/ dışarıdan görüntüsüyle, küçük bir kısmı yeraltında küçük bir üs olarak başlamıştır.


İddia Edilen Aydaki Alman Üssü

DW - Küçük derken, kaç kişi burada çalışabilir?
 

CG - Emin değilim. Her zaman birkaç düzine olurdu her seferinde. Bunlar küçük operasyonlardı.
 

DW - Bu çok küçük.
 

CG - Evet, fakat ICC, bundan sonra ICC diyeceğim "Gezegenlerarası Kurumsal Şirketler Grubu", gerçekten geldi ve Alman planı için çalıştı...
 

DW - Bunu Eisenhower ile imzaladıkları kontraktaki mürekkep kurur kurumaz mı yaptılar yoksa biraz zaman geçti mi?
 

CG - Kullanılacak teknolojileri geliştirene kadar biraz zaman geçti. Fakat, her halükarda başlarda, daha sonra Solar Warden olacak olan, hükümet için olan teknolojileri geliştiriyorlardı, Solar Warden'in öncüsü olacak teknolojileri. Önceleri yapılan hava araçları o kadar gelişmiş değildi. Bu konuda ayrı bir tarih var, bu hikayeye ek olarak...
 

DW - Almanlar anlaşma imzalandığında sahip oldukları herşeyi ordu endüstri kompleksine verdiler mi? Ya da sakladıkları şeyler oldu mu?
 

CG - Herşeyi sakladılar.
 

DW - Gerçekten?

ICC EN İYİ TEKNOLOJİLERİ GİZLİ TUTTU:

CG - Amerikalılara değişik büyüklüklerde 3 tane araç verdiler. Bunlara Uzaylı Taklit Araçları (Alien Reproduction Vehicles-ARV) diyorlardı -ki bunların hiçbir tarafı uzaylı değildi.- Bunlar bizim daha önce konuştuğumuz araçlardı. Bunlar temel olarak antik araçlara bakarak yapılmış uçan harabelerdi. Bunların, dönen motora yüksek elektrik verildiğinde dönen civa girdabı problemi vardı. Civa, altına dönüyordu,mercan görünümlü altına benzer birşeye. Korumalı değillerdi ve ağır elektromanyetik alan çıkararak pilotlara zarar veriyorlardı. Bir sürü problemleri vardı. Bunları "Aksaklıklarını çözün, buyrun size bazı oyuncaklar" diyerek Amerikan ordusuna verdiler. Ve sonra daha güzel oyuncaklar yapmaya başladılar. ICC her zaman en gelişmiş teknolojiye sahipti.
 

DW - Sızdırılmış bir Truman mesajı var, ben Bilgelik Öğretilerinde işlemiştim. Tarif edilen, 1. ya da 2. Dünya Savaşı başlarında , teknolojik olarak kullanmayı umduğu gezegenlerarası araçlardan bahsediyordu bu mesajda.Ve bu Roswell'den (Roswell hükümetin gözetleme balonu düştü dediği, ufo kazası olduğuna inanılan 1947 olayı) yıllar önceydi.Bu durumda, ABD, bakarak aynısını yapmaya çalıştığı bu mühendislik projelerinde ne durumdaydı?
 

CG - Düşen uzaylı araçlarında buldukları teknolojilerin çoğu çok gelişmişti. Bunlar iç savaş dönemine nükleer denizaltıların bırakılması ve bunları ters mühendislik ile yeniden inşa edilmesini istemek gibi birşeydi. Bu ARV teknolojisi Amerikalıların o anki fizik ve teknoloji anlayışına çok daha yakındı.
 

DW - Yani bunların bir kısmı, Albay Philip Corso'dan duyduğumuz Teflon, Kevlar, Velcronun ters mühendisliği gibi.
 

CG - Daha fazla malzeme bilimleri.
 

DW - Yani bunun gibi şeyler ellerine geçirdiler. Bilgisayar çipleri, LED ışıkları, entegre devreler. Fakat çalışan araçlar henüz ellerine geçmemişti.
 

CG - Tamir edebiliyorlardı [biraz- ve bazı araçlar daha az gelişmişti ve biryerlere varabiliyorlardı)
 

DW - Yani düşen orjinallerle uçabiliyorlardı. Yani onları tamir ederek çalıştırabildiler?
 

CG - Ve Amerikalılar bir miktar taklit üretebiliyorlardı. Bunları çok düşürüyorlardı. Kendi programları vardı ve iyi birşeyler buluyorlardı, fakat Almanlardan utanılacak derecede çok gerideydiler.
 

DW - Almanlar Ordu Endüstri Kompleksi ile paylaştıklarını neden onlarla paylaşmadı? Onlardan korkuyorlar mıydı? Almanlar onların pozisyomlarının devralınacağından mı korkuyordu?

ICC DURUMUNU SAĞLAMLAŞTIRIR:

CG – Pekala, 1947'de ordu bunların hepsini süpürmek için Antartika'ya tüm filoyu gönderdi. Hesabı oradan yapın. Amaçları ABD'yi bu anlaşmaları imzalamaya mecbur etmekti. Böylece 2. Dünya Savaşı'nda karşı kuvvetleri endüstriyel güçleri ile alt ettikleri gibi onlara da bulaşabileceklerdi. Ordu-endüstrisi-kompleksinin endüstriyel ve mühendislik güçlerini sömürüp işbirliği yapmak üzere içine sızacaklardı ve bunu da Ay ve Mars'ta kuracakları altyapıda kullanacaklardı.
 

DW – Peki bu anlaşma uygulanırken Almanlar'ın Ay ve Mars'ta kaç yerleşim yeri vardı?
 

CG – O zaman Ay'da sadece bir üsleri vardı. Çok sonra da Drako müttefikleriyle birlikte yine Ay'da bir üs daha inşa ettiler.
 

DW – Ve az önce dediğin gibi, Ay'daki üs küçüktü?
 

CG – Evet. Küçüktü. Ve bu sadece bir atlama noktası olarak kullanıldı. Tıpkı bir derenin üstünden geçmek için bastığınız taşlar gibi.
 

DW – Üssün etrafını araçları park edecekleri; ne bileyim, gemileri indirecekleri bir tür park alanı gibi temizleyip düzlediler mi?
 

CG – Hepsi yer altındaydı. Mars için, sonunda herşeyi planladılar, tüm ağır işi yaptılar, hayatlar kaybettiler ve koloni başlatmak için en iyi yerleri buldular. Sadece, kolonileri ancak küçük bir alanda başlatabildiler. Orada bunların imparatorluklarını genişletmelerine engel olan başka varlıklar vardı. Ama ne zaman arkalarına ICC'yi aldılar; orada büyüdükçe de sanki savaşa gider gibi peşisıra gidip gelmeye, daha çok tank ve uçak yapmaya ve başladılar. Gizli Uzay Programı çerçevesinde askeri güçlerini oluşturmaya başladılar.
 

DW – Bu bir nevi sürpriz Truva atı saldırısı olabilir mi? Bütün o malzemeyi burada üretip sonra hepsini birden oraya portal ile göndermek gibi?
 

CG – Yani, sanırım öyle de denebilir. Sahip oldukları herşeyi ürettiler. Belirli bir bölgeyi almak üzere ne lazımsa stratejik olarak karar verdiler ve buna göre belli bir miktar koloni oluşturdular. Bu da onların büyük, çok büyük bir tutunma noktası olacaktı. Sanırım “tutunma noktası(foothold)” proje isimlerinin de bir parçasıydı.
 

DW – Gerçekten mi?
 

CG – Öyle biliyorum. Mars'a ulaşmaya başladıklarında savaşlar yaptılar, bazı yerleri kendilerine bellemiş olan farklı grupları oradan sürdüler. Ardından güvenli olduğunu düşündüklerinde de mühendisleri göndermeye başladılar. Mühendisler gelmeye başladıktan sonra da çoğu Derin Askeri Yer altı Üsleri (D.U.M.B.S.) türünde üs bölgelerini inşa etmeye başladılar. Bir kısmı yer üstünde olsalar da çoğu yeraltındaydı ya da mevcut mağaralar içine kuruluydu. Çoğu kanyon içleri gibi bölgelerdeydi.
 

DW - Dünya'da yeraltını kazarken tesadüfen orada olan birşeyleri buldukları bir tecrübe yaşadılar mı?
 

CG - Evet, yaşadılar, ve sonra orada yaşayanları oradan temizlediler. İngilizlerin Plymouth Kayasına ulaşıp, yerlileri gönderip, oraya bayrak dikip, yerleşim yerleri ve koloniler kurması gibi(Amerikaya ilk ulaşanlardan olan Mayflower kolonisinden bahsediyor).[Geçen bölümde, CG Mars'ta hayat olduğunu ve bir çok farklı akıllı ırkların bulunduğunu söylemişti. Bunlardan biri savaş amaçlı biyolojik teknoloji üreten (diğer canlı varlıkları programlayabilen organik bir teknoloji) insectoid türüydü.]
 

DW - Evet, "Buyrun bu battaniyeleri alın, güzel ve sıcak tutar", çiçek hastalığı miktobu bulaştırılmış.
 

CG - Evet, ve bu onların aklında olan birşeydi. 13 koloninin nasıl özgürlüğünü ilan ederek İngilizlerden ayrılarak Amerika'yı oluşturduğunu göz önünde bulundurdular.Dükümanlarında bunun tekrar olmayacağı çok netti. Dokümanlarında " Mars'ta başka bir 13 koloni durumu yaşamayacağız." yazılıydı.Bu yüzden kolonilerini doldurabileceklerinden daha fazla insan için inşa ediyorlardı. Dünya'dan insan getirmeyi planlıyorlardı.Bu da 1950'li ve 1960'li yıllardaki "Beyin Göçü" olaylarıyla ilgili. Ve ne tesadüftür ki 1950'li yıllarda üslerde binaları inşa etmeye ciddiyetle başlamışlardı.
 

DW - Daha önceki bölümlerde, çoğunlukla sarışın ve mavi gözlü, kendilerine Agarthalılar diyen, geçmiş bir insan medeniyetinin Dünya'nın içine göç ettiğinden bahsetmiştin. Agarthalılar Dünyanın içinde olmaktan mutlu muydu? Mars'ın sanayileştirilmesi projesinde onlar da var mıydı? Onlar da kendileri için toprak istediler mi?
 

CG - Onlar bunun bir parçası değildi.
 

DW - Tamam. Mars'ta bu genişleme projesine malzeme ve lojistik yardımı yapan başka Dünya dışı varlık var mıydı?
 

CG - Drako ittifakı bunların birçoğunun parçasıydı.
 

DW - Yani onların kendi silahları ve teknik kapasiteleri bunu başarmalarının bir parçasıydı- Az önce söyledin, buradaki yerlilerin yaşam yerleri?
 

CG - Aslında bu tamamen bizim tarafımızdan yapıldı. Drako teknolojik olarak bize yardım etti. Fakat, genelde olduğu gibi, pis işi yapmaya biz gönderildik. Ve yaptık; bunun hakkında hiç vicdan azabı duymadık.
 

DW - Buradaki vahşetin kapsamı neydi? Kısa sürede yüzbinlerce zeki varlığın öldürüldüğü zamanlar oldu mu?
 

CG - Evet, evet. Hiroshima, Nagasaki gibi zamanlar sayısız defa oldu.
 

DW - Nükleer silahlar kullandıklarını mı söylüyorsun?
 

CG - Kesinlikle.
 

DW - İnsanlara nükleer bomba mı attılar? Bu daha sonra orayı radyoaktif yapmaz mı?
 

CG - Bir silah var, bilmiyorum duydun mu, nükleer silahlar geliştirildikten kısa bir süre sonra yapıldı.Çok büyük patlamaya neden olan ve sonra hemen arkasından vakum yapan nükleer tabanlı bir silah.
 

DW - 5. nesil nükleer değil mi? Buna öyle dendiğini duymuştum.
 

CG - Tamam
 

DW - Küre şeklinde pikosaniye bir patlama var. Bu mükemmel bir küre. Sanki kesilerek yapılmış. Ve patladığında içeride hiçbir şey bırakmıyor ve radyoaktiflik yok. Sadece oraya tak ve o yokolur.
 

CG - Aslında radyoaktiflik var ama merkezdeki küçük bir alana getiriliyor.
 

DW - Evet buna 5. nesil dendiğini duymuştum.
 

CG - Tamam. Ben duymadım. Fakat bu silahları sadece yeraltı mağaraları yaratmak için değil, ayrıca alanlardan duygulu varlıkları temizlemek için kullanıyorlardı.
 

DW - Bu iğrenç.
 

CG - Bu adamlar bu anlayışla yaşıyor.
 

DW - Al işte sana hükümet.

MARS'TAKİ KOLONİLERE ADAM ALMA:

CG - 13 Koloni durumunu tekrar yapmayacağız dedikleri zaman bu kolonileri Drakolu yapacaklardı. Acımasız bir hazırlıkları vardı. Kimsenin herhangi bir isyan yaratmasına şansı olmayan veya özgürlük ilan edemeyecekleri bir yer olacaktı Mars.
 

DW - Tekrar 13 koloni istemiyoruz dediklerinde, bu Kabal-İlluminatı yapısının İngiliz Monarşik İmparatorluğunda olduğu gibi, derin-gizli Alman topluluklarının arkasında da olduğu fikrine mi geliyoruz?
 

CG- Bu, o devirde ICC periyodu bakış açısından geliyordu. Bunlar büyük şişman kedi bankacılar ve havacılık-uzay şirketlerindeki bağlantılı kişilerdi. O insanlardan geliyor.
 

DW- Tamam. Yani Almanlar değil? Almanlar ve ICC'nin birleşimi.
 

CG -Almanlar bunun büyük bir parçasıydı. Bu noktada ikisini ayıramazsınız. Şu anda bir bütünler. Ve bundan sonra binlerce iyi eğitimli insana yanaşmaya başladılar. Ve bu insanlara "Dinleyin, dünya dramatik değişimler geçirecek" diyorlardı. Özellikle fizikçi, jeolog ve bu dereceleriniz varsa yaklaşıyorlardı size. Eğer karınız hemşire veya doktorsa bonus-veya gizlice genetik testlere tutukları 3 çocuğunuz varsa..İnsanlara yaklaşmadan bunların arkaplan çalışmalarını yaptılar. Sonra teklifleri olacaktı.
Dünya yeraltı üslerinin resimlerini göstererek , elitlerin gittiği çok gelişmiş yerleri göstererek, "Jetgiller gibi yaşayacağınız yerler" olduğunu söylüyorlardı. 1950 lerde insanlara "uçan bir arabanız olacak" şeklinde söz verildiği gibi türde şeyler. Böylece insanlar "tamam, güzel, varız" diyecekti. Ve "Sizi Mars'a götüreceğiz, orada yaşayacaksınız , özel olduğunuz için ve özel genleriniz olduğu için insan türünü kurtaracaksınız" diyeceklerdi. İnsanları programa almak için çeşitli hikayeler dolaşacaktı. Ve izin verilen taşıyabilecekleri kadar az bir eşya almaları istenecekti. Ve bu insanların ailelerine bir şey anlatmalarına izin verilmeyecek, birden ortadan kaybolacaklardı.
 

DW - Tabi, diğer Beyin Göçü insanlarından duydum ki, itirafçılardan- yabancı bir ülkede yaşıyorsanız, tanıdığınız birine sadece şunu söylerseniz: " Ben başka bir ülkeye gidiyorum, ülkeden ayrılıyorum, çok iyi bir iş teklifi aldım." Ve sonra size...
 

CG - Bir sürü posta kartı yazdırıyorlardı-lastikle bantlayıp onların eline veriyordunuz. Evet.
DW - Evet. Ve bunları zamanla gönderiyordun ve kart destesi inceliyordu.
 

CG - Evet, siz gittiğinizde gönderme işi birisinin işi oluyordu. Fakat bu insanlar Mars'a alınıyordu ve vardıklarında birden gerçeği görüyorlardı. Birden silahlı adamlar gelecek, takip edin diyecek, 8e 10 boyutlarında odalara götürülecek ve "Kalacağınız yer burası, bu sizin iş listeniz,yapacaklarınız bunlar" denecekti. Çocuklarınız 12-14 yaşına geldiğinde genetik eşlerine göre onların seçtikleriyle evlendirilecekti. Koloniye katkıda bulunmak üzere testlere ve genetik özelliklerine göre nasıl eğitim alacaklarına bakacağız. Mars'a hoşgeldiniz. " Bu yeni hayatları olacaktı. Tiranvari ve köle olunan bir hayat.
 

DW - Peki bu insanların bu kolonilerde boş zamanlarında oyalanmak için dünyadan getirdikleri tarih gibi, Hemingway gibi kitapları var mıydı?
 

CG -Sanırım olacaktı. Emin değilim.
 

DW - Bunun internette konuşulduğu yerlerde negatif yorum yapanlarda gördüğümüz şeylerden biri bu insanların Dünya mirasına olan bağlarının gittiklerinde kopacağı idi. Ama tahmin ediyorum ki yazılı bir dokümantasyon olmasa bile sözlü olarak tarih korunmuştur.
 

CG - Evet, bu çocukların eğitimlerinin bir parçası olarak yazılı tarihin ana hatlarını bilecekler, biliyorsun kazananlar tarih yazar. Bir çeşit değiştirilmiş Dünya tarihi onlara öğretilecek. Böylece ICC nin bakış açısından birinci ve ikinci Dünya savaşını, Avrupa'daki değişik ülkeleri, ABD deki değişik eyaletleri ve Güney Amerika'daki ülkeleri öğrenecekler. Çünkü onlar bütün bu yerlerden gelen insanların karışımı olacak. Biliyorsun, bu insanlar ortadan kaldırılan nesiller- Benim büyük büyük büyük büyük büyükbabam, kaç tane büyük olacaksa şu zamana kadar, Abilene Teksas'tandı, ya da Şikago'dan, ya da Bangalore'den, ya da Hindistan'dan ya da neredense. Bu insanların Dünya coğrafyası ve tarihi hakkında hiçbirşey bilmemeleri anlamsız.
 

DW - Şimdi soracağım soruyu sana LOC (Ay Harekat Komutanlığı) hakkında sormuştum fakat şimdi tekrar sormak istiyorum. İçeriden bunları filme alsan, bu insanlar oraya gelip köle olduklarında, Dünya'da bir binada olduklarından farklı bir yerde olduklarını gösteren dikkat çekici birşeyler olabilir mı videoda?
 

CG - LOC hakkında mı konuşuyoruz?
 

DW - Hayır, Mars tesisleri hakkında konuşuyoruz.
 

CG - Mars tesislerinde , evet. Kendinizi bir Deniz üssü gibi bir yerde sanabilirsiniz. Alfabetik olarak etiketlenmiş bölgelerde yaşıyorlar. Askeri bir kurumda gibi yaşıyorlar. Gittiğimiz bir yer vardı, bozulmuş bir donanımın tamiri gerekiyordu ve ICC kendi personelini zamanında getiremiyordu. Bizi o noktaya eskort ettiler, kimse ile göz teması yapmamamızı, kimse ile konuşmamamızı falan söylediler. İnsanların resimlerini astığı bir duvar vardı. Görünen oydu ki insanların akıl sağlığı ve intihar eğilimli olmamaları için bazı şeyler yapıyorlardı. Ancak insanlar sıska, renksiz, ve yalnız gözüküyordu. Nerdeyse dronlar gibi, sadece günlerini geçiriyorlardı.
 

DW - Tamamiyle kölelik hayatı bunu yapacaktır. Şu anda bu bölümde hiç zamanımız kalmadı. Bu konuşma beni çok etkiledi. Her konuştuğumuzda daha çoğunu öğreniyorum. Gelecek sefere bütün bu ilginç konulara gireceğiz, hikayeyi ileriye taşıyacağız, uzay programını anlatacağız, perdenin arkasında gerçekte ne olduğunu konuşacağız. Bu Kozmik İfşaat, Ben sunucunuz David Wilcock ve seyrettiğiniz için teşekkürler.

 http://isigacagri2015.blogspot.com.tr/2015/11/kozmik-ifsaat-2-sezon-9-bolum-marsn.html#more

0 comments:

Yorum Gönder