Dostlarımız,
Merhabalar. Hipokrat Şifa Yıldız Gemisinden, tüm yıldız gemisi ve şifa ekibi adına, BEN TAYRA, hepinizi sevgi, saygı ve aşkla kucaklarım.
Epeydir merhabalaşamamıştık. Bu dördüncü kitabın 81. yani son seslenişi bizlere nasip oldu. Birazda dostumuza sıklıkla sorulan bazı hastalık ifadeleri ile ilgili bilgi paylaşma isteğimizde bunda rol oynadı. Yoksa soruları soran dostlarımız alındılar, alınacaklar.
Bundan önce sizlerle şu minik bilgiyi paylaşmak isteriz ki, " tüm yıldız gemisi ve şifa ekibi adına " ifadesi nedendir biliyor musunuz?
Bizim " orta küçük " yıldız gemimizde 12 hizmetli varlık var. Yıldız Gemimiz elbette Venüs Ana İdari Komutasına bağlı bir Venüs Yıldız Gemisi. Ama aynı anda da Vega Yıldız Sistemleri Bütünlüğüne de ait olduğundan VEGA Yıldız Gemisi de. Ve yıldız gemimizdeki dört dostumuz, Vega’lı Gemi mürettebatıdır. O dostlarımızın vazifeleri tamamen ve sadece Yıldız gemisinin idaresi ile ilgilidir. Yani kaptan pilot, yardımcı pilot, uzay mühendisi ve gemi mühendisidirler bu dostlar. Ayrıca dört adet de "koruyucu" dost vardır gemimizde. Bu dostlar ise yine Vega’lı varlıklar olup, her biri de savunma uzmanları olup, yıldız gemisinin korunma kalkanları ile korunma ve caydırma "silahları" ile ilgili donanımlı dostlardır. Ve de bizlerde dört tane Venüslü şifacı, geminin ana işlevini ifade eden varlıklarız. O nedenle sizlere tüm gemi ve şifa ekibi adına diye seslenmekteyiz.
Bitirmeden değinelim ki Semalarınızda birde iki kişilik veri toplayıcı disklerimiz ile yine 12 kişilik Bilim Araştırma gemilerimiz ve 12 kişilik Genel Alan Dengeleyicisi gemilerimiz de dolaşmaktadır. Elbette biz yine Vega’ya ait olanlardan söz ediyoruz...
Gelelim seslenişimizin asıl konularına...
Birçok dostumuz, dostumuza ENFEKSİYON ile ilgili sorular sormuş durumda.
Gerçektende gerek insanlarda gerekse de onlarla sıkı iletişim ve etkileşim içinde olan bir çok evcil hayvanlarda, enfeksiyon ve enfeksiyon rahatsızlıklarına sık rastlanmaktadır. Hele de gününüzde... Bu tür rahatsızlıklar genellikle bulaşıcı olup, kolaylıkla salgınlara da dönüşebilmektedirler. Ve de soğuk algınlığından akciğer rahatsızlıklarına ve vebadan koleraya, kızamıktan çiçek hastalığına dek geniş bir skalada ifadelerini bulmaktadırlar.
Enfeksiyon dendi mi ilk akla gelen iltihaplardır. İltihap aslında söz konusu hücresel bütünlükte ( canlı bedeninde ) bir savaş ve çatışma olduğu anlamına gelir. Çatışmanın, savaşın diğer tarafında yer alan bakteri, virüs, mikrop, toksin v.b güçlerin bedende belli bir üstünlük sağlaması ile bedenin savunma = bağışıklık sistemi karşı saldırıya geçer ve muharebe başlar. Muharebe ile birlikte, bedende kızarıklıklar, kabarıklıklar, ağrı ve ateş belirir. Sonuçta ya beden kazanacak ve iltihabı söküp atacaktır ya da iltihap her yeri saracak ve hayatiyete son bile verebilecektir.
İltihap ya da enfeksiyonun söz konusu olduğu her seferinde hatırlayın ki,
İnsan çatışmalı bir varlıktır. İnsan bilincinde kutuplaşma ve buna bağlı çatışmalar esastır. En az iki ayrı seçenek, hal, durum, istek, arzu, olgu v.b arasındaki gerilim, sizleri çatışmaya sürüklemektedir. Devamlı kararlar vermekte, bir şeyi seçerken diğerlerinden vazgeçmekte, bir şeyi elde ederken diğerlerinden yoksun kalmaktasınızdır. Bu da sizde hep bir şeylerin eksikliği, hep parçalılık, yarımlık hissi yaratmaktadır. Ancak çoğunuz bu halinizin farkında bile değilsinizdir. İşte eğer bilinç alanınızdaki çatışmaları fark etmeye, onlarla yüzleşmeye ve onları aşmaya hazır değilseniz, bu çatışmalar zihinsel ve sonra da bedensel alanda tezahür ederler ki, bunun adı enfeksiyon yani iltihaplanmadır. Diyebiliriz ki, her enfeksiyon yani iltihap, maddeleşmiş bir çatışmadır. ( bilincinizdeki ) Bilinç alanında fark etmediğiniz ya da kaçtığınız her çatışma, bedensel alanda iltihaplanma yoluyla size kendisini duyurmaya çalışır.
Bu işleyiş şu şekilde gerçekleşir;
1 - İKAZ VE ÇAĞRI AŞAMASI:
Bilincinizdeki çatışmanın bedensel karşılığını yaratacak olan bakteriler, virüsler, mikroplar ya da toksinler v.b bedeninize girerler. Unutmayın ki ortam da daima bunlar vardır. Ancak bunların bedeninize girebilmeleri, çatışmanın reddi ya da farkındalıksızlığı nedeniyle bedeninizin onları almaya eğilimli olmasından ileri gelir. Buna tıpta zayıf bağışıklık ya da savunma sistemi denmektedir. Ancak kendisini uyarmak isteyen bir çatışmayla bilincinde yüzleşemeyen ve onu aşamayan bir insan, bedenine bu hastalık yaratıcıları(!) davet ve kabul etmek zorunda kalır.
Bu noktada dahi, bilincinizdeki çatışmayı fark etmeniz olanaklıdır. Beden, bilincinizin fiziki tezahür alanıdır. Bedeninizin her bir organı ve bölümü, belli bir bilinç içeriğinin, bir duygu halinin ve belli düşünce yapılarının karşılığıdır. Birçok alternatif tıp yöntemi ve tekniği bu karşılıklılık üzerine inşa edilmiştir. İnsan, belli bir bilinç hali içinden bedenlenir. İnsanın bir varlık olarak doğum anındaki hali, o zamana dek edindikleri ile ilgilidir. Hepiniz, dünyanıza belli sorunları(!) ve yaşam derslerini (!) içeren bir model ( yazılım konsepti ) ile gelmektesiniz. İşte bu sorunların ve yaşam derslerinin açığa çıkmak ve çözümlenmek ve öğrenilmek üzere yaptıkları aşamalı çağrılar ve davetler, insanın yani sizin KADER YOLUNUZU BELİRLER. Karakteriniz + yaşanılan zaman = KADERİNİZDİR. Karakter, önceki ve sonraki ifadelerinizle bağlı olarak bu ifadenize taşıdığınız ve bedeninizde temsil edilen bilinçliliğinizdir.
2 - İFADE = TEZAHÜR AŞAMASI:
Hastalık (!) yaratıcıları (!) bedende yerlerini alarak bir iltihap bölgesi ve odağı oluştururlar. İnsanın dikkati bu bölgeye ve iltihaba yönelir. İnsan tüm dikkatini ve odağını bu iltihaba verir. Bu durumda insan bu çatışmanın bu fiziksel ifadesi tarafından adeta esir alınır. Artık ya özgür olunacak yani çatışma çözülecek ya da esir kalınacaktır. Yani iltihapla yaşanacaktır.
3 - BEDENSEL TEPKİ:
Bedene giren bu yabancı maddelere karşı, kemik iliğinde ( İNSANIN ÖZÜ VE AKAŞİK KAYITLARI KEMİK İLİĞİNDE MEKNUZDUR ) ve kanda savunma için antikorlar üretilir. Eğer çatışma bu sayede ve ilgili bölgede çözülemezse, tüm beden savaş alanı haline çevrilir. Ve tüm beden bir seferlik ilan eder.
4 - ATEŞ:
Bu savunma sırasında ve sonucunda bedende ateşlenme oluşur. Beden iltihaplanmaya, ısı artışı şile yanıt vererek, kendisini korumaya çalışır. Çünkü ısı arttıkça, bedenin metabolizması ve savunma süreçleri kat kat artar. Bu nedenle ateş aslında beden için hem bir korunma kalkanı hem de bir saldırı silahıdır. Bu nedenle de ateşlenme durumlarında, yaşamsal bir risk oluşmadıkça, ateşi düşürmek için uğraşmak yanlış ve hatalıdır. Aynı anda ateş, zehirli ve uygunsuz ifade ve tezahürleri yakarak yok da edecektir.
5 - ŞİFA:
Bedensel savunma sistemleri enfeksiyon ve iltihaplanmayı alt ettiği takdirde, cerahat olarak çatışma akacaktır. Bu durumda
* hastalık ifadesi bilgileri bedence öğrenilmiştir ve ileride gerekirse kullanılmak üzere saklanır.
* savunma sistemi bu tecrübeyle daha da güçlü hale gelmiştir.
6 - ÖLÜM:
Eğer hasta, çatışmayı kaybederse, enfeksiyon bu ifadesini sonlandırır ki bu durumda bir diğer ifadesinin de çatışma dersleri ile yoğun olacağı kuşkusuzdur.
7 - SÜREĞENLEŞME:
Eğer yenişilemezse, çatışma ile insan arasında uzlaşmaya varılır. Barış ilan edilir. Ne şifa ne de ölüm söz konusudur ki biz buna süreğenleşme demekteyiz. Bu halledilemeyen çatışmanın kalıcılaştığı bir bölge de, enerji akışı kesilir ve tıkanıklık oluşur. Bu nedenle bedensel bütünlük boyunca akamayan enerji nedeniyle, başka bölgelerde cansızlık oluşur. Hasta ne hastadır ne de iyi. İki dere bir arada ama bir uzlaşı ile yaşar. Bu çatışmalarını ele almak ve çözüm için gerekli cesaret ve zekâyı ortaya koymaktan kaçınan insanların halidir. Bu hal, dengesizlik ve kaos halidir. Bu hal çatışmayı çözmek için gerekli kararı alamama halidir. Oysa öyle ya da böyle her karar, bir denge ve uyum getirecektir. Ve her durumda alınan karar ve onun uygulanması, bilgi yani bilinç artışı olarak insana geri dönecektir. Ve her çatışmanın aşılması, bilincin yenilenmesi ve tazelenmesi anlamına gelmektedir.
Özetle dostlarımız,
Bir olgu, insan bilincinde bir çatışmaya yol açarda, insan bu çatışmayı bilincinde ele alabilirse, bu çatışma insan bilincinde çözülür ve bilinci büyütür. Ama insan bilincinde bu çatışmayı ele almazsa, çatışma enfeksiyon yani iltihap olarak kendisini bedende tezahür ettirir. Birçok dost kendisinde çatışma olmadığı kanısındadır. Zaten enfeksiyonu bedende tezahür ettirende bu yanılsamadır. Çünkü bu çatışmanın varlığının fark edilmesi, rahatsız edici ve sarsıcı bir dürüstlük gerektirmektedir. Ya bilinçte bir sarsılma ve patlama yaşanacaktır ya da bedende... Hastalık size bir dürüstlük çağrısıdır da...
Enfeksiyon ile savaşta kullanılan fiziksel madde, bu dürüstlük gereğini işaret etmektedir.
Antibiyotik. Anti = Karşı ve Bios = Yaşam
Antibiyotik: Yaşama karşı olan maddedir.
Ve böylelikle bu yaşama karşı maddeler
* Çatışmanın aynı anda, gelişmenin yani hayatın motoru olduğunu kabul edersek, çatışmaları dinamiklerini ve neliklerini anlamaksızın bastırmak ve yok etmek aynı anda hayata ve onun hareket alanına ve gücüne de bir saldırıdır.
* Aynı zamanda iltihaplanma çoğu durumda cerahatle toksinlerin ve benzeri maddelerin vücuttan atılmasına da yol açmaktadır. Bu bedensel arınma işlemi, antibiyotiklerin sık ve çok kullanılması durumunda engellenmekte ve toksinler bedende kalmakta ve depolanmaktadır. Bu depolanmanın yoğunlaşması durumunda kanserli ifadeler oluşmaktadır. Böylelikle insan ya sık sık arınır ( cerahat boşaltma ) ya da kanser riski ile yüz yüze kalır. Bu antibiyotikler, kişinin kendi bilgeliğinin ve bilinçliliğinin ürünleri değildirler.. Böylelikle bu ilaçlar insanı bilinçlenme konusunda kandırırlar.
Ki buradan hareketle iltihaplarda ve enfeksiyonlarda sıklıkla kullanılan AŞI ya değinecek olursak,
* Pasif aşılamada, başkasının bedeninde oluşturulmuş olan savunma maddeleri, hasta insana hazır olarak aktarılır. Bu hastalık ifadesi ortaya çıktıktan sonra uygulanan bir işlemdir. Bu durumda, bunun bilinç alanındaki karşılığı, sorunların hazır ve genel çözümlerinin, sınırlamaların, yasakların ve ortalama ahlaki anlayışların insanın bilincine zorla enjekte edilmesidir. İnsan, dışındaki insanların ortalama kabullerini ve çözümlerini kabul etti demektir. Bu yol, kişinin kendi cesaretini ve zekâsını yadsıdığı anlamına gelmektedir. Bu kolay olan ama aslında olmayan bir yoldur. Çünkü bu tür çatışmalarda çözüm yolu, herkesin kendisinden kaynaklanmakta ve geçmektedir.
* Aktif aşılama da ise, zayıf haldeki hastalık yaratıcıları(!) bedene verilir ve beden uyarana karşı, kendisi aşısını oluşturur. Bu yolun, bilinç alanındaki karşılığı da, çatışmanın olası çözümlerinin tehlikenin olmadığı durumlarda denenmesidir.
Ancak önemli olan aşı olmak ya da olmamak değil, antibiyotik kullanmak ya da kullanmamak değil, NE YAPILDIĞI VE NASIL YAPILDIĞIDIR. Yani İnsanın ne yaptığını BİLİYOR olmasıdır. Bilinçli davranış, kendiliği içinden insanın kendi isteklerine uygun davranmasıdır.
Lütfen unutulmaya, bedeniniz bilincinizin aynasıdır. Her hastalık ifadesi bilincinizde oluşur, tasarlanır ve bedeninize indirilir. Kaynaklandığı yer de çözüleceği yer de bilinçtir. Önemli olan aynayı parlatmak değil, yansıtıcı olan Bilinci tanımak ve bilmektir.
Dostlarımız,
sonuçla enfeksiyon yani iltihaptan yakınan dostlarımız kendilerine şu soruları sorup, içtenlikle yanıtlasınlar lütfen.
1 - Hayatımdaki hangi çatışmayı görmüyor ya da göremiyorum?
2 - Hangi çatışmadan kaçıyorum.
3 - Hangi çatışmamla yüzleşemiyorum?
4 - Hangi ortalama ve normal çözüm yollarına teslim olarak hangi ortalama anlayışa esir oluyorum.
5 - Çatışmalarımı fark etmek ve bunları gelişimim için araç kılmak için gerekli cesaret ve zekâyı harekete geçirmeme engel olan nedir?
Dostlarımız,
Huzurdan ayrılmadan önce, yine dostumuza sık sorulan bazı hastalık ifadelerine de değinmek istemekteyiz. İnşallah yakında hepiniz için hastalık ifadelerinin hoş bir hatıra olarak belleklerde kalacağı bilişiyle devam ediyoruz.
Safra Kesesi:
Safra kesesi, karaciğerde oluşan safranın toplandığı organdır. Eğer safra kesesi yolları bir nedenle ve şekilde tıkanacak olursa, safra sindirim için gitmesi gereken yolu bulamaz. Ki en çok da safra kesesi taşı oluştuğunda bu tıkanıklık ve gidememe hali oluşur.
Safra kesesi taşı kadınlarda erkeklerden daha çok görülür. Erkeklerde ise kadınlara oranla daha çok böbrek taşı görülmektedir. Ve de safra kesesi taşına evli ve çocuklu kadınlarda daha çok rastlanılmaktadır. Genel yasa gereği enerji akmak ve daireyi tamamlamak zorundadır. Eğer bir şekilde akışı engellenirse, enerji tıkanıklığı oluşur. Bu tıkanıklık uzun sürerse, enerji katılaşır. Bedende enerjinin tıkandığı yerde taş ya da tortu oluşur. Safra sıvısının saldırganlık ve şiddet ile ilgili olduğunu da göz önüne alırsak, safra kesesi taşlarının da taşlaşmış bir saldırganlığa işaret ettiklerini söyleyebiliriz. Saldırganlık ifadesini illa olumsuz olarak değil de, hayatın kendisini ifadesi olarak ele almaktayız.
Safra kesesi taşlarına özellikle evli ve çocuklu kadınlarda rastlanması tesadüfî değildir. Çünkü evli ve çocuklu kadınlar, ailelerini enerjilerinin akmasına engel olarak görmektedirler. Ailelerine ilişkin konuları çoğunlukla, kurtuluşu olmayan bir mecburiyet ve dayatma şeklinde yaşarlar. Enerjileri tıkanır ve taşlaşır. Aşırı sancı anlarında hasta, daha önce yapamadığı ve bastırdığı şeyleri yapmaya zorlanır. Şiddetli hareketler ve bağırmalar sırasında ve sonucunda hastanın bastırdığı enerjisi yeniden akmaya başlar. Hastalık hastayı kendisi kılar.
Sinirsel İştahsızlık:
Sinirsel iştahsızlık tipik bir kadın hastalık ifadesidir. Hastaların hemen tamamı kadındır. Genellikle cinsel kimliğin oluşma ve tamamlanma döneminde, gençler yememe alışkanlıkları geliştirirler. Bunun altında bilerek ya da bilmeyerek zayıflama ve zayıf kalma arzusu yatar. Onun altında güzellik ve beğenilme arzusu.
Bu hastalar bir şeyler yediklerinde pek de besin olmayan şeyleri tercih ederler. Bunu da çoğunlukla bilinçli ya da bilinçsiz ishalle bünyeden atarlar. Yoğun olarak hareketli bir yaşam sürerler, yürürler, koşarlar, zıplarlar. Ve ama başkalarını çok aşırı olarak düşünürler. Onlar için yemekler pişirirler ve de elleri ile yedirirler. Bu yemek yapma ve yedirme birlikteliklerinden kendileri yememek şartıyla büyük keyif alırlar. Ama onun dışında yalnız olmayı tercih ederler. Bu hastaların çoğu adet konusunda da sorunludurlar.
Özetle fiziksel dünyadan uzaklaşma isteğinin abartılmış bir tezahürü söz konusudur. Hastalık ifadesinin temelinde, Bilinç ile fizik, merkez ile çeper, arılık ile istekler arasındaki temel çatışma yatmaktadır. Besinler bedeni güçlendirir ve geliştirir yani fiziki olanı ortaya çıkarır. Bu hastalar ise, fiziki olanı ve ondan kaynaklananları reddettikleri için yememektedirler. Gerçek istekleri, arılık ve maneviyattır. Bu nedenle de, fiziksel olan her şeyden ve de cinsellik ve isteklerden de kaçarlar. İstekleri cinsel masumiyet ve a seksüelliktir. Yine bu nedenle bedenlerinin olabildiğince düz ve tahta gibi olmasını isterler ki kadınlıklarını hatırlamak durumunda kalmasınlar. Bu nedenle kadınsı vücut hatlarından ve buna yol açacak kilolardan olduğu kadar göbekli olmaktan da çok korkarlar. Bu durum onlara hamileliği hatırlatır. Kendi dişiliğine ve dişiliğe karşı oluşan bu direnç zamanla adet kanamalarının kesilmesine de yol açar. Amaçları bedenden ama özellikle de dişilik ile ilgili bölümlerden kurtulmaktır.
Bu hastalar olası ölümden değil de, yaşamdan ve yaşama ait olandan korkarlar. Bu korkular gölgeli alanda beslendiği için, bilinçte bastırılan bu korkular açgözlülük ve hırsla gerçekleştirilmek isterler. Bu açgözlülük ve hırs zaman zaman yaşanan açlık krizi ile ortaya çıkar. Hasta açgözlülük ile münzevi yaşam, bencillik ile vericilik arasında çatışma yaşar ve dengeyi bulamaz.
Ve de bu insanlar yemek yemeyerek yakınları üzerinde büyük bir güç elde ederler...
Bu dostlara yardımcı olmanın yolu, onları beslenmeleri için zorlamak değil, KENDİLERİNE KARŞI DÜRÜST OLMALARI İÇİN yardımcı olmaktır. Hasta içindeki açgözlülük ve hırsı, sevgiye ve cinselliğe karşı duyduğu açlığı, bencilliğini, dişiliğini keşfetmeyi ve kabullenmeyi öğrenmelidir. Bu konuları, onlarla savaşarak ya da reddederek ve bastırarak değil de, onlarla bütünleşerek, onları kabul ederek ve severek aşabileceğini anlamalıdır.
Bu nedenle birçok insan bu hastalık ifadesinden çok şeyler öğrenebilir. Korkuyla fizikselliklerini bastırmaya çalışanlar sadece bu hastalar değildirler. Dünyasal olandan kaçınmak, gölgesini de yaratır. Bu gölge her şeye karşı açlıktır.
İdrar Kesesi:
İdrar kesesinde belli ölçüde idrar biriktiğinde oluşan baskı sonucu insan, idrarını yaparak rahatlar. Ama bu sıkışma hissinin bazı durumlarla oldukça yakından bağı olduğunu da gözlemişsinizdir. Özellikle de insan ruhsal altında baskı altında olduğunda, bu sıkışmayı hisseder. Ruhsal olarak hissedilen basınç, aşağılara idrar kesesine dek iner ve idrar baskısı olarak yaşanır.
Baskının varlığı, serbest bırakma ve gevşeme çağrısıdır aslında. Eğer ruhsal düzeyde insan serbest bırakamaz ve gevşeyemezse, bunu idrar kesesi üzerinden yapmak zorunda kalabilir.
Rahatsızlık ile bunu baskı yaratmak için kullanmak arasındaki bağ, diğer hastalık ifadelerinde de önemli bir rol oynamaktadır. Her hasta, rahatsızlığını, gücünü kullanma aracı olarak görmektedir. Güç kullanımı insanın temel sorunlarından birisidir. İnsan, bir Ben e sahip olduğu sürece, hâkimiyet kazanmak ve bunu kullanmak isteğindedir. Ancak diğer taraftan güç, ahlaki olarak son derece olumsuz bir kavram olarak ele alındığından, insanlar güç elde etme ve sergileme oyunlarını gittikçe gizleme zorunluluğu duymakta ve gizlemektedirler. Çoğunluk, bastırdığı ve incelikle ifadeye çalıştığı güç iddialarını dolambaçlı yollarla kabul ettirmeye çalışmaktadır. Bunun içinde kullanılan en uygun alanlardan biride - toplumsal meşruiyete sahip olan ve kitlesel zihinsel yapıda onay gören - hastalık ifadeleri ve sosyal zayıflıklardır.
İnsan, hastalık olmadan elde edemeyeceği birçok şeye, hastalık ifadesi yoluyla ulaşabilmektedir. İlgi, acınma, para, boş zaman, yardım ve diğer insanları kontrol edebilme ve cezalandırabilme. Hastalık ifadesinin getirdiği ek diğer kazanç da, bu ifadenin bir güç aracı olarak kullanılmasıdır. Öyle ki hastanın bu etkiden vazgeçmek istememesi çoğu zaman iyileşememesinin asıl nedenidir.
İşte bu durum altına kaçırmada da geçerlidir. Çocuk, şiddetli baskı altında kaldığında ( ailede, okulda, sokakta ) gece altına kaçırarak sorunları çözmektedir. Altına kaçırarak hem üzerindeki baskıyı serbest bırakarak ondan kurtulmuş olur, hem de kendisinden güçlü olan ailesini çaresizliğe sürükleyerek güçsüz kılar. Kendisi ise güçlenmiştir. Altına yapmanın ayrıca, bedenin alt kısmının ağlaması yani rahatlaması ve arınması olduğunu da unutmayınız. Altına yapmak, ağlamaktır da.
Sistitte ise, idrar boşaltımı sırasındaki yanma, hastanın hayat eşi ile olan ilişkisi sırasında, eşini içine alırken ne ölçüde sıkıntı çektiğine işaret eder.
Keza idrara çıkamamak da, insanın üzerindeki baskıya rağmen serbest bırakma konusundaki sıkıntısına işaret eder.
Tüm bu rahatsızlık ifadelerinde unutulmaması gereken, kişinin serbest bırakmakta zorlandığı maddelerin, yani konuların, geçmişte yaşanmış, artık gereksizleşmiş, atılası olgular olduğudur.
İdrar Kesesi rahatsızlıkları yaşayan dostlar, kendilerine şu soruları sorarlarsa faydasını görebilirler;
1 - Geçmişte yaşayıp, bitirdiğim ve artık benliğimle ilgisi kalmamış olan hangi olaylara ve konulara takılıp kalmaktayım?
2 - Nerelerde kendimi baskı altına alıyorum ve bunu başkalarına yansıtıyorum?
3 - Artık geride kaldıkları halde serbest bırakmakta ve serbest kalmakta zorlandığım konular nelerdir?
4 - Neye ve niye ağlıyorum?
5 - Kim ya da kimlerin güçlerini ellerinden alıp, üzerlerinde güç sahibi olmak istiyorum?
6 - Kimi ya da kimleri kontrol etmek ve cezalandırmak istiyorum.
Dostlarımız,
Kalplerinize mink birer kar suyu kaçırırken unutmayın ki
SİZLER ASLI ŞİFA OLAN VARLIKLARSINIZ VE DE ARTIK HASTALIK İFADELERİ YARATMAK VE YAŞAMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ.
HATTA ASLINA BAKARSANIZ ZAMANLA DA SADECE ŞİFA OLMAK ZORUNDA OLACAKSINIZ. YANİ NE İSENİZ O.
Şifayla kalın. Bütünün doğası ve esası olan dengeyle ve güçle.
Bilgelikle Kalın. Evrensel Zekânın Her Oluşta ve Oluşumda Kendisini İfade Eden Bilgeliğinin Farkındalığı ve Hayranlığıyla.
Aşkla Kalın. Hayata ve onun tüm ifadelerine aşkla.
0NLAR ( O' n dan gelenler - ON ON gelenler - O'n larla gelenler - O' nunla gelenler - O' na gelenler ) adına
VENÜS ANA İDARİ KOMUTASINA BAĞLI HİPOKRAT ŞİFA YILDIZ GEMİSİNDEN ŞİFACI TAYRA
4/81 – 01.08.2007
0 comments:
Yorum Gönder