Dostlarımız,
Merhabalar.
Vega – Venüs Hipokrat Şifa AKADEMİSİNDEN, tüm AKADEMİ ŞİFA BÜTÜNLÜĞÜ adına,
BEN TAYRA,
Hepinizi K/11 in Bendeki Bilincinin Tüm Farkındalığı ile selamlarım.
Bu sabaha karşı yaptığımız seslenişte, demiştik ki
“ Ki K/11 adına, Andromeda / Lyra / Sirius HAYATLAR (*) (**) EKER, HAYATLAR YEŞERTİR VE HAYATLAR HASAT EDER,
Bizlerde K/11 adına, Andromeda / Vega / Venüs olarak, bu HAYATLARIN UYUM, DENGE VE NEŞE İLE YAŞANMASINI GÖZETİR, KORUYUCU VE ONARICI ŞİFA EYLERİZ.”
İşte * Hayatlar; Sirius Yıldız Sistemleri Bütünlüğünün, Andromeda Teknolojik Bütünlüğü ile müştereken devreye aldığı çalışmalar kapsamında belli TÜRLER VAR EDİLMESİ ile ilgilidir.
Ve de ** hayatlar ise, bu belli Türler içinde CAN TOHUMU DİNAMİK/NELİKLERİNİN ATLANTA OLUŞUM KEYFİYETLERİ PARALELİNDE ATLANTA YAŞAM DİNAMİKLERİ İLE UYUMLULAŞTIRILMASI ile ilgilidir.
Bu açıklamamız ile birlikte bizlerin Ruh – Akıl – Beden Bütünlüğü Dengesizliği ve Uyumsuzluğu Tezahürleri olarak değil de, geçici ve kısmi ZORLANIMLARIN ürünü olarak değerlendirdiğimiz ve sizlerin psikologlarınızın uğraş alanı ile daha ilgili olduğunu kabul ettiğimiz bazı rahatsızlık ifadeleri ile ilgili aktarımıza başlayalım.
Ve de hatırlatalım bunlarda da temel dinamik Bilinç – Bilinçsizliktir. Hastalık ifadesi tezahür ettiren kişinin, kendiliği ile uyumsuz ve kendinde de dengesiz haller içinde olmasının tezahürleri olan bu ifadelerde kişiyi, kendinde denge ile kendiliği ile uyum içine girmesine davet etmektedirler.
Sizlerin son zamanlarda en çok tezahür ettirdiğiniz böylesi ifadelerin başında
Depresyon gelmektedir. ( depresyon esas olarak nesneleşmek ve nesnelikte ısrar ile ilgilidir. Ortak zihinsel alandaki ortak ve normal anlayış bugün insanı ROBOTİKLİĞE indirgemektedir. Oysa Varlık alanından Oluş alanına yolculukta olan İnsan için bu depresyona davetiye ile eşdeğerdir. Ve de diğer benzeri ifadeler de olduğu gibi bunun altında ayrıca çağınızın vebası olan İKTİSAT MİTİ yatmaktadır. Yani meta hâkim anlayış ve yaşantı. )
Depresyon esas olarak kişinin hayat gücünün ve isteğinin ciddi oranda azalması ile ilgilidir. Ki bu hem moralsizlik, isteksizlik hem de yorgunluk, uyku anomalileri, iştahsızlık, baş ağrısı, kabızlık, adet anomalileri, cinsel isteksizlik ve güçsüzlük, kalp sorunları.......... na yol açabilir.
Ama özünde esas olan kişinin HAYATTAN KOPMASIDIR. Ancak bu hemen her zaman zaten KİŞİNİN HAYATI değildir. Ya da kişi HAYATIN kişisi değildir. Ona dayatılan ve ama boyun eğdiği hayatın REDDİYESİDİR. Gerçekte bir akarsu balığı olan kişinin, akarsuyun gür akışından koparak kenardaki bir çamurlu su birikintisinde dönüp durduğunun içsel bilişinin ve bilincinin farkındalık alanına taşınmaması sonucu, bilincinin bir reaksiyonudur. Yani gerçekten de HAYATTAN kopmuştur aslında, hayatla avunmaktadır.
İşte aslında depresyon bir sonuçtur. Yani bilince çıkarılmayan ve deneyimlenmeyen kendiliğine ait dinamik ve neliklerin engellenmesinin sonucu.
Kendi hayatı üzerinde kendisinin EGEMEN olamayacağı inancının da sonucu olan bu hastalık ifadesinde özellikle üç hal önemlidir.
1 – Saldırganlık: Yaşam enerjisinin yapıcı ve yaratıcı kullanılamaması ve bunun engellenmesi ile oluşan kızgınlığın bastırılması ve de bir yandan da kızgınlık nedeniyle duyulan suçluluk duyguları belli bir yoğunluğa ulaştığında depresyona yol açar.
Oysa hep dediğimiz gibi her varlık biricik ve eşsizdir. Ve her varlık yaşam enerjisini kendiliğine uygun olarak yaratıcı ve yapıcı olarak deneyimleme ve ifade hakkına sahiptir. Atlanta Var Oluş ve Var Ediş Yasallıklarının önemli bir ilkesi de
“ Varlıkların kendiliklerini yapıcı ve yaratıcı olarak ifadelerinin ESAS ve KUTSAL oluşudur”
Ancak ortak zihinsel alanınızdaki kurallar ve kalıplar ise bu ilke ile ZIT olduğundan depresyon vakaları çığ gibi artmaktadır.
İşte bu ortak alanın ifadelerini ( aile; din; ahlak; ideolojiler; gelenek; ..... ) karşısına alamayan varlık, kendinden vazgeçtiği oranda depresyona davetiye çıkarmaktadır. Ki bunun uç tezahürü saldırganlığın zirvede kendine döndüğü intihardır... Bugün dünyanızda özellikle de “ gelişmiş meta iktisat esaslı ” ülkelerde her üç kişiden biri depresif halde olup, her 100 kişiden birinde intihar düşüncesi içkin olarak bulunmaktadır.
2 – Sorumluluk ( Özgürlük ) : Kişinin kendi hayatını kendisinin belirleyemeyeceği ve toplumsal alan ve yapının içinde ya da dışında kendisini var edemeyeceği inancı, onu robotik ve otomat bir hayata teslime götürmekte olup, bu durumda kişi hayatı ile ilgili esaslı sorumlulukları üstlenmekten yani ÖZGÜR OLMAKTAN kaçmaktadır. Böylelikle depresif kişinin eylemsizliği, onun sorumluluk üstlenmemesini sağlar. Adeta kişi bitkisel yaşamdadır. Özellikle insanın hayatında önemli dönemeçler eşiğinde olduğu zamanlar bu haller tezahür etmektedir.
3 – BIRAKMAK ( HAYATTAN KOPMAK ) :
Depresif kişi, artık yapamayacağı, başaramayacağı inancıyla yaşamaktan vazgeçer, ölüm düşüncesi bir çözüm ve çıkış olarak zihninde belirir. İşte kendi içine kapanması ve dışarıyla temasının en aza inmesi de bir anlamda mini bir ölümdür. Böylelikle kişi kendisinin ne ölçüde yalnız, güçsüz, yaşlı, çirkin v.b olduğunu iyice anlar ki, aslında bunlar zaten depresyona yol açan dinamiklerin ifadeleridirler.
Aslında bu durumdaki kişilerin çoğu hem yaşamdan hem de ölümden korkmaktadırlar. Ne yaşamaya yetecek bir güç bulmaktadırlar kendilerinde ne de ölmeye. Bu durumlarda kişi bir insana, bir hayvana ya da şeye aşırı bir bağımlılık yaratabilir. Ancak bu da tekrar depresyona yol açan dinamikleri güçlendireceği gibi bunların bir şekilde kaybını ise kolay kolay ödünleyemez.
Böylelikle, depresif hal ya da depresyon ( ki basit bir can sıkıntısından komada misali içine kapanmaya dek geniş bir yelpazedir bu )
Kişiyi hayatının HAYATTAR olup olmadığı ve kendisinin CANLI olup olmadığı
Sorgulamasına davet eder ki,
Depresyonun çaresi
KİŞİNİN KENDİSİNE DÜRÜST VE İÇTEN OLMASI,
VE SONRA CESARETLE VE ZEKÂYLA KENDİLİĞİNE UYGUN OLAN
YARATICI VE YAPICI BİR HAYATI EYLEMESİDİR.
Bir diğer çok yaşanan hastalık ifadesi ise Uyku Bozukluklarıdır.
Uyku hem ruhsal hem de fiziksel olarak olmazsa olmazlarınızdandır. Hem astral beslenme ve güçlenme hem de fiziksel dinlenme ve arınma için yeterli ve derin bir uyku şarttır. Hayatınızın önemli bir bölümünü geçirdiğiniz uyku, aslında özünde sizin ÇOK VEÇHELİLİĞİNİZ – ÇOK BOYUTLULUĞUNUZLA ilgili olup, her pratisyen hekim için kaçınılmazdır. Uzman hekimler ise anladığınız anlamda uyku ihtiyacı içinde değillerdir. Yine de arada gözlerini dinlendirmektedirler.
Öte yandan uyku ikilik aleminin ( gece gündüz – iyi kötü ....) bir diğer fenomenidir. Uyku – Uyanıklık...
Ve de aslında uykunun en önemli dinamiği kişiden zihinsel faaliyetini ve kontrolünü bırakmasını istemesidir. Yani kişinin TESLİM olmasını ister.
Ve de en önemli neliği ise uykunun küçük bir ölüm olmasıdır. Kişi, kendi isteği ile yani teslimiyetle kendisini BİLİNMEYENE AÇAR...
İşte aslında uyku,
Sizlerin KALBİ VARLIKLAR ve SONSUZ UZAMLI BİLİNÇLER oluşunuz
Ama
ZİHİNSEL KALIPLAR ve ÖLÜMLÜ HALLER içinde yaşıyor olmanızla da ilgilidir.
Neyse,
Özünde, uykusuzluk sorunu olan kişiler, zihinsel faaliyetlerinden ve kontrolün ellerinde olmasından vazgeçmek istemeyenlerdir. Bilinmeyene teslim olmak ve kalplerine dönmekten korkmaktadırlar. Modern zamanlar aklın ve iradi çabanın kutsandığı zamanlar olduğundan ve de gündüz gece ayrımı ve diyalektiği unutulduğu için, bugün birçok insan derin ve yeterli bir uyku konusunda sorun yaşamaktadır.
Bu durumda kişi, geceye ve onun doğasına saygı ile ilk adımı atabilir. Aslında gece kozmik akışın en yoğun olduğu zamanlar olmakla, zihinsel faaliyetinde sıfırlanarak kalbin akışının serbest bırakılacağı zamanlardır.
Ardından kişi kontrolünü bırakmaktan ve geceye teslim olmaktan neden korktuğu üzerinde durmalıdır.
Uykusuzluğun en etkili devası bu iki adımda gizlidir
Bu arada çok zorunlu olunmadıkça uyku hapını asla önermeyiz... Kulağınıza nasıl gelirse, uyku hapı alındığında ne gece kalır ne de uyku.
Aşırı ve abartılı uyku isteği ve uyumaya gelince, bu da tersi bir olguya işaret eder. Bu tür kişiler de gündüzün prensipleri ile yani özellikle de zihinsel etkinlikler ve ilişkilerle ilgili sıkıntılar yaşıyorlar demektir.
Kişi uykusunu almış olarak ve neşeyle yatağından çıktığında, günün akışı ile bir dizi kararlar alacak, sorumluluklar üstlenecek ve işler yapacaktır. Bu da farkındalık ve güç gerektirmektedir. İşte aşırı uyku bunlardan kaçış ve bilinç dışına sığınmaktır ki depresif halle paraleldir.
Nasıl ki uyku bir küçük ölümse, uyanmak da küçük bir doğumdur.
Ve de insan için doğum ile ölümün, gece ile gündüzün denge ve uyum içinde olması doğası ile uyumlu olandır.
Her iki durumda da, uykusuzlukta da aşırı uykuda da size şifalandırıcı gelecek üç şey;
1 – YÜZMEK ( SU İLE TEMAS )
2 – YOGA
3 - MEDİTASYON...
Hepinizi ŞİFA olan DOĞANIZA sarılarak sevgiyle kucaklarız...
Şifayla kalın. Bütünün doğası ve esası olan dengeyle ve güçle.
Bilgelikle Kalın. Evrensel Zekânın Her Oluşta ve Oluşumda Kendisini İfade Eden Bilgeliğinin Farkındalığı ve Hayranlığıyla.
Aşkla Kalın. Hayata ve onun tüm ifadelerine aşkla.
ONLAR ( O' n dan gelenler - ON ON gelenler - O'n larla gelenler - O' nunla gelenler - O' na gelenler ) adına
VENÜS ANA İDARİ KOMUTASINA BAĞLI HİPOKRAT ŞİFA YILDIZ GEMİSİNDEN ŞİFACI TAYRA
5/35 – 06.01.2008
0 comments:
Yorum Gönder