18 Eylül 2012 Salı

LÜTUF ANLARI – Dünyada Mekan

 
Koşulsuz sevgi - saffet güler

LÜTUF ANLARI – Dünyada Mekan
Tanri Beklenmedik Anlarda Yasamimiza Dokundugunda
[Acinin nasil sevince, sevgisizligin nasil sevgiye dönüstügüne dair “mucizevi” gerçek yasam öyküleri]
Neale Donald Walsh (Dharma Yayinlari)


Dünyada Mekan
Bill Tucker, o inanç dersini bundan otuz yil önce aldi ve o dersi hiç unutamadi. Ne zaman olanaksiz diye bir seyin olmadigi sözü aklina
gelse hemen aldigi dersi animsayiveriyordu. Her seyin mümkün olmasi için tek bir sey gerekiyordu: Inanç.
Her ne kadar emlakçilik yapma yetkisi olsa ve bir emlakçi bürosu isletse de, Bill o günlerde hiç ev satamiyordu. Aksam servisinde, ev gösteren acentelerden bir is alabilme umuduyla gece geç saatlere kadar mesai yapiyordu. Onun sorumlulugu, satin alma tekliflerini gözden geçirmekti ve is yerinde bulunmayarak herhangi bir isi kaçirmak – ya da kaybetmek – istemiyordu.
Saat gecenin onu olmustu, böyle bir saatin herhangi bir büro için çok geç sayilabilecek bir saat oldugunu düsündü, saatine bakti ve esnedi. Eve gidiyorum, dedi içinden. Bütün gece bekledim. Ama birden büronun ön tarafindan sesler geldigini isitti. Ne olup bittigine bakmak için masasindan kalkarken kapiyi kilitmeyi unutmus olmaliyim, diye aklindan geçirdi.
“Kusura bakmayin” dedi basvuru masasinda duran genç çifti görünce, “büro kapandi”. Ikisi de ufak tefekti – kiz en fazla 1.50 boyundaydi, erkek de kizdan birazcik daha uzundu. Arkalarinda iki küçük çocuk utangaç utangaç bakiyordu.


“Sey, isik açikti da” dedi kadin. “Ama siz de zaten buradasiniz degil mi?” diye ekledi tatli bir sesle.
“Evet” diye yanitladi Bill, “ama gördügünüz gibi ben müdürüm, acente degil. Ben sadece acentelerin büroya dönmelerini bekliyorum, onlar gelince kapatacagim.”
“Biz Johnson ailesiyiz… Ted ve Amy. Bu gece bir ev satin almamiz gerekiyor, o yüzden de sizin bize yardimci olmaniz gerekir.” diye israr etti kadin.
“Peki neden ille de bu gece, bayan Johnson ?” diye sordu Bill.
Kadin derin bir nefes aldi. “Çünkü yarin tasinmamiz gerekiyor”
Bill içinden ya sabir çekti.



“Bu olanaksiz bir sey bayan” dedi sabirsizca gülümseyerek. “Her seyden önce, gecenin bu saatinde bir ev begenseniz bile, ev sahibine bir teklif sunmamiz gerekecek. Ardindan, bir baska uygun satin alma önerisi bekleyecegiz. Bundan sonra, siz de kalkip bankaya ipotek basvurusu yapacaksiniz. Ev için deger biçilmesi ve bankanin sizi yetkili kilmasi gerekecek. Bir buçuk aydan önce evinize tasinma olanaginiz hiçbir sekilde yok.”
Bu kadar açiklamanin karsisindakileri giristikleri isin olanaksiz olduguna ikna etmeye yetecegini düsündü. Ama insanlar Bill’i hep sasirtmislardi, bu da böyle bir durumdu. Bill içinden güldü. Bu kadin gerçekten de gecenin bu saatinde buraya gelip bu garip istege ulasabilecegini mi zannediyordu ?
Bill kadina yapabilecekleri en iyi isin buraya ertesi gün gelmeleri oldugunu, böylece kendilerini satis acentelerinden biriyle tanistirabilecegini, satis acentesinin de kendilerine yardimci olabilecegini anlatmaya basladi; ancak Bayan Johnson’un kafasinda baska fikirler var gibiydi.
“Ah, hiç de sorun degil. Bu gece bir ev satin alabilecegimize eminim” dedi.
Peki diye düsündü Bill. Belki de ev için nakit paralari vardi. Eger öyleyse, olayin hizlanmamasi için hiçbir neden yoktu. “Öyle mi? Peki sizce nasil olacak bu ?” diye nazikçe bir soru sordu.
“Çünkü Tanri’dan bize bu sabah olmadan bir ev vermesini istedim: ve O beni hiç reddetmedi.”
“Anliyorum. Sey, yani elimde bir acente olsa bile, bu saatten sonra herhangi bir yere bakmak için çok geç oldu.”


Kadin, Bill’in söylediklerini anlamamis gibiydi. “Siz yetkilisiniz ama, degil mi?” diye israrla sordu.
Bill yetkili oldugu yanitini verdi. “Ama ben ev satan biri degilim, hiç ev satmadim ve bu konuda size güvence verebilecek bir uzmanligim da bulunmuyor”
“Siz Tanri’ya inaniyorsunuz degil mi?”
Bill hosgörülü bir ifadeyle gülümsedi. “Tabii ki. O konuda soru bile kabul etmem. Ancak…”
Kadin, Bill’in sözünü “Mucizelere inaniyor musunuz ?” diyerek kesti.
“Eh… tabi ki” Bill tüm yasaminda, akil almaz dedigi bir sürü sey yasamis biriydi.
Bayan Johnson biraz dogruldu, derin bir nefes aldi ve , “Bakin” dedi, “Bugün Tanri’ya dua ettim ve Tanri’dan bana bir ev vermesini istedim… sey, suraya oturabilir miyiz ?” Bill basini salladi, acente masasinin önündeki koltuklari eliyle isaret etti. Kendisi de kalkip acente masasina oturdu. “Tanri’dan istedim” diye sürdürdü kadin, bize bu gece, sabah olmadan bir ev vermesi için dua ettim”
Bill’in kaslari kalkti.


“Oturacak bir evimiz yok” dedi Bayan Johnson dogrudan. “Biz bu sehirde yasli bir hanimefendiden senetle bir ev satin aldigimizi sanmistik, hanimefendi de bize mali destek verecekti. Biz 300 km kadar kuzeyden kalkip buraya geldik; kocam burada yeni bir is buldu, iste o yüzden neyimiz var neyimiz yok toparlayip kalkip geldik. Buraya geldigimizde, hanimefendi henüz evi bosaltmamisti… ve ne zaman bosaltacagini sordugumuzda, hiçbir sekilde evi bosaltmayacagini söyledi. Çünkü kadincagiz bizim kendisine bakacagimizi düsünmüs ve bizim ona bakmamiz karsiliginda evinde oturmamizi kabul etmis. Iste bu yüzden, hanimefendi bizi kömürlüge yerlestirdi.
Bill usulca islik çaldi, basini iki yana salladi. “Çok tuhaf bir hikaye” dedi. Yirmi yildan beri bu isin içindeydi, yirmi yil içinde bir sürü korkunç hikaye duymustu ve bu hikaye o güne kadar duyduklari arasinda listenin en tepesine oturacak korkunçluktaydi.
Bayan Johnson konusmasini sürdürdü. “tabi ki, biz de hanimefendinin kömürlügünde oturamayiz. Bizim çocuklarimiz var. Her gün caddenin asagisindaki benzinciye gidip temizligimizi orada yapiyoruz. Bu gece Tanri’dan bir mucize gerçeklestirmesini istedim, çünkü bu sekilde yasamayi sürdüremeyiz. Iste bu yüzden arabaya binip etrafta açik emlak bürosu var mi diye bakmaya basladik. Ve iste sizi bulduk !”
Ailenin, her tarafi dökülen arabasi, Bill’in penceresinin ön tarafinda park etmis durumda görülebiliyordu. “Peki ne kadar bir pesinat ödemeyi düsünüyorsunuz ?” diye sordu ama sordugu soruya verilecek yaniti duymak bile istemedi.


“Ah, bizim tek kurusumuz bile yok. Ted son on yildan beri çalisamiyordu. Gördügünüz gibi, kendisi alkolizm tedavisi gördü, yeni yeni iyilesiyor ve biz de yasama yeni bastan basliyoruz, ama hiç de kolay olmuyor. Ben part – time garsonluk yapiyorum”
Bu is gittikçe zorlasiyor, diye düsündü Bill. Madem paralari yok, ev alma fikrini de nereden kafalarina sokmuslardi ki?
“Garson maasi ile evinize mi bakiyorsunuz ? Peki niçin sadece part – time çalisiyorsunuz ?” diye sürdürdü Bill.
“Mecburum” diye açikladi Bayan Johnson, “çünkü kilisede de gönüllü çalisiyorum. Bu da benim için çok önemli. Ama yine de yetiyor bize… sorun olmuyor yani. Bizim tek sorunumuz, oturacak bir evimizin olmamasi. Sey, zaten biz zor begenen insanlar degiliz. Bulabilecegimiz en ucuz evi almaya haziriz.”
“Peki niçin kirada oturmak istemiyorsunuz ?” diye sordu Bill. “O zaman kendinizi toparlarsiniz, bir köseye biraz para koyarsiniz ve bir yer alacak bir birikim yaparsiniz.”
Kadin, “Yillardan beri kiraciyiz” diyerek Bill’in görüsünü onaylamadigini gösterdi. “Kendimize basimizi sokacak bir yer satin almanin zamani geldi. Ve Tanri’nin da yardimiyla bunu basaracagiz. Gördünüz mü bakin, Tanri sonuçta bizi sizinle karsilastirdi. !”
Tabi ya, size hayatta basarilar hanimefendi, diye kafasindan geçirdi Bill. Ama bir yandan da kadinin gösterdigi inançliliktan etkilendigini hissetmeye baslamisti. Ayrica, “ben kim oluyorum da bu kadinin mucizesine engel olmaya çalisiyorum?” diye düsündü. Liste dosyasini eline aldi. İç çekerek, bir bakalim, acaba ne çikacak, dedi kendi kendine.
“Sey, burada 54 bin dolarlik bir ev var. Üstelik pek o kadar da iyi bir semt degil, ama oldukça düsük fiyata. Kocaniz bu yeni girdigi iste ne kadar kazaniyor ?”
Bay Johnson o ana kadar hep sessiz kalmisti, simdi o basladi konusmaya.
“Ben kendime bir is buldum diye seviniyorum. Yarindan itibaren odaci olarak isbasi yapiyorum, saatte alti dolar kazanacagim.”
Bill her ikisine de göz ucuyla bakti. “Pek fazla degil” dedi. Hesap makinesini çikardi, rakamlari tuslamaya basladi. “Yilda 12 bin dolarin altinda”
Adam kafasini salladi.


Bill, “Bu maasla 36 bin dolarlik bir evden fazlasini satin alamazsiniz. Ama bu kadar düsük bir rakama bu civarda bir ev bulamazsiniz. Bulsaniz bile, banka sizden taksitle ödeme yapmanizi isteyecek. Durum pek de iç açici degil Bay ve Bayan Johnson”
“Ama siz bana mucizelere inandiginizi söylediniz” dedi Bayan Johnson sakin bir sesle.
“Evet” diye gülümsedi Bill uysalca, “ama size mucize gerçeklestirebilecegimi söylemedim”
Evli çift sabit bakislarla Bill’e bakti. Peki, diye düsündü Bill. Sunlara bu isin olanaksiz oldugunu göstereyim de ikna olsunlar. Telefonu kaldirdi ve biraz önce sözünü ettigi eve bakan emlak komisyonucusunu aradi. “Size bir teklifte bulunacagiz” dedi, ama bunu derken sonucun nasil bir sey olacagini da çok iyi biliyordu.
Emlak komisyoncusu hanim, kendisini aradiklari için önce çok sevindi. Bill dosyadaki kayitlardan evin bir yili askin bir süreden beri listede oldugunu gördü, bu yüzden onun çok sevinmesine pek sasirmadi. Ancak broker kendisine yapilan teklifin 36 bin dolar oldugunu isitince, Bill umdugu ikinci tepkiyi de aldi. Broker biraz sıkılmıştı. Bill ne olursa olsun, brokerin isinin teklifi mülk sahibine iletmek oldugunu, yasalar her iyi niyetli teklifin isleme girmesini emrettigini israrla söyledi.
Birkaç dakika sonra broker geri aradi. “Mal sahibi karsi teklifte bulundu” dedi; broker bunu söylerken isin olasilik yüzdesi biraz artmis oldugu için sesi pek sıkkın degildi. “Iyi bir teklif. Kirk bes bin dolar. Bence kabul etmeniz gerekir”


“Sagolun” diye yanit verdi Bill samimi bir ses tonuyla. “Ama benim burada durumu açiklamama izin verin. Buradaki müsterilerimin bir kenarda paralari yok ve kendileri bu rakamlari kazanan insanlar degil. Degil kirk bes bin dolari kendilerine otuz alti bin dolar borç verecek bir banka bulabilirlerse sansli sayilacaklar. Biz pazarligi 36.500 dolar üzerinden yapacagiz.”
“Eminim mülk sahibi bu rakami kabul etmeyecektir” dedi kadin, biraz duygusuz bir ifadeyle.
Bill, “Sizin bu konuda bir görüs bildirme yetkiniz yok. Sizin göreviniz karsi teklife karsi verdigimiz teklifi iletmek” diye yanit verdi. Kendisini bu ise kaptirmaya baslamis gibiydi. Sonuçta, biraz da egleniyor sayilirdi.
Kadin bes dakika sonra aradi. “Teklifi yaptim, ev sahibi benden size evi göstermemi istedi. Alicilar yeri gördüklerinde, bizim verdigimiz rakama razi olacaklarini düsünüyoruz”
“Ben hiç de öyle düsünmüyorum” dedi Bill kadina.


“Ben hayatta hep tuhaf seylerin gerçeklestigini görmüsümdür” dedi kadin,” haydi kendilerine evi gösterelim”
“Olduuuuuu.” Dedi Bill ve telefonu “görüsmek üzere” diyerek kapatti. Johnson’lara olan biteni anlatti. Kari koca oturduklari yerde kalmislar, gülümsemekten baska bir sey yapamiyorlardi. Bill olaylarin bu asamaya geldigine henüz inanamiyordu. Kuskusuz, sabah oldugunda tüm bu çabalarin bosa gittigini anlayacaklardi, ama bu da sonuçta emlak komisyonculugu isinin bir parçasiydi. Bu kari kocayi sevmisti ve belli bir sonuca varana kadar bu aileye yardimci olmaya karar vermisti.
Ertesi sabah, Bill arabasiyla satilacak eve giderken, evin ne tür bir korkunçlukta oldugunu kafasinda canlandirip üzülüyordu. Sonuçta, bu ev hem o sirada piyasada satista olan en ucuz evdi ve hem de sehrin en kötü semtindeydi. Evin bulundugu sokak çukurlarla çevriliydi. Her taraf hurda arabalar ve bakimsiz bahçelerle doluydu. Bill evin mütevazi ön kapisini açarken iç geçirdi.


Satici kendisini bekliyordu, Johnsonlar da yüzlerinde umut dolu bir ifadeyle satici bayanin yaninda duruyorlardi. Bill yaptigi isin sadece ev satmak olmamasindan dolayi çok mutluydu, çünkü zaman zaman da olsa, ev satimi yapan emlakçilar insanlarin hayal kirikligina ugramalarinin nedeni olabiliyordu. Komisyoncu bahçe kapisini sonuna kadar açtiginda, Bill nefesini tuttu. Burasi çok sevimli bir evdi! Bay ve Bayan Johnsonlarin agzi kulaklarindaydi. Bina kirmizi ve beyaz renklerde Cape Cod tarzi insa edilmisti, taban direkleri ve pencerelerdeki panjurlar eksiksizdi. Ön kapidan eve girdiklerinde yeni halilar ve süslü yer dösemesi Bill’in gözüne çarpti. Bütün tahta kisimlarin sistiresi yapilmis ve cilalanmisti, yeni ev aletleri alinmisti ve küçük mutfaga yepyeni dolaplar konulmustu. Ev tertemizdi ve yeni mobilyalarla döseliydi, üstelik odalarin tamamindaki mobilyalar da evin fiyatina dahildi. Bu bir mücevherdi!


“Aliyoruz” diye hiç düsünmeden konustu Bayan Johnson mutlu bir ifadeyle.
“Harika” dedi satici yüzünde tatli bir ifadeyle, “o zaman mülk sahibinin evine gidip pazarlik isini tamamlayalim”
Küçük bir konvoy halinde gecekondu mahallesinden çikip güzel bir semte girdiler ve kocaman bir çiftlik evinin önünde durdular. Gelenleri üzerinde is tulumu olan güleç yüzlü bir adam karsiladi. “Iyi günler dilerim. Adim George Rockwell” diye konuklarini içtenlikle karşıladı ve hep birlikte insana keyif veren mutfaga geçtiler, ev sahibesi burada herkese kahve servisi yaptı.


Hep birlikte oturduklarında Bay Rockwell, Bay Johnson’a döndü ve “Beyefendi, merak ettim, uygun fiyatlı ve alınabilecek bir evi ailenize neden almadığınızı merak ettim ?”dedi.
“Sey, efendim diye basladi Bay Johnson, gözleri fincana çevrili olarak. “Çok istiyorum, Emlakçimiz bundan daha fazlasini veremeyecegimizi söylüyor” Bay Johnson Rockwell’le göze göze gelmekten kaçiniyordu. “Sey” diye devam etti, “ben aslinda alkol tedavisi gördüm. Son on yildan beri issizdim. Ama artik iyilestim ve geçen gün Harnischfeger Tesislerinde kendime bir is buldum”
Bay Rockwell sasirmisti. “Harnischfeger ha? Sizi oraya kim yerlestirdi ?”
“Rogers adinda biri. Charley Rogers”
Rockwell ayaga kalkti ve elini uzatti. “Size evi 36.500 dolara sattim ‘”
Bill’in yudumladigi kahve az kalsin girtlagina kaçacakti. “Kusura bakmayin” dedi kendine geldiginde. “Biz kendilerine kredi verebilecek bir banka bulabilecegimizi sanmiyoruz da”
“Önemli degil” diye yanitladi adam, “finansmani ben saglayacagim”
“Bay Rockwell” diye sürdürdü Bill, “alicimizin kredibilitesine bile bakilmadi”
“Siz acaba kimi temsil ediyorsunuz, Bay Tucker” dedi ev sahibi.Ardindan sesi yumusadi.
“Bakin, ben Harnischfeger’in bakim bölümünde otuz alti yil çalistiktan sonra emekli oldum. Charley Rogers bana on bes yil önce geldi, kendisi o zaman bu beyefendi gibi alkol tedavisi görmüstü. Kendisine bir sans verdim ve o da beni utandirmadi. Eger Charley bu beye güvenmisse, o zaman ben de güveniyorum demektir. Evi bu beye istedigi fiyattan satiyorum, üstelik de hemen simdi!”


O anda iki emlakçi bakistilar, yüzlerindeki ifadeden isittiklerine inanamadiklari anlasiliyordu. Konuklarin kahveleri tazelendi. Sonra Rockwell, Bay ve Bayan Johnsonlar’in mülkiyetine geçecek olan evin hikayesini anlatmaya basladi ve çok geçmeden bu evin yüreginde çok büyük bir yeri oldugu ortaya çikti.
Evi babasi insa etmisti ve George Rockwell bütün yasami boyunca o evde yasamisti, evlenmesi ve ailesini kurmasi o evde gerçeklesmisti. Evdeki düzenlemelerin tümünü kendi elleriyle yapmisti. Evdeki mobilyalari ve halilari karisi alip dösemisti. Bay ve Bayan Rockweller’in bu evden tasinmak istemelerinin tek nedeni kendi kendilerine yetebilecekleri bir evde oturabilmek içindi, bu yeni tasindiklari evde masraflari daha az olacak, gelirleri artacakti, çünkü bir çocuklari Down sendromu hastasiydi ve kendilerinin ölümünden sonra bile çocuğun masraflari için geride belli bir miktar para birakmalari gerekiyordu.
Sabah günesi evin içine dolarken Johnson’lar mutluluktan havalara uçuyordu, diger emlakçi kadinin rimelini sildigini gördügünde Bill kendi göz pinarlarindan yas geldigini fark etti.
“Bugün tasinabilir miyiz ?” diye sordu Amy Johnson umut dolu bir sesle.
Rockwell elini tulumunun cebine götürdü ve bir anahtar takimi çikardi. “Misafirimsiniz” dedi siritarak ve anahtarlar, Bayan Johnson’un eline koydu.
Kadin Bill’e bakti ve göz kirpti. Bill de kadina göz kirpti. Iste ev satmak buna denir, diye düsündü. Mucize üstüne mucize gerçeklesmisti.
******
[Tanri her zaman mucizelerini insanlar vasitasi ile gerçeklestirir – Og Mandino]
Tanri Ile Sohbet adli kitaplarimda çok güzel mesajlar var, ama o mesajlarin hiç biri su tek bir cümle kadar önemli degil :


Yasam, hedefleriniz dogrultusunda ilerler.
Yasam, “Bakalim ne olacak” diyerek geçen bir kesifler süreci degildir. Yasam “Olani seçelim” diyen bir yaraticilik sürecidir.
Bize Tanri’nin suretinde ve Tanri’nin benzerliginde yaratildigimiz söylendi. Demek, Tanri Yaratici olandir. Tanri yaratir. O zaman, biz de madem tam anlamiyla Tanri’nin suretinde ve onun benzeri olarak yaratildik, o zaman, bizim de yaratici olmamiz gerekmektedir.
Bu kesinlikle dogrudur. Burada sorulmasi gereken soru, yaraticiligi neyle yapacagimizdir. Ve yanit da sudur: Niyet ettiklerimizle.
Niyet ederek de “Tanri’ya yardimda” bulunmaktayiz. Bu yöntem sayesinde bilinçli sekilde Yaratici’ya yardimci olarak Tanri’nin isine katiliriz. Tanri’nin gücünü kullaniriz, üstelik bilinçli olarak, bu gücü bilinçlice kullanarak belli sonuçlara ulasiriz.


Bay ve Bayan Johnson’un öyküsü bize bunu resmediyor. Ancak bu öyküyü derinlemesine ele aldigimizda akla ilke gelen soru, ilk çikanin hangisi oldugu sorusu oluyor, yani tavuk mu, yumurta mi ? Yani, Bayan Johnson’in mucizelere olan kararli inanci mi mucize yaratmisti? Yoksa mucize bayan Johnson’in buna inanmasindan önce de oradaydi veya bu mucizeyi düsünmüstü ve kendisi için yapacak tek bir sey kalmisti, o da gözlerini mucizeye dogru mu çevirmekti?


Mucizeyi ne üretti?
Iste asil konumuz da bu.
Tanriyla iletisim kurmak, bize bunun Bayan Johnson’in niyeti oldugunu ve bu niyetin ona çok sayidaki olasi sonuçlar arasindan bu sonucu yasama izni verdigini söylüyor.
Bu dogru olabilir mi? Eger dogruysa, nasil isliyor?
Bazilari için, Bayan Johnson’in niçin bir gün bir ev satin almasi gerektigi sorusuna verilecek yanit, çünkü Bayan Johnson inançli biri oldugu için yanitidir. Baskalari için, daha derin sorgulama biçimleri olabilir. Inanç nasil isler? Yani kisacasi istenilen sonucu nasil saglar ?
Tanriyla Sohbetler bütün dünyada ünlendi, 27 dile çevrildi ve dünyanin dört bir yaninda milyonlarca okur tarafindan okundu; çünkü – bu kitaplar yasamin nasilini açikliyor.
Diger kitaplarim, bu konuyu ayrintilariyla ele aldi ve konuyu ayrintilandirdi, derken Tanri’nin gündelik yasamlarimiza girdigi mekanizma, yani icraat harikasi ortaya çikti.


Iste Tanri’nin girdigi o anlara ben Lütuf Ani adini veriyorum.
Eger makul bir dil kullanmamiz gerekirse, Tanri gerçekten “hayatimiza girmez”. Eger böyle bir sey gerçek olsaydi, iste o zaman Tanri’nin hayatimizda bulunmadigi zamanlar olacakti. Ve bu da dogru olmayan bir seydir. Dogru olmamasinin en basit nedeni de bunun mümkün olmamasidir. Bunun mümkün olabilmesi için tek sart Tanri ile bizim birbirimizden ayri olmamizdir. Eger Tanri bizden ayri ise, o zaman Tanri’nin bizimle birlikte oldugu ve olmadigi anlar vardir anlami çikar.
O’nun bizimle “olmasina” veya “olmamasina” neyin neden olabilecegi ise tüm dinlerin ve bütün inanç sistemlerinin konusudur. Yasamlarimizi yillar boyunca bu temel soruya, Tanri’yi yasamimiza neyin getirdigi sorusuna yanitlar arar dururuz.


Peki ya Tanri zaten bizimle ise o zaman ne olacak? Ya Tanri bizi zaten hiç birakmamissa? Eger istese bile Tanri bizi birakamazsa, bunun da nedeni Tanri ile bizim bir olmamiz ise? Peki ya bu yanit dogru ise?
Diger seyler arasinda, bu soru tamamen farkli baska bir temel konuyu ortaya çikaracaktir: Tanri’nin yasamlarimiza ne getirebilecegi degil, ama O’nun hep burada oldugu gerçegini sonunda anladigimizda O’nunla ne yapacagimiz gerçegini…


Eger Tanri ve Bayan Johnson “Bir” ise, o zaman Bayan Johnson’in Tanri’dan bir gün içinde ev istemesi de gerekmez. Degil istemek, bu is Bayan Johnson’in ortaya çikardigi sonuç meselesidir.
Bu da niyet mekanizmasiyla saglanan bir seydir.
Baskalarinin olup olmayacagini söylemelerine aldirmadan, yirmi dört saat içerisinde bir ev sahibi olmanin Bayan Johnson’in niyetiyle gerçeklestigi konusunda kimin kuskusu olabilir ki?


Birçok insanin yasamlarinin en büyük düsünün sona erdigini görmelerinin nedeni, burada biraz önce degindigimiz konuyu anlamamis olmalaridir. Onlar baskalarinin sözlerini dogrudan kabul etmis kisilerdir. Rüyalarinin da sona erdigini görmüslerdir. Ancak yine de, niyete sikica baglanmak, bu sona erme sürecini tersine çevirebilir; iste bu mucizevi bir sekilde gerçeklesen ters isleme ben Kararlilik adini veriyorum.
Kararlilik, gerçek anlamda, “sonlanmayi sona erdirmektir”. Durma eylemine bir durma getirir. Sonuçlanmayi sonuçlandirir ve herkesin her seye yeni bastan baslamasina izin verir. Tanriyla Sohbetler, buna yeniden yaradilisin mucizesi adini veriyor, bu yeniden yaratilma, “Biz kimiz ?” sorusuna verilen yanitin en büyük versiyonuyla kendimizi yeniden yaratmamizdir.
Kararliligin gücünü asla küçümsemeyin.

0 comments:

Yorum Gönder