3 Eylül 2012 Pazartesi

DOGONLAR’DA SİRİUS GİZEMİ - BÖLÜM1


 http://www.dunyaana.com/images/flower%2013.jpg   Bu bilgiler, Afrika’da, Mali Cumhuriyeti’nde yaşayan Dogon yerlilerinin Kozmogonik ve Astronomik bilgilerini içermektedir. Dogon kabilesinin evren hakkındaki derin bilgileri Dünya’ya ilk kez 1930’larda Fransız Etnoloji bilgini Prof. Marcel Griaule ve Prof. Germaine Dieterlen tarafından tanıtılmış ve Astronomi çevrelerinde geniş yankı uyandırmıştır.

    Kitabın ilk bölümleri daha çok yaratılış bahsini ilgilendirmekte; sonraki bölümlerin bir kısmı Kozmogonik ve Astronotiği, bir kısmı Astronomi ve Astrofiziği ilgilendirmektedir. Dogon Kozmogonisi, bir hayli soyut ve karmaşık bir sistem üzerine kurulu olup sembolizme önem verdiğinden, ilk bölümlerdeki yaratılış bahsi anlaşılması güç bilgiler sunmaktadır. Fakat, Prof. Germaine Dieterlen’in de belirttiği gibi, Dogonlar’ın derin ve gizemli Astronomik bilgilerini anlayabilmek için yaratılış bahsindeki Kozmogonik kavramları bilmek zorunludur. Çünkü Dogon Astronomisi evrenin yaratılışıyla ilgili olgular üzerine kurulmuştur ve Dogonlar’ın mitolojik kavramları ile Astronomik bilgileri birbirine bağlı bir bütün oluşturmaktadır.


    Dogonlar...  Bu sözcüğü belki henüz duymamış olabilirsiniz. Bunda haklısınız da. Çünkü sayıları ancak 250.000’i bulan Dogonlar, Afrika’nın ücra bir köşesinde, siyah kıtanın tarım ve hayvancılıkla uğraşan milyonlarca zencisi gibi sade bir yaşantı sürdüren, kendi halinde bir kabiledir. Ancak, son yarım yüzyıldır, bilim adamları, yaşadıkları ülke Mali’den çok kendilerinden söz etmektedir. Çünkü, totemik inançlara sahip ve uygarlığımızla karşılaştırıldığında çok geri yaşam standartlarında yaşayan bu yerlilerin evren hakkında binlerce, onbinlerce yıldır bildikleri bilgiler, bizim bugünkü Astronomik bilgilerimizle hemen hemen aynıdır. Örneğin, Dogonlar, Dünya gezegeninin hareketlerini, Güneş’in hareketini, Jüpiter’in uyduları olduğunu, Satürn’ün halkası olduğunu, Ay’da kraterler bulunduğunu vb. bilmektedirler. Bu bilgileri teleskop gibi, yüksek bir teknolojinin ürünü olan araç gereçler olmadan bilebilmek imkânsızdır. Oysa Dogonlar ne teleskoba ne de gözlemevine sahiptir. Üstelik evren bilgileri Güneş Sistemi’nin dışına da taşmaktadır; örneğin, 8,6 ışık yılı uzaklıkta bulunan Sirius’ün bir çiftyıldız sistemi olduğunu, bir akcüce olan bileşeni Sirius-B yıldızının çok ağır olduğunu, yörüngesinin eliptik olup dolanma süresinin 50 yıl olduğunu, spiral galaksimizin dışında başka spiral galaksilerin de bulunduğunu vb. bilmekteler.

    Fakat Dogonlar’ın bilgisi bu kadarla da kalmamakta, kimi noktalarda bugünkü Astronominin sınırlarını da aşmaktadır. Çünkü verdikleri bilgilerin bir kısmı bugünkü Astronomide ancak bir hipotez durumuna gelebilmiş; bir kısmı da, Astronomi bilimimiz henüz yeterli düzeye gelemediğinden doğrulanamamıştır. Örneğin, Sirius’ün aslında ikili bir yıldız sistemi olmayıp, üçlü bir yıldız sistemi olduğunu, yani, görülmeyen üçüncü bir bileşenin var olduğunu bildirmektedirler. Oysa bu konuda ancak 1970’lerde bir hipotez ortaya atılmıştır. Kaldı ki, Dogonlar’ın bildirdikleri, bildiklerinin yalnızca bir kısmıdır; Dogon rahip ve inisiyelerinin deyişiyle «kelâm»ın açıklanabilecek kısmıdır.

    Gerekli hiçbir teknik araç ve gerece sahip olmayan ve uygarlığımızın ancak 1930’larda temasa geçtiği Dogonlar bu kadar bilgiyi nerden biliyorlardı? Bu soru, yaklaşık 1930’dan beri birçok bilim adamının kafasını kurcalayan ve Dogonlar’ın bilgilerinde Dünya-dışı bir köken görmek istemeyen bilim adamlarınca halen açık bir cevap verilmemiş bir sorudur.

    Dogonlar’ın bilgilerini Dünya-dışı bir kökene bağlayan birçok araştırmacı, Dünya’mızın, geçmişte Sirius sistemindeki bir gezegenden kalkan ve ışık hızına yakın bir hızda yolculuk yapan bir uzay gemisince ziyaret edildiği görüşünde birleşmiş bulunmaktadır. Dogonlar, içinde Nommo adında bir varlığın «insanların ataları»nın ve Dünya’da insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan her şeyin bulunduğu, Sirius-B yıldızında po taneleri almış olan bu uzay gemisini somut bir biçimde betimlemektedirler.

    Dogon tradisyonlarıyla uygarlığımızın tanışması ilk kez 1930 yılında, bölgeye giden Fransız bilgin Prof. Marcel Griaule vasıtasıyla gerçekleşmiştir. 1931’de, Prof. Marcel Griaule’ün ilk incelemeleri sonucunda keşfettiği, Dogonlar’ın şaşırtıcı bilgileri karşısında, pek çok uzmandan oluşan bir ekibin Etnoğrafik incelemelerde bulunmasına karar verilmiştir. 1931 yılından beri sürdürülen, Fransa Millî Eğitim Bakanlığı, Bilimsel Araştırma Millî Merkezi gibi pek çok önemli kuruluşun düzenlediği ve desteklediği bu incelemeler, Prof. Marcel Griaule ve Prof. Germaine Dieterlen denetiminde gerçekleşmiştir. Marcel Griaule’ün 1956’da ölümünden sonra, incelemeler, Fransa’da Uygulamalı Yüksek İncelemeler Okulu Müdürü ve Bilimsel Araştırma Millî Merkezi’nde Araştırma Başkanı olan öğrencisi Prof. Mme Germaine Diertelen denetiminde halen sürdürülmektedir.

    Dogonlar’ın yaşadığı ülke Mali, Büyük Sahra Çölü’nün güneybatısında yer alır. Nüfusu bugün yaklaşık 6 milyona ulaşan Mali Cumhuriyeti, başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan bir Afrika ülkesidir. Toplam nüfusları 250.000 kadar olan Dogonlar, Bandiagara yarlarında yaşarlar ve ekime elverişli olmayan topraklarında büyük bir sebatla tahıl yetiştirirler. Dört
 http://www.dunyaana.com/images/ekil%201.jpg
























 Şekil – 1: Dogonlar’ın Afrika’da yerleşme yeri.
küçük kabileye ayrılan Dogon yerlilerinde sosyal birim, ekzogamiye dayalı ‘soy’lardır. Aynı totem yasaklarını kabul eden ‘soy’lar tek bir klan altında toplanırlar. Tüm kabileler tek bir ruhanî lidere bağlıdır.
    Dogonlar’ın kendileriyle aynı soydan, daha doğrusu uzay gemisiyle inen mitolojik atalardan birinin soyundan geldiklerini belirttikleri Bambara, Bozo, Malinke gibi kabilelerin Kozmogonik mitlerini de incelemiş olan Prof. Germaine Dieterlen, bunların hemen hemen hepsinde ortak temaların işlenmiş olduğunu saptamıştır. Fakat öteki kabilelerin tradisyonlarında Dogonlar’ınki kadar gelişmiş ve Astronomik gerçeklere uygun bir kâinat modeli mevcut değildir.

    Herhangi bir yazı çeşidi kullanmayan Dogonlar’ın çeşitli sembolik şekiller yardımıyla muhafaza ettikleri tradisyonlarının kuşaktan kuşağa tamamiyle sözsel olarak aktarılageldiği görülmektedir. Dogonlar’ın, kendilerine tradisyonlarını unutmamada yardımcı olan işaret sistemleri, aynı zamanda inisiyatik eğitim amacıyla da kullanılmaktadır.

    Bir bakıma Dogonlar’ı keşfeden diyebileceğimiz bilgin Marcel Griaule, uzun yıllar kaldığı Dogon ülkesinde yalnızca bilimsel incelemelerde bulunmamış, aynı zamanda Dogon rahiplerince inisiye edilmişti. Enoloji tarihinde zencilerin inisiye ettiği, beyaz ırka mensup ilk bilim adamı olmuştu.

    Dogonlar, 1931’den 1947’ye kadar M. Griaule’ün sorularını cevaplandırdılar. Fakat 1947’de nedense sorulara cevap almak güçleşir. Dogonlar’ın Griaule’e 1947’ye kadar yaptığı ilk açıklama, Bambara deyişiyle bir «hafif bilgi» ya da Dogon rahiplerinin deyişiyle «satıh kelâmı»ydı; yani bu, kendini yetiştirmek isteyen inisiyelere ilk aşamada «bahşedilen» ifşaattı. Daha sonra, Griaule’ün ilgisi, öğrenme arzusu ve sebat göstermesi üzerine Sanga bölgesi rahipleri ile Ogol köyü yaşlıları toplanır ve Griaule’ü irşad etme kararı alırlar. Böylece kendisine ve öğrencisi Prof. Diterlen’e, yalnızca yüksek kaliteli inisiyelere mahsus olan «açık kelâm» ya da «dördüncü kelâm» da açıklanır. Bilgin herhalde başarılı bir öğrencilik dönemi geçirmiş olacak ki;

Griaule orada 1956’da öldüğünde, büyük bir inisiyenin ölümü sözkonusuymuş gibi Dogon kabile başkanları, anısına, 250.000 Dogon yerlisinin çok büyük bir bölümünün katıldığı törenler düzenlenmişti. Fakat bilinmektedir ki, Griaule’e ve Dieterlen’e açıklananlar Dogon «kelâm»ının tümü değildir. Prof. Dierterlen, «açık kelâm»ın tümüne sahip olunabilmesinin ancak, Dogonlar’ın çok gizli tuttukları Sigui hesap yöntemlerinin tamamının bilinmesi ve inisiyatik bilgilerinin esasını oluşturan işaret sistemlerine vakıf olunması ile mümkün olabileceğini belirtmektedir.

    M. Griaule ve G. Dieterlen’in aldığı bilgiler, çeşitli makaleleriyle ve Fransız Etnoloji Enstitüsü’nce yayımlanan «Soluk Tilki» ( Le Renard Pále) adlı kitaplarıyla uygarlığımıza aktarılmıştır.

0 comments:

Yorum Gönder