7 Aralık 2012 Cuma

GALAKTİK İNSAN - Virginia Essene ve Sheldon Nidle - Bölüm 4


http://www.dunyaana.com/images/man123.jpg





Foton Kuşağının İnsan Bedeni Üzerindeki Etkisi
    Bu bölüm için Sirius Konseyi Washta, Sirai ve Teletron’dan oluşmaktadır. Sirai, Sipiritüel Hiyerarşiler ile irtibat görevlisi ve aynı zamanda ünlü bir dış-biyolog ve danışman olan Siriuslu bir kadındır. Teletron, Lyra/Sirius kültürü konusunda  uzman olan bir Siriuslu’dur ve aynı zamanda ünlü bir galaktik tarihçidir.


    Bu bölümde, foton kuşağının özellikle insan bedeni üzerindeki etkisi hakkında konuşacak ve bunun gezeniniz ve uygarlığınız için ne anlam ifade edeceğini açıklayacağız. Daha önce de belirttiğimiz gibi gelen foton kuşağının bir sonucu olarak tüm Dünya insanlarının fiziksel bedenleri tamamen değişecek. İnsanların kaba yada yoğun fiziksel bedenleri yarı-eterik yada daha az yoğun bedenlere dönüşecek. Şimdiki durumda tüm beden tipleri bu alandaki araştırmacılar tarafından üç büyük kategoriye indirilmiştir. Bu beden tipleri şunlardır: 1) Kaba yada çok fiziksel bir beden ( şimdiki üçüncü-boyut beden tipiniz), 2) Eterik bir beden ( auralara, hayaletlere yada yüksek boyut bedenlerine benzer), 3) Tamamen spiritüel bir beden ( ruh beden ). Şimdi, bedeninizin geçireceği bu değişimin sonuçlarına bir göz atalım.


    İlk tip – fiziksel beden – çoğu Dünyalı’nın halen içinde bulunduğu bedendir. Bu beden tipi et ve kan yapısından oluşmaktadır ve bu yapı yaşlanır ve altmış, yetmiş, seksen ve belki doksan veya yüz yıl gibi nispeten kısa bir ömürden sonra ölür. Gelen galaktik uygarlıkta bu kaba yada fiziksel beden yarı – eterik dediğimiz daha eterik bir bedene dönüşecektir. Bu beden tipi, mevcut bedenimizin yeteneklerine ve görünümüne sahip olacak, ama tamamen eterik bir bedenin bir çok özelliğini taşıyacaktır.


    Bu değişim – dönüşüm, bedeninizin kendini tekrar gençleştirebileceği ve gerçekten yaşlanmaz olabileceği anlamına gelir. Yarı – eterik bedeniniz bir çok şekilde bir düşünce – formu gibi karşılık verecektir, çünkü zihniniz düşüncelerini değiştirdiği kadar kolayca bedeninizi değiştirebilecektir. Bununla birlikte, bu beden size şimdi sahip olduğunuz kaba fiziksel beden gibi görünecek ve hissettirecektir. Dahası, bu yeni beden hala bir başka çarpıcı değişim geçirmekte olacaktır. Bu temel değişim DNA’nızın oluşumuyla ilgilidir. (Bkz. Şekil 5 : DNA Molekülünün Oluşumunun Kıyaslanması. )


    Tüm Dünya insanları halen iki temel DNA sarmalına sahip bir bedende yaşamaktadır; oysa “düşüş”ten önce sizler 12 sarmal içeren tam bir bilince sahiptiniz. Ancak biz, DNA sarmallarınızı yine ikiden on ikiye ( yada altı katına ) çıkmasına yardımcı oluyoruz. Bu değişim bedenin hücresel yapısını orijinal haline koyacak ve hücrelerinizin içerdiği boyutlar arası öz – bedenle ( ruhla ) kolayca ilişki ve etkileşime girmesini sağlayacaktır. ( Bkz. Şekil 6 : Bir Altı – Çift Sarmallı DNA Molekülünün Boyutlararası Bağlantıları ) Bu yeni gruplaşma bir “Davut’un Yıldızı” şeklinde olacak ve her hücrenin diğer boyutsal düzeylerdeki topografik kontrupuanlarıyla kolayca bağ kurmasını mümkün kılacaktır. Tüm mesajı kısaltıp sadeleştirmek gerekirse, bu altı giriş noktasının her biri, çok – boyutlu evrenimizin 3. , 4. , 5. , 6. , 7. ve 8. boyutlarından herhangi birinin kısmen kesiştiği bir konuma bağlanacaktır. Hücre böylece, ruhun hücreye ve onun DNA birimine verdiği herhangi önemli bir mesajı kolayca alıp derhal işlemden geçirebilen çok – boyutlu bir yönsüz dalga antenine sahip olacaktır.

http://www.dunyaana.com/images/gi43.jpg
Yönsüz dalgalar, kendilerini çok – boyutlu realitenin her hangi bir şekli içerisinde yayma ve yolculuk yaparken birlikte bilgi taşıma yeteneğine sahip, elektromanyetik – olmayan dalga formlarıdır. Ayrıca, bedeninizdeki çarka merkezleri ( enerji vorteksleri ) de değişecektir.
http://www.dunyaana.com/images/gi44.jpg
  
    
MEVCUT ÇAKRA SİSTEMİNİZ
    Bu enerji merkezlerine Sanskritçe'de "çakra" denir. (Bkz. Şekil 7: Prizmatik Renkler ve Mevcut Çakra Sistemi.)
    Bu enerji çakraları şu anda bedeninizde sadece yedi enerji merkezinden oluşan bir dizi halinde mevcuttur. Bu merkezler, omurganın dibinden başlayıp başın tepesine kadar uzanırlar ve şu şekilde oluşmuşlardır.
    Birinci çakra'ya kök merkezi denir. O bedenin temeli ya da asıl elektriksel zeminidir. O, toprağın tipik bir radyo elektrik devresinde yaptığı şekilde, bedenin elektromanyatik enerji hatlarını Yerküre'ye bağlar.
    İkinci çakra cinsel merkezdir. Bu çakra (zevk ve esrimenin yüksek halleri olan) cinsel duygusal merkezi oluşturur ve bedenin cinsel organların bulunduğu aynı bölgesinde (eterik bedende) yer alır.
    Üçüncü çakra güneş sinirağı üzerinde yer alır. O bedenin temel duygusal (nefret,öfke,sevinç,kahkaha) merkezidir ve bedenin göbek,dalak ve karaciğeri barındıran 

ölgesinde yer alır.
    Dördüncü çakra kalp merkezidir. Bu çakra sezgisel merkez ya da sevgi merkezidir (yüksek duygular); kalp ve akciğerler bölgesinde yer alır.


    Beşinci çakra gırtlak merkezidir. O iletişim merkezidir ve boğazda gırtlak bölgesinde yer alır.
    Altıncı çakra'ya "üçüncü göz" ya da Ajna merkezi denir. Bu merkez burnun üstünde, kaşların arasında yer alır ve çeşitli vizyonlar görme, görsel psişik yetenekleri kullanma merkezidir.


    Yedinci çakra başın tepesinin arka kısmında yer alan taç merkezidir. Bu Yüksek Benliğiniz ile bağlantı kurmanızı sağlayan merkezdir.Aura ya da bedenin enerji alanı bu yedi merkezi kuşatır ve bu merkezlerin ne kadar yeterli olarak çalıştığını gösterir. Geleneksel olarak, bu çakralar dizisi yedi prizmatik renge sahiptir, yani her bir çakraya bir renk atfedilmiştir. Aslında, aura ve renkleri çakranın sağlığını yansıtır ve aynı zamanda bedenin o bölgelerinin ne kadar yeterli olarak çalıştığını gösterir.

http://www.dunyaana.com/images/gi47.jpg
YENİ ÇAKRA SİSTEMİNİZ/ YARI-ETERİK BEDEN
    Bu yeni çakra sistemini daha iyi anlamanız için, önce yeni yarı-eterik bedeninizdeki çakraların birbirleriyle nasıl etkileştiklerini açıklayacağız. Sonra yeni 13-çakra sistemiyle ilgili genel bir bilgi vereceğiz. Böylece, bu halen tekamül eden bedensel enerji merkezleri sistemini kavrayabileceksiniz.
    Yeni yarı-eterik bedeninizde, bu enerji merkezlerinin işleyişi ve birbirleriyle etkileşimleri bakımından bir hayli değişiklik meydana gelecek. Şimdi bu değişikliklerin neler olduğunu inceleyip, onların sizin yeni yarı-eterik bedeninizi nasıl etkileyeceklerini görelim. Yeni çakra sisteminin bedeni nasıl çalıştırdığını ve canlandırdığını anlamak için, çakralar arasındaki karşılıklı etkileşimin nasıl bir işlev gördüğünü gözlemlemek gereklidir.
    Yeni çakra sisteminin sekizinci ve altıncı çakraları ışığa duyarlı olduklarından (hayatın temeli ışıktır), bu merkezlerdeki ışık frekansları birbirleriyle rezonansa girecek ve sevgi enerjileri üreteceklerdir. Bu sonuç, sekizinci ve altıncı çakraların beşinci merkezle, yani kalp çakrasıyla rezonansa girmesine neden olacaktır. 


(Bkz. Şekil 8: Yeni Çakra Sisteminde Yaşam Enerjilerinin Etkileşimi.)

    Sekizinci, altıncı ve beşinci çakraların rezonansı, en başta on birinci çakra tarafından alınan ve yedinci çakra ya da gırtlak çakrasının başarıyla ilave tonlar yaratmasını sağlayan harmonik etkiler üreten enerjiden kaynaklanır. Bu tonal enerjiler ses kirişlerinden geçerken, içeri akan prana'nın (Toprak Ana'dan gelen ve yaşam veren enerjinin) dördüncü çakraya ya da diyafram merkezine inmesini sağlarlar. Diyafram merkezi, prananın bedenin hücreleriyle etkileşmesini ve onları canlandırmasını sağlar. Bu tarzda, bedenin tamamen enerjilenip güçlenmesine izin veren bir çakra modeli üretebilirsiniz.

http://www.dunyaana.com/images/gi50.jpg
Elbette, en alttaki üç çakra ruh-gücünün bir kısmını tutar ve onu güneş sinirağı bölgesindeki "gümüş kordon" vasıtasıyla birleştirir. ("Gümüş kordon," her benzersiz ruhun titreşim modelinin bütünüdür.) Ruhun enerjilerinin bu veçhesi, ruhu, (Evrensel Baba denen) yüksek boyutlardan gelen evrensel kaynaklarının yarısıyla birleştirir ve bu bağlantı ruhun enerjisinin tüm bedene dağılımını düzenler. Bu işlemin anahtarı, güneş sinirağı merkezi ya da üçüncü çakradır. Güneş sinirağı "gümüş kordonu" içerir ve ayrıca onu birinci ve ikinci çakraya bağlar. Onun çevresinde -bu kordınu (Evrensel Ana denen) ruh gücünün öteki yarısını içeren beşinci ya da kalp çakrasına bağlayan- bedenin elektriksel enerji hatları sistemi vardır. Evrensel Ana, yaratıcı veçheyi ya da yüksek benlik (asıl benlik) kişiliğini oluşturan ruh-gücünün öteki yarısıdır.

    Şimdi, yakında 13 enerji merkezi içerecek çakra sisteminizde tüm bunların nasıl işlediğini açıklayalım. Az önce belirttiğimiz gibi, üçüncü çakranız "gümüş kordonu" ya da ruh-gücüyle bağlantıyı içerir. Bu çakranın önemini anlamak için, önce bedenin çakra sisteminin nasıl birbirine bağlı olduğunu anlamalısınız. Bedene enerji alan büyük merkezlerden biri altıncı çakradır ve bu merkez omuzların üst kısmında yer alır. Bu giriş noktası, ruh-gücünün diğer yarısını (Evrensel Ana) içeri alır ve bu, ruh-gücünün diğer yarısıyla birbirine karışmak zorundadır. Öteki yarı (Evrensel Baba), üçüncü çakra yoluyla içeri akar ve prana merkezi ya da dördüncü çakra ile etkileşime girer. Dördüncü çakranın pranayı kolayca dönüştürme yeteneği büyük ölçüde yok olsa da, bu işlem Dünya insanlarında hala meydana gelmektedir. Bu yetenek galaktik insanlarda yeniden yaratılacak ve aktive edilecektir.


    Alttaki iki çakra, kundaliniyi (canlandırıcı hücresel enerjiyi) depolayan merkezlerdir. Bu merkezler sürekli olarak, üçüncü ve dördüncü çakraların prana (gezegensel yaşam gücü enerjisi) dönüştürme sistemini kontrolde kullanılan kundalini enerjisini yayarlar. Tüm prana on birinci çakradan girer ve üçüncü çakraya akar. Orada birinci çakradan yukarı çıkan kundalini enerjisiyle karşılaşır. Bu enerjiler üçüncü çakrada birleşip on birinci ya da taç çakraya çıkarlar. Enerji en sonunda on ikinci ve on üçüncü çakralardan, bu evrensel merkezlerden, yani galaktik dişi ve galaktik erkek merkezlerinden geçerek yukarı çıkar. Bu şekilde beden erkekliğini (sağ taraf) ve dişiliğini (sol taraf) sürdürür.


    Sinir, kan dolaşımı ve bilinç sistemleri, bu erkek/dişi şeklindeki ikiye bölmeye aynalık etme ve bu enerjileri kullanma eğilimindedir. Bu tepkileri gözlemleyerek, bu çeşitli yaşam enerjilerinin galaktik bir insanın bedeninde nasıl etkileştiklerini anlamaya başlarsınız. Aslında, çakraların bedenin varlığını bir ışık, sevgi ve tam bilinçlilik taşıtı olarak sürdürmesi için nasıl işlev gördüklerini öğrenmeye başlarsınız.
    Az önce söylendiği gibi, çakralarınız şimdi sahip olduğunuz yedi merkezden on bir insani (beşeri) merkeze dönüştürülecek. Bu ilave dört merkez, aura alanınızın tepesinde yer alan ve galaktik erkek ve galaktik dişi merkezleri denen iki boyutlararası ya da eterik merkeze bağlanacak. Aslında, toplam on üç çakraya sahip olacaksınız. Onların ikisi tamamen eterik biçimde, on biri ise fiziksel benliğinizin bir parçası olacak.
    Şimdi yakında 13'e çıkacak çakralarınızın tariflerini sunuyoruz. (Bkz. Şekil 9: Yeni Çakra Sistemi.)
    Birinci çakra, daha önce olduğu aynı yerde bulunacak ve yine kök merkez olarak adlandırılacak.
    İkinci çakra da yine cinsel merkez olarak kalacak.


    Üçüncü çakra yine güneş sinirağı merkezi olarak devam edecek.
    Dördüncü çakra ilk büyük değişikliği oluşturacak. Ona artık diyafram merkezi denecek. Bu yeni çakra, bedenin prana ya da solunum enerjisini yeniden canlandırmak bakımından odak noktasını oluşturacağından, strese hakim olma merkezi de olacak. Prana ya da havadaki enerji, bedeni yeniden canlandırma ve tüm sağlığa zararlı unsurları bedenden atma işlevi görür.


    Beşinci çakra kalp merkezi olacak. O sadece sezgisel enerji ve sevgi gibi yüksek duygular merkezi değil; ayrıca, tüm düşük duygusal ifadeden arınmış, saf meleksi sevginin de ifade merkezi haline gelecektir.
    Bedeniniz tamamen fiziksel formdan biraz daha eterik düşünce-formuna dönüşeceği için, son derece güçlü, olağanüstü bir bağışıklık sistemine sahip olacak. Altıncı çakra ya da timüs bezi tüm bu faaliyetlerin odağı görevi yapacak. Timüs, halen, insan bedeninin en yanlış anlaşılmış salgıbezidir. Bu paradoks, timüsün radyasyona duyarlılığını da kapsar. Gezegeninizin atmosferindeki, yaşlanmaya neden olan yüksek radyasyon düzeyleri atmosfer yaklaşık 6000 yıl önce, (tufandan önce) parçalandığında ortaya çıkmıştı. (Bkz 5. ve 6. bölümler). Bu radyasyon, insanlardaki timüs bezinin ilk çocukluk yıllarından başlayarak hızla küçülmesine ve bir insan kalbi büyüklüğünde bir organdan, büzülerek, bezelye büyüklüğünde bir organa dönüşmesine neden olur.


    Foton kuşağına girdikten ve insan bedeni yeni galaktik formuna dönüştükten sonra, timüs bezi bir insan kalbi büyüklüğünden, sadece bu kalbin üçte bir boyuna inecek. Bu, timüs merkezinin, bir yetişkin bedeninde de, yeni doğmuş bir çocuğun bedeninde olduğu kadar aktif ve güçlü kalacağı anlamına gelir. Bundan dolayı, insan bedeninin tüm hastalıkları ve çevreden kaynaklanan her türlü zorluğu önleme yeteneği son derece yüksek olacak ve timüs bezi, kişi yaşlanırken büzülüp küçülmeyecektir. Bir başka deyişle, yeni timüs merkezi galaktik insanlarda yaşlanmayı ortadan kaldıracaktır.
    Yedinci çakra gırtlak merkezi ve iletişim-konuşma merkezidir. Bu bölge eski kapasitesinin çoğunu yine yerine getirecektir, çünkü o baştan girip bedene yayılan enerjiler için bir kanaldır.

http://www.dunyaana.com/images/gi53.jpg                 
Sekizinci çakra'ya rüyalar-kaynağı (membaı) merkezi denir. Birçok kişi tarafından eski, körelmiş bir çakra olarak düşünülen bu merkez, asağı yukarı kafatasının alt kısmına yakın, boynun tam üzerinde yer alır. Bu çakra tam bilinçli bir varlığın erişebileceği çeşitli rüyaları ve vizyonumsu halleri düzenlemesi açısından gereklidir.
    Dokuzuncu çakra bilinç için bir kontrol merkezine dönüşür ve galaktk insanda tamamen gelişecektir. O beynin alt orta kısmında yer alır ve sözde ilkel beyin ve hipofiz bezinden oluşur. Galaktik bir insanda, bedenin, kendini gençleştirmesine yol açacak şekilde ışığa ve radyasyona karşılık vermesini sağlayacaktır. Altıncı çakra ya da timüs merkezi ve dokuzuncu çakra ya da hipofiz merkezi bedeni iyileştirecek ve canlandıracak şekilde birbirini etkiler.


    Onuncu çakra üçüncü göz ya da vizyon merkezi olarak bilinecektir, çünkü o içeri yüksek ışık frekanslarını alır. Bu çakra, zihnin yüksek titreşimsel hallerden gelen vizyonları ve diğer mesajları yorumlamasını sağlamak üzere sekizinci çakra ile birleşir.


    On birinci çakra şimdi taç çakra görevini üstlenir. Bu fiziksel bedenin dinçleşmek için spritüel enerjiyle bağlantı kurduğu yerdir. Taç çakra, bedenin aura alanlarının bir araya gelerek on ikinci ve on üçüncü çakra merkezleriyle büyük bağlantılar kurabileceği yerdir. Bu son iki spritüel çakraya galaktik erkek ve galaktik dişi enerji merkezleri denir, çünkü onlar ideal dişi ve erkek ilk örneği (prototipini) içerirler.


    Lütfen bu üç çakra (11., 12. ve 13. çakralar) arasındaki bağlantının nasıl işlediğine dikkat edin. (Bkz. Şekil 10: Yönsüz Bir Dalga Anteni Olarak Baş Çakraları.) 11. çakradan başlayıp bir üçgen çizerek 12. ve 13. çakraları bir birim olarak birleştirebilirsiniz. Sonra 8., 9., 10. ve 11. çakralar arasında öteki çizgileri çiezebilirsiniz. (Bkz. Şekil 10) Beyindeki bu bağlantı, yönsüz bir dalga anteni (yüksek frekanslı elektromanyetik-olmayan radyo benzeri, çok-boyutlu yaşam enerjisinin bir aktarıcısı ve alıcısını) yaratır. Bu anten, bedenin enerjisinin, yaşam enerjisini başkalarına yaymasını ve başkalarının enerjilerini almasını sağlar. Böylece, beynin üst (11., 12. ve 13.) ve alt merkezleri (8., 9. ve 10.) birbirleriyle sizin şu anda anlayamayacağınız şekillerde iletişim kurabileceklerdir.


    Çakra sistemindeki bu değişiklikler sayesinde, Atlantis devrinde yapılan genetik deneyler sonucu dumura uğrayan beyin bölümleri eski şekil ve büyüklüklerine geri dönecekler. İki kuşak sonra, insan tam bilinçli insanların mirası olan daha büyük beyin boşluğuna sahip olacak. Bu yönsüz dalga anteninizin  tamamen kullanılabilmesini ve tüm psişik enerjilerin uygun bir  tarzda işlemden geçirilmesini sağlayacaktır. Aslında, Dünya insanları sadece birinci ya da temel görme gücüne sahip olmakla kalmayacak, ama kendilerine telepati, telekinezi, duru-görü ve duru-işiti gibi birçok psişik yetenek bahşeden tam bir "ikinci görme gücü"ne kavuşacaklar.


    Tüm insanların geçirmek zorunda kalacakları muazzam elektriksel ve bilinç değişiklikleri yüzünden, Galaktik Federasyon -eğer bir fikir değişikliği olmazsa- foton kuşağına girmenizden altı ay önce danışmanlar, diğer personel ve önemli bilimsel ve şifa teknolojilerinden oluşan bir kitlesel iniş gerçekleştirme amacındadır. Bu Galaktik Federasyon güçleri size, neler olacağını ve bu değişikliklerin sizi nasıl etkileyeceğini söyleyeceklerdir. Galaktik Federasyon personeli size ayrıca, diğer insanlarla ve bizlerle, yani galaktik insanlarla nasıl iletişim kuracağınızı da öğretecektir. İletişim becerileri, yakında kişisel olarak size ve gezegensel topluma vaki olacak şeyler açısından gereklidir.

http://www.dunyaana.com/images/gi56.jpg
Bir kez kişisel bilinciniz içinde iletişim kurma konusunda rehberlik aldıktan sonra, kendinizi ve hayal kurma gücünüzü kontrol etmeyi öğrenmeniz de gerekecektir ki kendinize zarar vermeyesiniz. Çünkü artık tüm çevrenizde, başkalarının dilekleri,duaları, üzüntüleri ve endişelerini içeren -kısacası olumlu ve olumsuz- her türlü düşünceler akıyor olacak. Bundan dolayı, size bu yeni enerjileri nasıl düzene sokacağınız ve nasıl bu yeni bilincin bir parçası olacağnız öğretilmek zorundadır. Öğrenmeniz gereken ikinci şey, birbirinizle ilişki kurma konusundaki davranış bilgisidir (topluluk töresi.) Bu halen çoğu Dünya insanının anlamadığı bir şeydir. Bu davranış kuralları size açıklanacak ve bu, sizi kuşatan fiziksel ve ruhsal dünyaların güçlerini tamamen anlamanıza olanak verecektir. Ancak ondan sonra gezegeninizin gerçek bir idarecesi olabilirsiniz.
    Daha önce de belirtildiği gibi, siz bir üçüncü-boyut fiziksel realitesinden bir beşinci-boyut (yarı-eterik) realitesine geçiyorsunuz. Sizler, tüm zihinlerin ortak bir bilinci paylaştığı ve insanların şimdiki gibi ayrı bir dünyaya sahip olmadıkları bir boyuta geçiyorsunuz. Siz ayrıca, insanların şimdi mucize sayılacak şeyleri yapabilecekleri bir bilince geçiyorsunuz. Bundan dolayı, her Dünya insanı yeteneklerinin neler olduğunu ve realitelerinin ne anlama geldiği anlamalıdır.
    Galaktik Federasyon, bu eğitim tasarısını foton kuşağına girmenizden önce sizinle paylaşmayı düşünmektedir. Yeni bilinç sürecinizi düzene sokmayı öğrendikten sonra, düşünce-formlarını nasıl kontrol edip kullanacağınızı, daha önce ölmüş kişilerle uygun şekilde nasıl iletişim kuracağınızı ve bu bilgiyi kendinize ve başkalarına yardım etmek için nasıl kullanacağınızı anlamanız gerekir. Tüm bu işlemler ve yöntemler size, foton kuşağına girmeden önce gezegeninize inmeleri öngörülen danışmanlar tarafından öğretilecektir. Bu eğitim sürerken, insanlar nüfusun birbirine bağlı geniş bir bilinç ağı gibi iş görmesi gerektiğini anlayacaklardır.
    Galaktik insanlığın temel niteliklerini öğrendikten sonra, hafif bir bedene sahip olmanın ve gençleşip yaşlılığı yenmek için düşünce-formları kullanmanın tadını çıkarabilirsiniz. Siz ayrıca, diğer insanlarla, bitkilerle, hayvanlarla ve Leydi Gaia'nın kendisiyle iletişim kurma yeteneğine de sahip olacaksınız. Ayrıca, geçmişte ölmüş kişilerle ve meleklerle ve başmeleklerle tam bir iletişim kurabileceksiniz. Kısacası, siz hem ruhsal hem de fiziksel bir varlık olacaksınız.
    Bunlar olurken, tüm insanlık yeni bir çağın geldiğinin ve bu yeni realitenin Dünya'nın Spritüel Hiyerarşisi ve Galaktik Federasyon'un çabalarıyla mümkün kılındığının farkında olmalıdır. Bunun için, başınıza gelenden dolayı sevinin! Bugün meydana gelen olayları tam anlayabilmek için, Dünya'nın ve güneş sisteminizin gerçek tarihini öğrenmek gereklidir. Bu kitabın bundan sonraki bölümleri gizli Dünya tarihini gözler önüne serecek ve bu gizli bilginin şimdi çevrenizde olup bitenlerle nasıl ilgili olduğunu açıklayacaktır.
    Bu bölümde verilen bilgiler hakkında zihninizde birçok soru uyanabilir. Aşağıda, Virginia Washta'ya, "Foton Kuşağı'nın İnsan Bedeni Üzerindeki Etkisi" konusunda verilen bilgilerle ilgili sorular sormaktadır.
                                                      


Soru ve Yanıt Bölümü

    
Virginia: Tarif ettiğiniz bu altı-çift sarmal ve onların bir yıldız tetrahedron dediğim şeyle ilgisi hakkında bir sorum var. Bildiğiniz gibi,ben insanların şifa bulmalarını ve anlayış kazanmalarına yardımcı olmak amacıyla yıldız tetrahedron meditasyonunu sunuyorum. Altı uçlu Davut'un Yıldız'ın iki-boyutlu resmini, altı uçtan daha fazlasına sahip yıldız tetrahedron ilişkisini açıklaya bilir misiniz?
   
 Washta: Yıldız tetrahedronun boyutlararası insanla ilgili olmasının nedeni, onun hücresel yapıyı kuşaktan büyük ışık bedeni temsil etmesidir. O, boyutlararası girişler (Davut'un Yıldız şeklini fiziksel unsuru) ve yıldız tetrahedronda gösterilenden de daha fazla fasetaya sahip boyutlararası realitler arasında vasıta olarak adlandırılabilecek unsurdur. Bundan dolayı, onu burada gösterilmeyen , ama işlemden geçen tüm DNA 'yı örten tabaka olarak görün. Işık-beden yıldızından geçip yukarı çıkan enerjiler, gereken ışık-bazlı bilgiye dönüşür ve çeşitli boyutlararası girişlere gönderilir. Bu bilgi sonra yüksek boyutlardan ışık-beden yıldızı vasıtasıyla fiziksel Davut'un Yıldızı'na altı-çift sarmallı DNA'ya geri gönderilir.
    
Virginia: Yıldız tetrahedronun beşinci-boyutunu bir frekansını ya da titreşimini temsil ettiğini mi söylüyorsunuz?
    
Washta: O üçüncü-boyutta kullanılma kapasitesine sahip bir dördüncü ve bir beşinci boyutsal titreşimi temsil eder. Onun temelde o (altı-çift sarmallı) şeklin bir birimi olan ışık bedeni temsil etmesinin nedeni de budur.
   
 Virginia: Çeşitli çakraların geçmelerini beta, alfa, teta ve delta beyin dalgası frekansıyla ilgisini açıklar mısınız? Genel olarak uyku hakkında, ve bu arttırılmış 13 çakranın bizim uyku modelimizi nasıl etkileyebileceği konusunda bir yorumda bulunabilir misiniz?
    
Washta: Bilim adamlarının zihninin nasıl bir ışık ya da holografik etki (damga) birimi gibi işlediğini ancak belirsiz keşfetmeye başlıyorlar. Teta, delta ya da diğer rüya hali dalga kalıpları içindeyken, zihin kendini kendi boyutlararası girişlerini açar. Dünya insanlarının beyninde halen işlediği şekliyle yönsüz dalga süreci -düzenli beden fonksiyonlarının asgari düzeylere indirebilmesi için- tam bir bilinçsizliği (uyku halini) gerektirir. Bu şekilde, beynin düzenli fonksiyonları yönsüz dalgaların aktarma ve alma faaliyetlerini müdahale edemez. Yönsüz dalga fonksiyonunun kullanan şimdiki beyin anteni asgari bir verimliliktedir.
    Tam bilinçli bir insanda, tam tersine, yönsüz dalgalar zaten tamamen bilinçli bir halde mevcuttur. Bu durumda beden fonksiyonlarının asgari düzeye indirmek gerekli değildir. Bu, Dünya insanları ile tam bilinçli galaktik insanları arasındaki temel bir farktır ki buna göre, tam bilinçli insanlar Dünya insanları kadar çok uykuya ihtiyaç duymazlar. Çünkü bir Dünya insanı ancak beden fonksiyonları asgari düzeyde çalışırken (uyurken) bu yönsüz dalgadan yararlanabilir. Bir kez yönsüz dalgadan yararlandıktan sonra, boyutlararası beyin fonksiyonları kullanılırken, zihinsel işlemleri ve ayrıca bedenin farklı fonksiyonlarını kontrol etmek için gerekli veri alınabilir.
   
Bu, beynin işlemden geçirme fonksiyonları, bedendeki ve zihindeki çeşitli enerji kalıpları arasında ertesi günki ilişkiyi kurar ve bunlar ancak Dünya insanı uykudayken yapılır. Ama, tam bilinçli bir insanda bu fonksiyonlar uyanık haldeyken de yerine getirilebilir. Bu yüzden, uyku Dünya insanları için bir tazelenme, canlanma biçimidir. Bu, bedenin kendine olanları, ertesi gün yapması gereken şeyi ve bu gelişimlerin bir yıl, bir ay ya da br hafta için fiziksel bedenle ilişkisini değerlendirme yoludur.

Virginia: O halde, bu 13 çakraya geçişle birlikte psişik yetenekler de aynı şekilde yakıt bulacak mı?
Washta: Evet. Bir kez çakra sistemi kolayca elde edilmiş boyutlararası enerjilere uyumlanınca -ki bu zamanda medyumlarınızın yaptıkları şey temelde budur- o zaman herhangi bir insanın azami verimlilikte fonksiyon görmesi çok daha kolay hale gelir. İşte bu yüzden, tam bilinçli bir galaktik insan mutasyona uğramış Dünya insanında çok daha üstündür. Dünya insanları, şu anda son derece zayıf olan yönsüz dalga anteninin iş görmesini ve veri birikimini sergilemesi ve bedenin azami verimlilikte kalabilmesi için gerekli fonksiyonları değiş tokuş etmesini sağlamak için, sürekli olarak bedensel fonksiyonlarını düşürmek zorundadırlar.
   
 Virginia: Bu farklı çakra gelişimi sırasında, insanın gümüş kordonunun, yani enerjinin bedene akışını sağlayan bu bağın da herhangi bir biçimde değişip değişmeyeceğini söyleyebilir misiniz?
   
 Washta: O aynı kalacaktır. Dünya insanın bedeni 13 çakra sistemini geliştirme kapasitesine sahiptir. Bu, şu anda genelde mevcut olmayan ya da az görülen diğer yetenekleride yeniden kazanabilir ve kullanabilirsiniz demektir. Şu anda Dünya insanları mevcut düşük sınırlı düzeylerinde iş görmek zorundadırlar. Şimdi mevcut üçüncü-çakra gümüş kordonuna gelen ve sonra dördüncü-çakra kalp kordonuna  gelen bu elektriksel ve psişik yaşam enerjisinin hala aynı şekilde iş göreceğini anlamalısınız. Değişecek olan şey, onun bedende nasıl kullanıldığı ve bu işlemin ne kadar verimli biçimde kullanılmaya hazır hale getirildiğidir.
    
Virginia: Tüm Siriuslular tarif ettiğiniz 13-çakra gelişimine sahipler mi? Yoksa 13-çakra sisteminin farklı modellerine sahip Siriuslular da var mı?
    
Washta: Çoğu Siriuslu burada verdiğimiz tam bilinçli realite kavramına sahiptir. Bununla birlikte bazıları -gelişimleri nedeniyle- sizinki gibi bir uygarlıkla bir olabilmek için fonksiyonlarını değiştirme yeteneğine sahiptir. Genellikle, Siriuslular tam bilinçli bir uygarlıkta yaşayan tam bilinçli varlıklardır. Foton kuşağı deneyimi tamamlandıktan sonra gezegeninizdeki insanlar da bu yeteneğe sahip olacaklardır.
    
Virginia: Boy, kilo, cilt rengi, saç ve göz rengi vs. gibi özellikleri de dahil olmak üzere, Siriuslular'ın ortalama fiziksel ölçüleri ve görünümlerini tarif edebilir misiniz, ki böylece insanlarımız onlarla ilgili bir fikir edinebilsinler.
Washta: Siriuslular cilt renkleri açısından iki tipe ayrılır. Bunlardan biri, Dünya insanının aşırı soluk benizli bulacağı bir ırktır. Diğer ırk, açık mavi tonda bir cilde sahiptir. Her iki ırkında erkekleri yaklaşık 7 kadem ( 1 kadem: 28 cm.) uzunluktadır. Kadınlar ise 5 ila 6 kadem uzunluktadır.  Her iki ırk da sizin dünyanızda mevcut aynı göz ve saç rengi çeşitliliğine ve aynı sayıda el ve ayak parmağına sahiptir. Onlar görünüş olarak sizin alışık olduğunuz insan tipinden daha ince ama daha uzun boyludurlar.
    
Virginia: Sekizinciden on üçüncü çakraya kadar, yeni çakraların renkleri ya da tonları konusunda söyleyeceğimiz bir şey var mı?
    
Washta: Yeni çakralar çok parlak, neredeyse elektriksel tip renktedirler. Çünkü onlar tam bilincin yeni enerjilerini temsil ediyorlar. Bu renkler çok parlaktır! Bir gün bu renkleri tarif edip isimlerini söyleyebilirsiniz; ama şimdilik bu renklerin parlak ve tarifi güç olduklarını bilin yeter. Bu renklerin yayılma alanı ve parlaklığı iki  kısma ayrılır. Birincisi, başta ve başın üzerinde yer alan -bu boyutlarası yeteneği içeri almayı temsil eden- çakralar daha parlak ve renkleri daha elektriksel niteliktedir. Geriye kalan çakralar ( boğazda ve daha altta yer alanlar), bedeni tam kullanılmaya hazır verimliliğe ulaştırmaya yardımcı olurlar. Onlar da oldukça canlı ve parlak renklere sahip olmalarına rağmen, yine de başta yer alan çakralar daha parlaktır.
    
Virginia: Anlıyorum. Teşekkürler. Daha önce kullandığınız “iradi imgeleme” deyimini açıklar mısınız? Biz insanlar zihnin madde üzerindeki gücünü kullanmaktan söz ederiz, ama bu işlemi güçlendirme konusunda yapabileceğiniz bir öneri varsa memnun oluruz.
    
Washta: Artık Dünya insanları hücresel yapının büyük ölçüde zihnin iradesine bağlı olduğunu keşfetmeye başlıyorlar. Zihin gücü ancak bu işleme tam bilinç verildiğinde en üst yoğunlukta kullanılabilir. Böylece, gezegeninizdeki insanlar bir şey yapma konusunda güçlü bir irade ya da niyete sahiplerse o isteklerinin gerçekleşeceğini idrak etmelidirler. Eğer arzuları yeterince güçlüyse bu gerçekleşecektir. Eğer bu arzu yeterli yoğunlukta hissedilirse, ağır bir hastalığı yenmek ya da olanaksız görünen şeyleri bile gerçekleştirmek mümkün olur.
    İnsan zihni, sizin daha zayıf olan insan bilincinizde dahi bedenin hücre yapısında değişiklikler yapma, yeni hücreler yaratma yeteneğine sahiptir. Bu gerçek, sizin hücresel biyoloji alanınızda giderek kabul edilen bir kavram haline gelmektedir. İnsanlarınız olumlu değişiklikler yaratmak için bu potansiyel zihin gücünü fark etmeli ve kullanmalıdır. Zihin gücünüzü kullanmanız, daha sonra bu yetenek en üst düzeye çıktığında olacakların temelini oluşturması açısından gereklidir, ama danışmanlarımızın bu konuda da size yardım edeceklerinden emin olabilirsiniz.

Virginia: Yani, zihin kullanımı hakkındaki çeşitli öğretilerimizin hala geçerli ve uygun olduklarını mu söylüyorsunuz? Yoksa üzerinde odaklanmamız gereken özellikle yararlı bir yöntem var mı?
   
 Washta: Anlaşılacak en önemli şey, insanoğlunun güçlü bir iradeye sahip olduğu ve bu irade kullanılarak değişikliklerin yaratılabileceğidir. Böylece, bu irade ve olumlu arzu birleştiğinde bir değişklik yaratabilir. Gezegeninizde zihinlerin halen nasıl işlediğinin anahtarı budur. Zihnin genişlemiş bilinçli kullanımı tüm Dünya insanları için gerçekleştiğinde, o zaman bu kavram artık herhangi bir özel teknik gerektirmeyecek -tüm galaktik insanların sahip olduğu gücü anlamaktan başka. Ancak, insanların bu tür bir gücü yıkıcı değil, yapıcı bir biçimde kullanmaları için yeni bir ahlakın gelişmesi gereklidir.
   

Virginia: Evet, kesinlikle bu ahlaka ihtiyacımız var, teşekkür ederiz. Yönsüz dalgalar konusunda söylemek istediğiniz başka şey var mı? Bu bölümde bu konuya çok hafifçe değinildi, ama bu zihin alanının, beynin ve hücrenin ilişkisini anlamamız açısından çok önemli görünüyor.
    
Washta: Yönsüz bir dalga elektromanyetik-olmayan bir frekanstır. O boyutlararası mazgallar (girişler) yoluyla yayılır ve yaradılışın tüm değişik enerjilerini meydana getiren temeli oluşturur. Işık yönsüz dalgalardan gelir. O tüm yaradılışı oluşturan şeydir. Yaradılış, Galaktik Federasyon'un yaradılış mitolojilerinde “zamanın nabız atışları” olarak adlandırılan nabız atışlarına dayanır -çünkü yönsüz dalgalar zaman-ötesi (sonsuz) bir enerjidir. Fiziksel varoluşun tüm veçhelerini mümkün kılan enerjileri sağlamak için insan zihninin yararlandığı şey budur.
   
 Virginia: Yani siz, bizim kullandığımız evrensel yaşam gücü ya da ışık gibi sözcükleri, teknik sözcüklerden yoksun olduğumuz için aslında yönsüz dalga sözcüğü yerine kullandığımızı mı söylüyorsunuz?
    
Washta: Evet. Yönsüz dalgalar, insanlarınızın birçok farklı isim verdikleri tüm o şeylerin bilimsel temelidir.
    
Virginia: Bildiğiniz gibi, ben birçok kişiyle birlikte bir yükseliş meditasyonuna katılıyorum. Bu on sekiz soluklu bir meditasyon ve son soluk Dünyalı bir öğretmen tarafından verilemiyor. O insanın kendi ruhundan, kendi öğretmenlerinden ve rehberlerinden ya da daha ötesinden gelmelidir. Bu meditasyon, bedene şifa verme ve ilk sekiz hücreye (insanın bedeninde gelişen ilk hücrelere) kadar temizleme konusunda inandığım kadar etkili mi?
    
Washta: İnsanlardaki tüm değişikliklerin anahtarı, bu arzunun temel içsel benlikten -ya da sizin deyiminizle yüksek benlikten- gelmesidir. Bu yüksek benlik tüm süreçle tamamen ittifak içinde olursa, o zaman fiziksel düzeyde, bedenin belli hücre yapılarında inanılmaz bir değişiklik meydana gelir. Böylece çekirdeğe, yani insanın tüm hücresel gelişiminin en temel dayanağına inmek mümkün olur. Bir kez bu olduktan sonra, bir dizi inanılmaz olay gerçekleştirilebilir ve gezegeninizde şimdi mucize gibi görünen şeyler yaratılabilir.
    
Virginia: Birden sekize kadar olan bu temel hücrelerde ne vardır ki herhangi bir meditasyon sürecinde temizlenememekte ya da şifa bulamamaktadır?
   
 Washta: İnsan türünün temeli bu ilk hücrelerde yatar, çünkü onlar yaşamın ilk hücreleridir. Onlar, insanın içinde taşıdığı planı (mavi kopyası) olarak beden tarafından barındırılır. Bu temel çekirdek, insanın yaşam formunun koruyucu enerjileri olan yüksek benlik ve meleksi güçlerin izni olmadan değiştirilemez. Bundan dolayı, bu yüksek izinler olmadan, bedende hiçbir mucizevi değişiklik meydana gelemez. Her bireyin  iradesi ve tüm insanların yüksek ortak iradesi içindeki koşullar bu hayatın koruyucuları olan hiyerarşik spiritüel özler tarafından onaylanmadıkça da bu izinler verilemez.
    
Virginia: Anlıyorum. O halde, fiziksel ölüm sırasında bu ilk sekiz hücremize ne olur?
   
 Washta: Bu sekiz hücre, o varlığın spiritüel enerji modelinin parçası olduklarından dağılırlar.
    

Virginia: Peki, hücrelerin taşıdığı bilgi ya da kaydedilmiş malumat bu noktada nereye gider?
    
Washta: Onlar o varlığın spiritüel özüyle birlikte giderler ve o yaşam gücünün spiritüel koruyucularına ve beden koruyucularına (beden koruyucuları, hamilelik sırasında bebeğin bedenini oluşturmaktan sorumlu semavi devalardır) ışığa kadar eşlik ederler; burada ruh-gücü enerjisini bir sonraki enkarnasyona hazırlayan semavi yargıçlar özel sistemi tarafından yeniden işlemden geçirilirler. Bu şimdiki gelişim aşamasından tüm Dünya insanı yaşamının temel desteğidir.
    
Virginia: Bu sekiz hücreden ve genetik tarih denen şeyden -doğumlar yoluyla insandan insana geçen eğilimlerden- söz edebilir misiniz?
   
 Washta: Bu sekiz hücre bir model olarak tüm insanlarda mevcuttur.
    
Virginia: Afedersiniz. Bu sekiz hücre herkeste aynı mıdır?
    
Washta: Onlar tüm insanlarda birbirlerine çok benzerler, sadece arada önemsiz farklılıklar vardır. İnsanlar çiftleştiklerinde, bu ruh enerjisi modeli -hamilelik süreciyle insan bedenini üreten- belirli yumurta ve sperme geçer. Hamilelik başladığında, ilk hücre ikiye bölünür, bu iki hücre dörde bölünür ve bu dört hücre de sekize bölünür. Bu sekiz hücre yaratıldığında, o insanın mavi-kopyası sağlamca oluşmuş olur. Sonra, bu insan bedenini yaratacak olan beden koruyucuları bu sekiz hücreyi alıp, ruh-gücünün, semavi (meleksi) yargıçların ve kendilerinin (beden koruyuculularının) arzu ettiği bedeni oluşturmakta kullanırlar.
    
Virginia: Beden koruyucuları bir insan bedenini nasıl oluşturur ve bir insanın genetik kodunu nasıl yaratırlar?
    
Washta: Beden koruyucuları, tüm bireylerin karmik kalıplarını fiziksel bedenin yapısına dönüştürme yeteneğine sahiptirler. Bu karmik kalıba, bir ruh dünyada enkarne olmadan önce semavi (meleksi) yargıçlar tarafından karar verilir. Beden koruyucuları bu karmik enerji kalıbını alır ve fiziksel döllenme anında, kişinin genetik kodunu yaratmak için bedenin ilk sekiz hücresini geliştirmekte kullanırlar. Bu sekiz hücrenin oluşturduğu genetik kalıp sonra tüm insan bedenini yaratmakta kullanılır. Bu inşa işlemi, fiziksel bedeni oluşturmak ve bireysel ruhu hamilelik devresi sırasında ona bağlamak için, spiritüel manyetizmanın ileri yasalarını ve onun biyokimyasal tepkilerle ilişkisini kullanır.
    
Virginia: Öyleyse, örneğin göz rengi, göz şekli vs. gibi, bir grup insanın aile genetiği nasıl meydana gelir?
   
 Washta: Başlangıçta bu sekiz hücre üretildikten sonra, beden koruyucuları insan bedenini oluşturmak için bir genetik kod yaratırlar, ki bu sorunuzda sözü edilen noktaları tayin eder. Böylece boy, beden biçimi, saç rengi, göz rengi,cilt rengi ve bedenin nihai görünümünü içeren temel model ruh gücünün, semavi yargıçların ve bedenin koruyucularının arzularına göre oluşturulur. Bu nihai genetik kodlar, babanın spermi ve annenin yumurtası tarafından verilen parametreler içinde formüle edilir.
   
 Virginia: O halde, biz şifa bulduğumuzda, aynı zamanda ailemizin eski kuşaklarının tüm genetik havuzunun bir kısmını da iyileştirdiğimizi varsayabilir miyiz?
    
Washta: Dünya insanlardaki her değişim, genetik havuzunuzu da yeniden oluşturur. Sizin genetik anlayışınız, tam biliçli bir insanda meydana gelenin gerçeği açısından çok sınırlıdır. Genetik (soyaçekim) boy, şekil vs. için bir temel oluşturur,ama son sözü o değil her bireyi yaratan yaşam gücü ve onun koruyucuları söyler.
    
Virginia: Kalıtsal hastalıklar, fiziksel sakatlıkların nasıl meydana geldiğini söyleyebilir misiniz?
    
Washta: Bu şeyler iki nedenden ötürü meydana gelirler. İlk atlantis genetik deneyi bugün gezegeninizde yaşayan mutasyona uğramış insanları yaratmıştır. Bu genetik zorluklara, Dünya insanlarını değiştirip bozan Atlantis genetik deneyi neden olmuştur. Bu zorluğun ikinci nedeni ise Dünya insanlarının tam bilince sahip olmamaları ve bundan dolayı, cenine girdiklerinde ya da daha sonra doğumda, genetik özelliklerini değiştirme yeteneğinden  yoksun olmalarıdır.
    Bu, doğumda sahip olduğunuz şeyin hayatınız boyunca sizinle kaldığı anlamına gelir. Birçok bebeğin ölü doğmasının nedeni de budur, çünkü cenin dokusuna istedikleri yaşam modelini yüklemeyi başaramamışlardır. Çünkü yaşamı yaratma süreci resmen başladığında, Dünya insanı bedenini hızla değiştirme yeteneğine sahip olamaz.

   
 Virginia: Ruhun cenini düşürme kararı, bedeni yaratma konusundaki deva'sal sorumlulukla nasıl bağdaşır?
    
Washta: Bedenin koruyucuları (devalar), semavi yargıçların ve bireysel ruhun nihai özgür irade kararı doğrultusunda hareket ederler. Eğer ruh, bir bedende enkarne olma sürecini tamamlamak istemezse, hamileliğin başarıyla tamamlanmasını önleme seçeneğine sahiptir.
    
Virginia: Anladığım kadarıyla, eğer ruh bu serüvene son vermeyi seçiyorsa, yaşamın ilk yıllarında bebeğin yatakta ölmesine de izin veriliyor.
    
Washta: Doğru. Gezegeninizdeki birçok insan, bir enkarnasyonu kullanarak ulaşmak istediği belli bir yazgıya sahip. Onlar, sahip oldukları genetik yapıyla bu realiteye, bu kadere ulaşamayacaklarını en sonunda anlayınca, melek koruyucularının yardımıyla bu hayata son verme hakkına sahiptirler.
   
 Virginia: Çakra sistemi, yönsüz dalgaların hücrelerle ilişkisi ya da uygun gördüğünüz herhangi bir konuda başka yorumda bulunmak ister misiniz?
   
 Washta: İnsanların, bedeni birçok düzeye sahip olağanüstü bütünsel bir makine olarak görmeleri gerektiğini söyleyerek bitirmek istiyoruz. Bu düzeyler doğru dürüst anlaşılıp bir bütün olarak bir araya getirildiğinde, o zaman insan Zamanın Efendileri'nin ve Tanrısal Kaynağın ne kadar görkemli ve şaşırtıcı bir şey icat ettiklerini takdir edebilir. Bir kez Dünya insanları bedenin değerini ve bilgeliğini fark ve takdir ettiklerinde, tam bilinçle davranıldığında hayatın nasıl inanılmaz bir mucize haline gelebildiğini -en sonunda- anlayacaklardır.



0 comments:

Yorum Gönder