27 Kasım 2012 Salı

UZAYLI ÖĞRETMEN ASHTAR SHERAN’dan - ANTİ ALEM

 
A.S.: Ben, dostunuz Ashtar Sheran. Tebliğlerimizin Kitab-ı Mukaddesiniz gibi tüm Dünya’ya yayıldığını biliyoruz. Fakat Hakikat’in gezegeniniz üzerinde yayılması, galip gelmesi her zaman çok güç olmuştur.

Soru: Bizi dost olarak selâmlıyorsun. Oysa Dünyamız’daki pek çok önemli kişi sizleri düşman olarak görüyor. Bu konuda ne dersin?


A.S.:
Dünyanız’ın tek kelimeyle “müthiş” ( terra terribilis) olduğunu biliyoruz. Zaten sizle ilgilenmemizin gerçek nedeni budur. Sizin çok geri kalan ruhsal gelişmeniz teknik ve bilimsel gelişmenizle uyum hâlinde gitmemiştir. Bu bakımdan gerek kendi Dünyanız’ı gerekse evrenin hayli geniş bir sahasını tehdit eden müthiş bir tehlike yaratmaktasınız. Bu yüzden aslında bizim sizi düşman olarak görmemiz gerekirse de, tekâmül düzeyimiz buna izin vermemektedir. Biz, bütün mahlûkatın Yaratıcısı’na itaat ödevini hissetmekte ve bizzat kendisinden almadığımız hizmet ve vazifeleri yerine getirmekteyiz. Yani, bizler Tanrı’nın eli ayağı gibiyizdir.

Soru: Hükûmetlerin emrinde soruşturma yapan UFO uzmanlarının hepsi de Tanrı ya da Misyon’dan söz edilmesini hiç istemeyip, sizleri bir başka yıldızdan gelen astronotlar olarak ele almaktadırlar. Olağanüstü tekniğinize şaşmamak elde değildir. Niçin mevcudiyetinize tüm dünyayı inandıracak biçimde kesin bir “iniş” yapmıyorsunuz?

A.S.: Bu, kendimizi küçümsenmeyecek tehlikelere atmak demektir. Düşmanca tutumunuz ve savaş tekniğiniz yöneticilerinizle yakın temaslarda bulunmamıza engel teşkil etmektedir. Binlerce yıl önce durum farklıydı. O zamanlar Dünyalı insanlardan çekineceğimiz bir husus yoktu. Atalarımız -ki biz onların enkarnasyonuyuz- tanrıymışlar gibi saygı gördüler. Vaktiyle Sina Dağı’na büyük bir ana gemi inmişti. Ama günümüzde durum farklı. Çünki böyle bir iniş dünya çapında bir paniğe yol açabileceği gibi, bize hiçbir yarar sağlamayacaktır.


Soru: Görüşmemizde bugünkü Almanca dilini kullanmamız sizin için bir güçlük oluşturuyor mu?

A.S.: Hayır. Bu dile vakıfım ve tercümana ihtiyacım yok. Fakat itiraf etmek gerekir ki maalesef, bazı önemli açıklamaları yaparken, kelime hazinenizin yetersiz kalışından dolayı zorlanıyor ve açıklamayı tam istediğim gibi yapamıyorum. İşte, Dünyanız’ın bulunduğu berbat durumu ifade etmek için yüzden “müthiş” kelimesi yerine “terra terribilis” tabirini kullanmayı tercih ettim.

Önceki yıllarda size çeşitli felâketlerin olacağını haber vermiş, gezegeninizdeki olağan yaşantınızın ardında mevcut bulunan gayri şuurunuza işaret etmiş ve her birinizin sorumluluğunu göstermiştim. Fakat bu boşuna oldu. Bildirilen felâketler gerçekleşti ve pek çok kişi öldü ya da yaralandı. Felâket son bulmadı.

Soru: Uyarılarınız ciddiye alınmadı, bir romanmış gibi ele alındı.

A.S.: Biz sizi tehdit etmiyor, yalnızca uyarıyoruz. Ayrıca şunu belirtelim ki, kişisel eleştiride hiçbir sakınca görmüyorum, yapabilirsiniz.

Soru: Evet. Biz Dünyalılar hiçbir eleştiriye katlanamıyoruz. Tanrı’dan gelse bile... Ayrıca mevcudiyetinize ve kutsal misyonunuza inanmıyoruz. Varlığınız hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde kanıtlanmadı. Âdeta bir saklambaç oyunu oynar gibisiniz.

Faaliyetlerinizle ilgilenen kişilerden, Dünya insanlığının ikna edilmesi için başvurmanız gereken yollar hakkında pek çok mektup ve öneri almaktayız. Sözgelimi, gücünüzün iyi bir ispat gösterisi olacak Vatikan üzerinde kitle hâlinde uçuşlar tavsiye edilmektedir.

Kimliğinizin tespitine en büyük engel teknik üstünlüğünüzdür. Biliminiz yıldızlar arasındaki uzaklıkları ışık yılı olarak ifade etmektedir. Siz bir başka Güneş Sistemi’nden geldiğinizi iddia ediyorsunuz. Bilime göre bu yolculuk mümkün değildir (*). Çünki ışık hızında ya da “hyperdrive” araçlarla ( örneğin Takion) yol alsanız bile bunun çok uzun bir yolculuk olması gerekirdi. Şu hâlde bilim nazarında mevcut değilsiniz.

A.S.: Bizim sevk tekniklerimize ilgi duyduğunuzu biliyorum. Fakat, misyonum size bu konuda ders vermek değildir. Bununla birlikte, istisna olmak kaydıyla, size böyle uzak mesafeleri nispeten hızla aşmak için kullanılan enerji ve vasıtalardan biraz bahsetmeye çalışacağım. Güçlük çektiğim husus, konuyu sizin kelime hazinesi kısıtlı Dünya lisanınızda ifade etmek zorunluluğudur. Yani, bu sahada yapılacak bir açıklamanın anlaşılabilir olması için, teknik düzeyi daha ileri bir uygarlığın dili gerektirir.

Şunu da belirteyim ki, açıklamalarım harfiyen doğru olmalarına karşın size inanılmaz ve fantastik gelecektir.

Bilimsel keşiflerimiz çok ileri düzeyde olmakla birlikte buna kibir ya da gurur vesilesi yapmayız. Zaten gelişmenin tek anahtarı alçakgönüllülüktür.

Varoluşun hayat gösteren çok çeşitli tezahür ortamları olduğundan söz etmiştim. İşte, insanın maddî bedenini bıraktıktan sonra göçtüğü öte âlem gibi, böyle algılanamayan âlemler vardır. Hemen hemen tüm Dünya beşeriyeti, bu gerçekten kuşku duymaktadır; o hâlde din ve muhabbetlerinizin anlamı nerde kaldı?!

Öte âlem ( spatyom) denilen bu âlemin yanısıra, varoluşun bitkisel ve hayvansal hayatı da barındıran bir başka tezahür vasatı vardır: Bu, anti âlemdir. Olağanüstü hız imkânlarımız bu anti âlemlerce yaratılan farklı enerjilerin kullanılmasından doğmaktadır. Yıldızlar arası bölgelerde ışık hızının üzerinde bir hıza erişmemiz bu yolla sağlanır.

Soru: Demek okült ( gizli) yöntemler kullanıyorsunuz?

A.S.: Hayır, okült terimi söz konusu durumu belirtmede kullanılamaz. Tekniğimiz, ne bizim ne de sizin için okülttür. Bu sözcük karışıklığa yol açabilir. Bu güçleri siz de hissedersiniz; fakat biz bunların “yarı maddî” olarak nitelendirdiğiniz kullanılma yol ve usullerini bilmekteyiz.

(*) Alpha Centauri’nin 4,35 ışık yılı uzaklıkta oluşu kastedilmektedir.

Meselâ, mevcudiyetlerinin gerçekliğini on binlerce belgenin kanıtlamasına rağmen ruhlarınızı okült olarak kabul edersiniz. Böyle kanıtlanmış şeylere okült denilemez. O hâlde bilimsel olarak açıklayamadığınız elektriğe de okült demeniz gerekmez miydi? Aynı şekilde, yine pek açıklanır gibi olmayan “çekim” olayından okült diye nitelemeden söz etmiyor musunuz?

Soru: Kabul etmelisin ki, uçuş araçlarınızın duyularımızla alay edercesine hareket tarzı bizleri şaşırtmakta. UFO’lar mucizevî bir şekilde anîden belirmekte ve yine aynı hızla kaybolmaktalar. Uçaklarımız tarafından belirtildikleri hâlde, radarlarımız onları genellikle saptayamamaktadır. Bütün bunlar öyle esrarlı ki, psikologlarımız bu gözlemlere bazı psikopatların hayalleri ya da halüsinasyonları sıfatını yakıştırmaktalar. Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?

A.S.: Burada tabiî bilimlerin şimdiye kadar size kapalı kalmış, sizce anlaşılması güç bir dalı söz konusudur. Bununla birlikte size bu konuda biraz aydınlatıcı bilgi vermeye çalışacağım.

Biliminiz aşırı derecede maddî fenomenlere yönelmiştir. Biliminize göre tek bir evren vardır; o da gözle görülen ve ölçülebilen evren. Oysa bu büyük bir hatadır. Gözle görülen evrenle birlikte zıt ve görünmez bir evren de mevcuttur, yani bir zıt kutup. Bu anti evren, hayat formları hemen hemen aynı olduğundan, yapısı ve bileşimi açısından maddî evrene benzer.

İçinde beşeriyetler barındıran anti âlemlerin canlı varlıkları sizi fark edemezler (*), en azından son derece kompleks cihazlar olmadıkça...

Tanrı’nın sınırsız sonsuz Ruhsal Hiyerarşisi anti âlemler ile karıştırılmamalıdır. Ruhsal âlem ( spatyom) enkarnasyonlar arasında uğranılan bir aracı istasyondur. Ayrıca, yetkili bir adlî kuruluştur; hesaplaşmanın, telâfinin, tövbe ve ödüllendirilmenin gerçekleştiği yerdir. Orada kötü ya da geri denilebilecek varlıklar da bulunur.

(*) “Sizin yaşadığınız şu muhit içerisinde, aynı seviyede, süptil bir plânın varlıkları da yaşamaktadır. Ne sizin onlardan, ne onların sizden bir rahatsızlığı yoktur.”
Sadıklar Plânı, 22.3.1968

Anti âlem, madde âlemiyle bir bütündür. Yaradılışın bu iki ortamı arasında nöbetleşeli ilişkiler vardır. Bu iki âlem, hatırı sayılır bir enerjiye sahip olan iki manyetik kutup oluştururlar. Siz bu güçleri pozitif ve negatif olarak nitelendirirsiniz. Kutuplanmış bu enerjiler çekim dediğiniz şeyi yaratırlar. Yıldızlar arası mesafeler yıldızların kendi çekimleriyle değil, maddî âlemler ile anti maddî âlemlerin çekim süreklilikleriyle belirlenir (*). Anti âlemlerin mevcudiyetinden daha önce bahsetmiştim.

Evrenin elektromanyetik alanlarının ustaca kullanılmasıyla hareket ettiğimizi sanıyorsunuz, değildir. İki farklı çekimin yönelim alanlarını kullanırız. Zıt kutupları olduklarına göre karşılıklı olarak birbirlerini geri iten durumdaki iki evren tasavvur etmeniz gerekir. Size fantastik gelen hareketlerimizde ne atom güçlerini ne de elektronik sistemleri kullanırız; yalnızca evrenlerin kutuplanmasını tersine çevirmemizi sağlayan ve böylece anti âlem dengesinde bir değişiklik meydana getiren cihazlar kullanırız.

Bu kutup değişimi esnasında uçuş aracı, içindeki her şeyiyle maddî hayattan çekilir, maddi ortamdan kaybolur. Bu durumda hiçbir radar aygıtı bizi kaydedemez. Araç “madde” tarafından şiddetle geri itilmiştir; o zaman UFO tahayyül ve tasavvur edilemez bir işleyişe ulaşır. Yerçekiminin çekim gücü misliyle artırılmış bir karşıt güç hâline getirildiğinden, elde edilen hız, ışık hızından kıyaslanamayacak derecede yüksek bir hızdır.

Demek ki, önemli olan, ayarlama ve yönelmedir. Bunu gerçekleştirmek içinde ışık cisimciklerini ( corpuscule) kullanırız. Siz daha bu işlemleri gerçekleştirmekten çok uzaktasınız. Sizden bu alandaki ileriliğimizi yıla indirmek gerekirse, binlerce yıl eder. Kaldı ki, gelişmenizi zararlı savaşlarınızla engellemeniz göz ardı edilerek ifade edilmiş bir farktır.

Soru: UFO dediğimiz araçlar neden fincan tabağı biçimindedir?

A.S.: Dış görünüş küresel bir şekle sahiptir. Bu küre, üst ve alt yüzeyleri kutuplanmış bir diske tutturulmuştur. Diskin iç kısmında, yalnızca anti âleme doğru bir kutup değişiminden ibaret olan karşı çekim ( anti gravitasyon) yaratılır. Bu değişimin gücü ayarlanabilir. Uzay gemisinin maddî sahayı terk etmesi esnasında araç ışıklı bir görünüm kazanır ve tümüyle gözden kaybolur. Karşı yöndeki işlem de aynı şekilde cereyan eder.

(*) Anti maddenin mevcudiyeti, gerçekten bilimsel deneylerle ispatlanmıştır.

Yıldızlar arası yolculuklar sırasında anti madde hâline doğru bir değişimi gerçekleştirmekteyiz. Buna ek olarak, bu yer değiştirmeler sırasında kullandığımız ayrı bir sevk gücü daha vardır. Terminolojinizde “takion” vasıtasıyla elde edilen bir “hyperdrive” mevcuttur. Bu farklı sevk vasıtaları birleştirilerek beraberce kullanılır.

Soru: Fantastik hızlarla manevra yaparken zikzak çizecek şekilde anî ve keskin yön değiştirmeler yapabilmeniz nasıl mümkün olmaktadır?

A.S.: Bu fenomenlerden de şüphelendiğinizi biliyorum. Bu anî yön değiştirme için UFO’yu yalnızca eğmek yeterlidir.

Soru: Uzay gemilerinizin kendi özel güç alanlarına sahip oluşları doğru mu?

A.S.: Evet, doğrudur. Gerek atmosfer sürtünmesine, gerekse su basıncına karşı bir kalkana ihtiyacımız var.

Soru: Ben seni göremiyorum. Benim için sadece bir ruhsun. Peki böyle irtibat hâlindeyken sen beni görüyor musun?

A.S.: Ben seni görebiliyorum. Fakat şu anda demateryalize (*) ( maddelikten çıkmış) hâlde bulunduğumdan beni fark edemezsiniz.

Soru: Bu, normal bir insanın anlayamayacağı bir hâl. Bunun makul bir açıklaması var mıdır?

(*) Demateryalize: Medyomdan çıkan ektoplâzmanın görünmez hâlden çıkıp beş duyuya hitabeder tarzda maddeleşmesinden ( materyalizasyonundan) sonra, tekrar kaybolması. Asıl anlamıyla; fiziksel celselerde medyomun vücuduna ait bazı kısımların maddî durumdan çıkmaları. ( Bkz, Syf.32 “Metapsişik Terimler Sözlüğü” Ruh ve Madde Yayınları)

A.S.: En basit cevap, doğal olarak bizim tekâmül düzeyimizin sizinkinden binlerce yıl ileride olmasıdır.

Demateryalizasyon UFO’nun içindeki bir teknikle elde edilir. Her insanın sahip bulunduğu astral beden dolaşırken, yarı materyalize hâldeki beden UFO’nun içinde kalır. Bu bilokasyon (*) yöntemi sizin için okült sahada kalır.

Soru: Meleklerle ortak noktalarınız var mı?

A.S.: Biz melek değiliz. Son derece gelişmiş imkânlara sahip, bir başka gezegenin insanlarıyız. Ruh maddeden önde gelir ve ona hükmeder; ister maddî âlemde olsun, ister anti maddî âlemde, önemi yok.... İnsan ruhu, bir bakıma, Tanrı’nın bir parçasıdır; şu hâlde O’na benzer. Yalnız, önemli bir farkı unutmamak gerekir: İnsan üzerinde “kötü”nün etkisi vardır.

Soru: Kitab-ı Mukaddes’te Kerubî melekleri adı altında belirtiliyorsunuz, yani sevgi melekleri olarak....

A.S.: Gerçekten sevgi yolunda hizmet ederiz ama, şu “melek” kelimesini bırakınız artık. Bizi size sevk eden yalnızca sevgidir.

Geleceğinizden, özellikle ruhsal gelişiminize ilişkin geleceğinizden kaygı duyuyoruz. Maalesef dünyanızda büyük bir ruhsal karanlık hüküm sürmektedir. Kudret çılgınlığınız ve egoizminiz, hayatın size verebileceği yüksek bilgileri edinme imkânlarınızı yok etmektedir. Sizin düşüşünüzü görmek bizim için tarif edilemeyecek derecede üzücüdür.

Soru: Araçlarınızın tüm dünyada gözlenmelerine rağmen resmî temsilcilerimiz onların varlığını inkâr etmekte devam ediyorlar. Onlara hakikati göstermek için ne yapabiliriz?

A.S.: Kaybolmalarından önce tedricen saydamlaşan uzay gemilerimizin ansızın ortaya çıkışı, bu fenomeni tahayyülünüzün fantezisinden doğan vizyonlara bağlamanıza neden oluyor. Size önemli bir gizem hakkında bilgi verdik. Açıklamalarımızın yardımıyla çevrenize, Dünya’ya hakikati gösteriniz ki Dünya’yı ilgilendiren çabalarımız ciddiye alınsın.
(*) Canlı bir kimsenin veya bedenini terk etmiş varlığın üçüncü şahıslara görünmesi: Bu olaya teleportasyon ( uzağa taşınma, tayyı mekân) denir. Teleportasyon olayında iki durum vardır: 1) Beden dublesi ile uzağa girmek; 2) Doğrudan bedenin çok kısa bir süre içinde başka yere taşınması, ki demateryalizasyon tarzında olur. Bu yetenek insan varlığının iler tekâmül evrelerinde kullanabileceği saklı bir yeteneğidir. Doğa yasaları dahilinde oluşur. ( Bkz. Syf.23 “Metapsişik Terimler Sözlüğü” Ruh ve Madde Yayınları)

Soru: Teknik ve bilimsel açıklamalarınıza pek çok kişi büyük ilgi gösteriyor. Bize biraz daha açıklama yapabilir misin?

A.S.: Öncelikle inançsızlar böyle tebliğlerin var olabileceğini kabul etmediklerinden, bütün bunların hayal ürünü olduklarını varsayacaklardır.

Eğer sizle aramızda gerçek bir işbirliği kurulmamış olsaydı, Dünyanız’ın ruhsal vaziyetinin geriliği, size daha önemli diğer bilgilerin nakledilmesine engel teşkil ederdi. Zaten nakilde her yıl çok sıkıntı çekiyoruz.

Diğer yıldız sistemlerindeki beşeriyetlerin çoğuyla irtibat hâlindeyiz. Bütün bu irtibatlar uyum içinde kurulmakta, ama maalesef tek istisna oluşturan Dünya... Bu, beşeriyetinizin uzay yolculuklarında geliştiğini gördükçe daha üzücü oluyor. İlişki hâlinde olduğumuz tüm beşeriyetlerin uzay yolculukları başarılarla doludur. Bu beşeriyetlerin hepsi huzur ve uyum meselelerini görüşmek üzere yetkili bir Konsey oluştururlar. Tüm üyeler birliğe bağlı hareket eder.

Dünya’nın beklediğimiz akıbeti müthiştir. Eşyanın tabiatı gereğince sizle ilgilenmemiz gerekli oldu. Ancak, yeryüzünde bizim dışımızda oluşan, cereyan eden hiçbir şeyden sorumlu değiliz.

Büyük mesafelerimizi nasıl aşabildiğimizi artık anlamaktasınız. Hızların daha önce sandığınız tarzdaki sınırlanması yanlıştır. Kâinatta çok daha hızlı şeyler vardır. Meselâ “düşünce”. İnsan varlığına sınırlar koyup durmanız da hiç doğru değildir. Size göre, insanoğlu yalnızca yeryüzünde doğduğu günden öldüğü güne kadar mevcuttur. Peki bu sonsuz evrenlerin çok kısa bir zaman için yaratıldığını düşünmek çılgınlık değil de nedir? İnsan eonlar’dan (*) beri yaşıyor ve de eonlar kadar yaşayacaktır, tekâmülü sırasında böylece nice tekâmül plânlarından geçer.

(*) EON: Sonsuz ve anlaşılması mümkün olmayan Tanrı’dan gelen sürekli emanasyonları tanımlamak için kullanılan, soyut Tanrısallığın bazen sıfatlar bazende kişileşmesidir. Ebedî olanı ifade eder

Her biriniz; diğer varlık siferlerinden birine ya da bir başka boyuta girerken daima şuurludur. Cennet ve cehennem kavramları, bozulmuş dinlerinizce gülünç ve inanılması güç bir hâle sokulmuşlardır. Cennet ve cehennem sanıldığından çok farklı realiteleri ifade ederler.

Dünya dışı ve Dünya üstü yaşam hakkındaki eleştiriniz bir budalalıktan ibarettir. Hakikatin size önceden bildirilmemiş olması gibi bir mazeretiniz de yoktur. Biz Santinerler sizleri inisiye etmek için binlerce yıldan beri büyük çaba sarfediyoruz. Ne yazık ki, hiç ciddiye alınmadık; Sina Dağı’nda bile (*)... Kafalarınızdaki Tanrı kavramı cisimlenip konuşmuş bile olsa, yine de ona hakaret eder, onunla dalga geçerdiniz.

Bu eğitici irtibatların son derece güç olduğunu biliyorum. Sıradan hiçbir insan bu karşılıklı anlayış güçlüklerini kavrayamaz. Bu güçlükler her iki taraf için de söz konusudur. İki gezegenin beşeriyetleri arasındaki anlayış günden güne düzelebilir. Bunun için, hey şeyden önce medyomsal çalışmaya daha fazla anlayış göstermeleri gereken siyasal ve bilimsel kurum ve kuruluşlarınızın yardımlarına ihtiyacımız var.

Medyomsal çalışma gibi insanlığa kutsal hizmet veren, beşeriyetinizin en iyi vasıtalarının böyle saygı duyulmayan, gülünç bir hâle getirilmiş olması gerçekten inanılmaz bir şeydir.
Üstelik bunlar insanlığa hizmet vermekten başka, ikinci bir iş olarak bir de kendileri için yaşama savaşı vermek zorundalar. Ve karşılığında ne bir teselli ne de bir ödül söz konusu. Tersine, böyle bir çabanın tarafımızdan yetersiz bulunması da cabası...

Soru: Dış görünüşe her insan önem verir. Yayımlarımızda ise buna önem vermiyoruz. Kimileri, tebliğlerinizi çok güzel baskılı, çekici ve iyi görünüşlü bir hâlde yayımlamadığımız için bizi eleştirmekte. Oysa maddî olanaklarımız buna elvermiyor. Yayımcılar ise hakikatlerden ziyade kârla ilgilenmekteler. Bu konuda ne dersiniz?

(*) Sina Dağı’nda Hz. Musa’ya On Emir’i verdikleri devirde Ben-i İsrail kavmi kastedilmekte.

A.S.: Tebliğlerimizin yayımı bizim misyonumuza dahil olmayan, yani size ait bir meseledir. Bununla birlikte size şunu söyleyebilirim: Görünüş fazla önem taşımaz, esas olan, sözün hakikate sadık kalışıdır. Elinizden geleni yapıyorsunuz, bunu biliyorum. Bu yayımların tanzimiyle bir başka kurumun meşgul olması gerekirdi. Fakat kurumun kötü niyetli insanlar güruhunun etkisi altında kalmasına izin verildi. Buna izin verenler, bizlere halen gerçekten inanmamakla birlikte, bizi tarif eden gazeteci, bilim adamı ve psikologların beyanatlarını artık daha sık dinlemekteler.

“UFO’ların, mevcut olmalarını imkânsız kılacak kadar esrarengiz bir tavrı var; bunları gördüklerini ileri sürenler olsa olsa kitlesel bir histerinin kurbanlarıdır.” derler.

Sizi tüm samimiyetimle temin ederim ki, bizler gerçek tabiattayız, sizin kadar gerçeğiz. Bilim ve tekniğimiz sizinkinden çok ileridir. Mesafe ve hızı yendik. Sık sık bir evrenden diğerine geçeriz. Yer değiştirmelerimiz ve ortaya çıkışlarımız sırasında uzay gemilerimizi maruz bıraktığımız değişimleri anlamada bilgileriniz yetersiz kalır.

Daha şimdiden, Fatima mucizesi sizde şaşkınlık yarattı; bilgilerinizin zayıflığı nedeniyle hakikati kavrayamadınız. Dinlerinizi bu tür Dünya dışı mucizelerle beslediniz; çünki size böylesi uygun geliyordu. Oysa işin aslı başka türlüdür.

Ne kadar gerisiniz! Uzay yolculuğu denemeleriniz bize, bu sahada yaptığınız bazı hatalara karşı sizi koruma fırsatı vermektedir.

Soru: UFO’lar hakkındaki tartışmalarımızda genellikle yıldızlar arası mesafeler ve bunları aşmak için kullandığınız vasıtalar meselesi üzerinde duruldu. Yaptığınız açıklamalar sansasyon yaratacak düzeyde. Önümüzde yeni imkân ve ufuklar açılmakta. Size minnettarlığımız sonsuz. M.F.B. ( Mediale Friedenskreis, Berlin) uzun zamandan beri kendini çok önemli tebliğlerinizin alınması hizmetine vermiştir. Şimdi, mümkünse, sizden spontane açıklamalar rica edeceğiz. Çünki soru sormakta güçlük çekiyoruz.
A.S.: Esas olanı size, sizin sözlerinizle bildirebilmek için kendimi zorlayacağım. Nihayet gerektiği gibi anlaşılmış olmaktan dolayı memnunuz. Bilim adamlarınızın bugün, şimdi söyleyeceklerimi az bir çabayla anlayabilecek durum da olduklarını varsayalım.

Ne yazık ki teknik terimlerimizin çoğu sözlüklerinizde henüz yer almamaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, uzay gemilerinin disk biçiminde oluşlarının bir sebebi vardır. Yakın gezegenler arasında yapılan yolculuklarda, fincan tabağı biçimindeki UFO’ların geniş kenarından yararlanılır. Enerji kutuplarının değişimi maddenin anti maddeyle ilişkiye geçirilmesi demektir. Bu iki madde yan yana olamazlar, birbirlerini iterler.

Bir UFO’nun kutup değişimi yaparak anti maddeye bağlanması, hatırı sayılır bir manyetik gücün harekete geçirilmesine yol açar. Eğer UFO Dünya’ya yakın bir yerde bulunuyorsa müthiş bir hızla itilir. Bu güç UFO’yu uzaya sevk eder.

Dünya dışı uzay gemilerinin hepsinin çok farklı sevk yetenekleri vardır; ihtiyaca göre kendiliğinden hareket edebilirler. Yıldızlar arası yolculuklar yalnızca ana gemilerle yapılır. Boyları hakkında bir fikriniz olamaz. Her ana gemi içine belli sayıda, kendisinden daha küçük olan uçandaireler alır. Bunlar yıldız üzerindeki lokal trafikte çalışır ve zorunlu olarak ana gemiye dönerler.

Yer değiştirmek için maddelerin manyetik güçlerinden onların pozitif ve negatif kutuplarının kullanılmasıyla yararlanıldığını belirtmiştim. Ancak, uçandairelerin ana gemiye giriş ve çıkış manevralarında düşük güçteki özel bir enerji türünden yararlanılır. Ayrıca, özellikle gezegenlerin yakınında bulunan bir uzay gemisinin sürülmesinde de, yönelme topaklayıcıları ( agregatörler) için ek bir enerjiye ihtiyaç vardır.

Bir uzay gemisi, aynen özel bir enerjisi olmayıp rüzgarla itilen bir yelkenli gibi sürülür. Biz, sonsuz enerjinin yardımıyla, tek kelimeyle, kozmosda yüzmekteyiz.

Maddeden anti maddeye kutup değişim sürecinde, en ufak bir kutup değişimi aracı harekete geçirir. Kutup değişimi güçlendikçe de araç dünyalı gözlemciye görünmez hâle gelir. Bir uzay gemisi, elektromanyetik bir güç alanında bulunduğu zaman çoğunlukla kutup değişimini gerçekleştirmesi yeterlidir.

Soru: Bu bizim için sansasyon yaratıcı bir açıklama. Çünki psikologlar uzay gemilerinin ortaya çıkışlarını ve ansızın görünmez oluşlarını histerik ipnoz ya da kitlesel halüsinasyon adını verdikleri olgulara bağlıyorlar.

A.S.: Kutup değişimi maddeyle yakın temas hâlindeyken yapılırsa kesintiye uğrar; bu hepimiz için tehlikeli hâle gelir.

Soru: UFO bu şekilde kutup değiştirse de daima madde olarak mevcut mudur?

A.S.: Hiç kuşkusuz evet. Yarı maddî hâle gelir ve öteki maddeye geçer. Uçandairelerimizin zaman zaman küre şeklinde gözlenmesinin sebeplerinden biri budur. Bu, önce dönüşen bir UFO’nun kenarı sonra, merkezî kısmın çevresidir. Bir uzay gemisinin orta veya ağır bir hızda seyretmesi gerektiği sıralarda bu değişimi yapmak zorunda kalışı pek istenilmeyen bir durumdur.

Soru: Tamamen hareketsiz UFO’lar gözlemlendi. Bu durum da tehlikeli midir?

A.S.: Bir UFO, sizde böyle bir izlenim yaratsa da, asla durmaz. Böyle bir durum, kendisini gezegenin rotasyon hızına ayarlamış olarak bir hareket hâlinde olduğunu gösterir.

Devasa bir ana gemi çoğu zaman maddeden uzak kalır. Uzayda inşa edildiği gibi, kalkışı da herhangi bir gezegen üzerinde değil, yine uzayda gerçekleşir. Hayali geniş şairlerinizin hiç biri böyle bir imalâtı hayal edemez. Gerçek, ütopyacıların fantezisini aşar. Böyle devasa bir ana geminin kalkışının bir gezegen üzerinde gerçekleşmesi gezegenin yörüngesinden saptırılmasına yol açabilir. Ana geminin çok geniş olan yüzeyi elekto manyetik olarak etkilenir. Boyu vasıtasıyla, uzayda sınırsız bir sevk gücüne sahiptir.

Soru: Ana geminin uçuşa bir fırlatma rampasından başladığını sanıyorum.

A.S.: Bir ana gemi kesinlikle bir gezegen üzerinden hareket
30
edemez demiyorum. Ancak, gezegenin rotasyonunda bir değişikliğe yol açma riski çok büyüktür. Çünki bu takdirde dev enerji dalgaları serbest kalacaktır. Bu güç, ana gemiyi uzayda tutar ve onun çok yavaşça harekete geçmesini sağlar.

Soru: Sina Dağı’nda On Emir’in ilânıyla ilgili olarak, bir ana gemi Dünya’ya inecek kadar yaklaşmıştı. Peki bu sırada insanlara zarar verme tehlikesini göze almanız doğru muydu?

A.S.: Kitab-ı Mukaddesiniz’in size bildirdiği gibi, iniş yeri korunma altına alınmış çok geniş bir sahaydı. Bazı sınırların aşılması hâlinde ölüm tehlikesi olduğu herkese önceden haber verilmişti (*).

Soru: Dünya’nın yerçekiminin ( gravitasyon) anti evrenle bir ilgisi var mı?

A.S.: Yıldızlar arası mesafelerin düzenlenmesinde her iki evrenin de payı vardır. Kutup değişimi gerçekleştiğinde doğal olarak bir anti çekim ( anti gravitasyon) yaratılır.

Soru: Jeologlar Dünya’nın farklı yerlerinde, vaktiyle farklı kutupları olmuş olan taş kütleleri olduğunu saptamış bulunuyorlar. Bunun gemilerinizle bir ilgisi var mı?

A.S.: Bunun hakkında bilgimiz yok. Bununla birlikte, bir iniş veya kalkış sırasında radyoaktif ışınlar üretilebildiğine göre, bu taş kütlelerinin bir UFO etkisinde kalmış olmaları ihtimali göz ardı edilemez. Musa’nın yüzü de bu ışınlarla parlamıştı.

Soru: Bir ana gemi kendi özel enerji gücüyle yolculuk yapabilir mi?

A.S.: Hareket edildiğinde puro biçimindeki ana geminin tamamının anti maddeye bağlanmış olması gerekir. Bu andan itibaren gemi uzayda fantastik bir güçle sevk edilir. Fakat istenilen hız sınırına ulaşılmazsa kendi özel enerjimizi de devreye sokarız. Bunun için fotondan daha küçük partikülleri kullanırız; böylece, gemi ışık hızından çok daha süratli olan hyperdrive hızına ulaşır.

(*) Kitab-ı Mukaddes, Çıkış, Bap:19, 12.Ayet: “Ve etrafta kavme sınır koyup diyeceksin: Sakın sınırı geçip dağa çıkmayın, yahut kenarına dokunmayın; dağa her dokunan mutlaka ölecektir.”


Daha önce belirttiğim anti maddeye doğru yapılan kutup değişimi çok anî yapılırsa mürettebat bundan zarar görebilir. Bu yüzden bu manevra tedricen yapılmalıdır. Işığımızın değiştiğini gözlemlemenizin sebeplerinden biri budur.

Uzay gemisi anti maddeye doğru kutup değişimi yaptığı zaman ilginç bir şey meydana gelir. Uzayda seyreden aracın yolcusu, yıldızların renginin yavaş yavaş değiştiğini ve yeni bir âlemin gizlerini kendisine tedricen açmaya başladığını görür. Bilinen evrenin güneşleri ve gezegenleri kaybolur ve anti maddeden oluşan göksel cisimler ortaya çıkmaya başlar. O zaman yıldızlar arası uzay gemisi size bir ateş sütunu hâlinde gözükür. Bu onun saydam hâldeki dış görünüşüdür.

Vaktiyle Kızıl Deniz’in ikiye bölünmesi ve bazı depremler gibi birtakım olaylar, kutup değişimiyle yaratılan devasa güçler ve çekim akımlarınca meydana getirilmiştir. Dolayısıyla bir uzay gemisi New York gibi büyük bir şehri yerle bir edebilir. Bunu bir tehdit olarak ele almayınız, bu güçler hakkında bir fikriniz olsun diye söylüyorum. Bize mermileriniz işlemez.

Soru: Bazen, oval biçimli UFO’lar gözlendiği oluyor. Bunlar Dünya’ya gelen ana gemiler mi?

A.S.: Hayır. Bunlar kenarları kutuplanma durumundaki uçandairelerdir. Belli bir açıdan bakıldığında oval biçiminde görünürler. Kutup değişimi, yere yakınken, o yerde bir tehlike yaratmasın diye ancak kısmen yapılabilir.

Soru: Dünya’nın rotasyonunun vaktiyle ters yönde olduğu söyleniyor. Bu değişikliğe uzay gemileriniz mi yol açmıştır?

A.S.: Gerçekten bir veya birkaç kilometre uzunluktaki büyük ana gemilerimizden biri böyle bir değişikliğe neden olabilir. Ancak, Dünyanız’ın bu durumunda bir uzay gemisinin yol açtığı bir değişiklik söz konusu değildir; bunu Dünyanız’ın dengesiz ve istikrarsız bir güç alanına sahip oluşuna bağlamanız gerekir.

Soru: Uzaydaki fırlatma ya da kalkış pisti, anladığımız mânâdaki maddî tabiatta mıdır?

A.S.: Hayır. Bir uzay gemisi, kalkışı için muazzam bir itilişe gereksinim duyar. Bunun için elektromanyetik bir kalkış pisti inşa etmiş bulunuyoruz.

Soru: Santinerler uzay gemilerini salt kendi zekâlarıyla mı inşa ettiler?

A.S.: Santinerler çok deney yaptılar. Bu deneyler şaşırtıcı sonuçlar verdi. Tabiî bu arada Ruhsal Hiyerarşi siferlerinden gelen ruhsal yardımlar da aldılar. Buluşlarınızın çoğu aynı kaynaktan gelir. Fakat uzun mesafeli yolculuk imkânlarına erişmeniz henüz mümkün değil. Çünki, savaşlarınızın ve dinî hatalarınızın da gösterdiği gibi, henüz istenen olgunlukta değilsiniz. Bununla birlikte, daha da çok ilerleyebilirsiniz, yeter ki birazcık iyi niyetli olun.

Soru: Bilim adamlarımızca yapılan bir deney sırasında saniyeden çok daha kısa bir zaman süresince bir anti madde partikülü yaratıldı. Kimileri madde ve anti maddenin karıştırılması hâlinde kâinatı yok edebilecek bir katastrofla karşı karşıya kalınacağını ileri sürmekteler.

A.S.: Maddenin iki türünün hoyratça ilişkiye geçirilmemesi gerekir. Bu, “yok oluş”la sonuçlanmaz ama, kısmî bir kaosa yol açar.

Soru: Bir Ufo’da kutup değişimi gerçekleştiği zaman mürettebat ne hisseder?

A.S.: Geminin tümü kutup değişimine maruz kaldığı zaman, ruhu bir kenara bırakırsak, mürettebat da madde olarak mevcut olduğuna göre, değişime maruz kalır. Bu, çok büyük bir mesafenin katedilmesi için zorunlu bir hâldir. Dünya’nın üstünden geçilirken güç alanında yapılacak kutup değişimi gezegeni gözlemlemek için yeterlidir. Tedricî bir kutup değişimini anlayamazsınız. Sizin için, değişen yalnızca dış âlemdir.

Soru: Bazı bölgelerde mevzilenmiş “kötülük”, anti âlemde de hüküm sürüyor mu?

A.S.: Kötülük her yerde mevcuttur, yani kendisine elverişli her yere yerleşebilir. Biz Santinerler kötülüğü geniş çapta yendik. Kuşkusuz, bizim toplumuzda hâlâ bazı küçük yalanlar ve bazı karakter zayıflıkları yok değil; ama cinayet asla...
Soru: Kötülük yalnızca insana mı bağlıdır?

A.S.: Kötülük insanın dışında da mevcuttur (*). “Kötülük” yeryüzü insanlığını üstesinden gelemeyeceği durumlara düşürmeye zorlamaktadır.

Dünya beşeriyeti, yetersiz ruhî tekâmülüyle, henüz tek başına bunun üstesinden gelebilecek durumda değildir. İşte bu yüzden size yardım etmeye geliyoruz.

Soru: Bu geri kalışımızı önlemek için ne yapabiliriz? Kötülüğü yenmek için neyimiz eksik?

A.S.: Sebatınız... Alkol ve tütün bu eksikliğinizi güzelce sergileyen örneklerdir. Her şeyden önce Tanrı’ya tam mânâsıyla imanınız, güveniniz yok. Yine de, İlâhî Hiyerarşiler sebatınızın artması için yardımlarını esirgememektedir.

Soru: Yaygın fikre göre, insanların çoğu dinî ilkelerde söz konusu olan sebatın kişiye çeşitli zararları olduğu kanısındadır.

A.S.: Evet, bunu biliyoruz. Ancak, bu olsa olsa geçici bir kayıptır; oysa ardından gelecek kazanç çok daha büyüktür.

Soru: Uzaylı yolcular, yolculuk sırasında maddemizi görebilirler mi?

A.S.: Kutup değişimine maruz kalındığı andan itibaren göremezler. Ne zaman ki yönlerini ya da nerede bulunduklarını saptamak için yeniden eski kutup durumuna geçerler, o andan itibaren evreninizin yıldızlarını tekrar görürler.

Soru: Bu yılki tebliğlerinin başlığı olarak “Dünya Gezegenine Varan Yol” anlamındaki Via Terra adını seçtik. Sizi Dünyamız’a böyle yolculuklar yapmaya teşvik eden esas sebep ya da saik nedir?

(*) “Kainat içerisinde, varlıkların tekâmülüne hususî bir maksatla hizmet eden ve fakat onları daima çelmeleyen bir prensip çalışır. Bu prensip gerek ruhî olarak, gerekse maddî olarak tezahür eder.”
Sâdıklar Plânı, 16.2.1968
“Müspet ve menfi olan iki tesir plânı, insandan habersiz olarak, daha doğrusu kendi sahasında bulunan varlıklar zümresinin mukadderiyle doğrudan doğruya ilgilenmeden, kendi aralarındaki cidali yürütürler. İşte insan, bu cidalin arasından geçmek ve kendini yükseltmek mecburiyetinde olan bir varlıktır.”
Sâdıklar Plânı, 1.1.1966

A.S.: Evrensel Yasalar’ın işleyişine bir yardım olmak üzere ya da bu Yasalar’ın tatbikinde rol almak üzere, sizleri Tanrı’ya Evrensel İman aşamasına hazırlama isteğimiz.

Soru: Anladığım kadarıyla Santinerler belli bir plânı yerine getirmekteler, plânı gerçekleştirmek için de belli bir mühletleri var. Misyonlarını buna göre yönlendirmekteler. Öyle mi?

A.S.: Evet, doğrudur. Bazı safhalar önceden belirlenmiş ve bilinmekteydi. Meselâ, Sina Dağı’nda Tanrı Emirleri’ni teslim ettiğimiz zamanki safha... O sıralarda Dünya, bizim için, herhangi bir gezegenden fazla bir önem taşımıyordu; fakat bugün Dünya evrensel bir sorun hâline gelmiştir.

Soru: Anti evren, bulunduğumuz evrenimizden çok mu farklıdır?

A.S.: Hayır, aralarında büyük bir benzerlik vardır. Doğal olarak o evren de iskânımızdır. Ancak, bizi ilgilendiren yalnızca bizim âlemimizde rol oynayan güçlerdir. Anti âlem başka bir boyuttur. Fakat bunu dördüncü bir boyutu olan bir âlem olarak düşünmeyiniz, yani bu boyutun kendisindeki görünüşü de yine üç boyutludur.

Soru: Santinerler diğer evrenlere seferler düzenledikleri zaman, bu seferler hep yerine getirilecek bazı vazife ya da misyonlarla yüklü müdür?

A.S.: Hayır, genelde durum böyle değildir; salt merak, tanıma ve öğrenme arzusu söz konusudur.

Soru: Şimdiye kadar bize öğrettiklerin tamamen sansasyon yaratıcı niteliktedir. Bu tebliğleri yayımlayacağız. Dünya kamuoyunun bu konudaki tepkisi sana göre ne olacaktır?

A.S.: Anti maddenin varlığı sizde şimdiden bilimsel olarak ispatlandı. Bu yeni bilgiler sizin yardımınıza koşacak. Şimdiden bu konuda konferanslar verildi. Her halükârda, umarım açıklamalarım daha derin düşüncelerin doğmasına olanak verir: “Pratikte mevcut olmayan yıldızlar da varmış.”demeleri gibi... Burada sizler için, temel bilimlerinizin kapsamında olup henüz bakir duran bir araştırma sahası bulunmaktadır.

Anti madde, maddenin iki zıt kutbunun olması gibi tamamen doğal bir şeydir. Burada rölativite yasası geçerlidir. İki evrenden her biri, dıştan bakıldığında diğeri için mevcut değildir. Bununla birlikte her ikisi de mevcuttur. Bu bir illüzyon değildir. İki evren uçsuz bucaksız manyetik kutuplar oluştururlar.

1 comments:

Adsız dedi ki...

Sadıklar Planı ve Sirus Misyonu ile ilgili bir sayfa
var. Aklımı karıştırdı. Siz ne dersiniz?

http://www.angelfire.com/ri2/ruhiselman/rs66.html

Yorum Gönder