3 Ekim 2013 Perşembe

GÜNAH DİYE BİR ŞEY YOKTUR

 
John Smallman aracılığıyla İsa,
 
Tanımlanabilir bir sebebi yokmuş gibi görünen değinilmemiş problemleriniz bilincinizde sizi ciddi bir biçimde tedirgin edecek şekilde ortaya çıkmaya devam ettikçe birçoğunuz duygusal çalkantılar deneyimliyor. Tek yapmanız gereken onları kabullenmek. Tazmin ya da kendini alçaltma gerektiren neden ya da dersleri tanımlamaya kesinlikle gerek yoktur. Basit bir şekilde onları kabul ederek ve bilinçli farkındalığınızda oldukları şekilde var olmalarına izin vererek onlara olan bağlantınızı salıveriyorsunuz, böylece onlar gelip geçebiliyorlar, onlar tıpkı hava durumu gibi gelip geçecekler.


Bu kendinizi, bazılarınızın derinlere gömdüğü herhangi bir inanç, diğerlerine ciddi bir biçimde zarar vermiş olan tanımlanamayan düşünceler, sözler veya eylemleri de içeren tüm yanlışlık ve hatalar için affetmeye izin verme durumudur. İnkar ettiğiniz kabul edilmeyen problemlerden dolayı hoşnutsuzluğunuz artıyor, çünkü affedilemez eylemler içinde bulunduğunuzu veya affedilemez şeyler yaptığınızdan korkuyorsunuz. Fakat bunların hepsi illüzyonun bir parçası ve aslında gerçekleşmediler – çünkü onlar hayalı ve gerçek dışı. Hepiniz sevgi varlıklarısınız ve görünürde ara sıra  yanlış davranmış olsanız bile artık herhangi bir suçluluk, utanç ya da duygusal acının, onunla meşgul olmadan zihninizden geçmesine izin verip salıverilme zamanıdır. Sevgi, illüzyon boyunca illüzyonla birlikte yapışıp kaldığınız her gerçek dışı ve sevgi içermeyen veçhelerinizi çözerek kendini gerçek Özünüz olarak yeniden öne çıkartıyor.


Günah diye bir şey yoktur. Her bilinç sevgide ve bollukta sonsuz olan Tanrıyla birdir ve bu nedenle her bilinçli varlık saf sevgidir ve öyle olmuştur – başka hiçbir şey değil. Bunu kavrama, anda ve uzun tarihiniz boyunca yaşanan çatışmaları ve onların neden olduğu muazzam acıları gözledikçe oldukça zordur. İllüzyonda insanlığın oldukça gerçek olarak deneyimlediği bir çok acı olmuştur ve olmaktadır, fakat sizler illüzyondan Gerçeklikteki yuvanıza ,gerçek özünüzün her zaman olduğu ve sonsuza dek mevcut bulunduğu yere doğru çıkış yolundasınız. Sevgi sizin doğanızdır, özünüzün derinliklerinde siz sevgiyi illüzyonda deneyimlerken hiçbir zaman başkasını kırma veya incitme arzusuna ve niyetine sahip olmazsınız ve olmadınız, her ne kadar size bunu yapan bir oyunla meşgul olsanız bile. Sevgi yani gerçek haliniz, en ufak şekilde sevgi dolu olmayan olan bir şeye niyet edemez, çünkü sevgi dolu olmayan hiçbir şey yoktur.


İllüzyon içinde bu yadsınamaz gerçeğe inanmak veya kabul etmek imkansız görünüyor ve işte bu nedenle sizler suçlu olanı – siz veya başkası olsun – açığa çıkarılmış, yargılanmış, suçlanmış, utanmış ve cezalandırılmış görünceye dek  affetmeyi oldukça zor görüyorsunuz. Bu uyanış yolundaki en büyük ayak bağınızdır, affedememezlik. Bağışlamanın mutlak zorunluluğu, tabi eğer kişisel huzur ve kabulleniş sağlanmışsa, artık ana akım psikoloji tarafından da tanınmaktadır. Bu çok yeni bir tanımadır. Önceden, çağlar boyunca, affetmez olan her şeyin normal olduğu düşünülüyordu, çünkü yarattığınız tanrılar bile affetmiyordu. Son yüz yılda insanlığın ruhani gelişimi yolunda oldukça yol kat edildi, bu çok önemli fakat uzun süredir inkar edilen tanımanın da gösterdiği üzere.


Buna rağmen dünya üzerinde, bu yaşamda veya diğer yaşamlarında çektikleri acılar yüzünden affetmenin tüm yaraları iyileştiren sevgi merhemi olduğunu kabul etmeye istekli olmayan ve bunu kabul etme yetisi olmayan birçok insan var. Bunu okumakta ya da dinlemekte olan sizler bu gerçeği biliyorsunuz, ama yine de bazılarınız kendi kişisel ve oldukça yoğun acılarından ötürü veya daha ziyade farkındalığınızdan veya diğerlerinin geçirmekte olduğu görünüşte yersiz acılardan ötürü bunu kabul etmekte zorluk yaşıyorsunuz.


İçinize, o sessiz ve kutsal alanınıza indiğinizde, ruhani alemlerden kimden yardım alıyorsanız ondan affetmenin tüm yaraları iyileştiren bir merhem olduğunu anlamanıza ve bunu kabul etmenize yardım etmesini isteyin. Sonrasında affetme eylemini uygulayın.‘’ Sadece o insan hatasını kabul eder, özür diler ve bir daha yapmayacağına söz verirse, onu affedeceğim’’ şeklindeki bir koşullu affetmeyi değil. Koşulsuz affetmeyi. Hiç bir koşulu olmayan affetmeyi. 


Bunu yaparak affettiğiniz kişi üzerindeki yükünüzü salıveriyorsunuz ve sizde acıya neden olan eylemler ve sözleri artık kafanıza takmıyorsunuz ve bu eylemler ve sözler için asla gelmeyebilecek olan o tazmin veya özrü talep etmiyorsunuz. Size karşı işlenen suçlara tutunarak, şifanızı inkar ediyor ve daha ileride çıkabilecek acılara neden oluyorsunuz. Affederek, kendinizi özgürleştiriyorsunuz, stres seviyeniz düşüyor ve güzel gül kokularının keyfini alabileceğiniz ‘’an’’ da yaşamaya başlıyorsunuz.

Affetmenin tüm yaraları iyileştiren bir merhem olduğunu kendinize hatırlatmaya devam edin. İçinizde bunun gerçek olduğunu biliyorsunuz, o zaman bu otomatik oluncaya dek onu uygulayın ve onun getirdiği huzur, sakinlik ve özgürlüğün tadını çıkartın. Ve affettiğinizde bir çok şaşırtıcı şey gerçekleşecek. Çünkü kalbiniz sevgiyle dolacak ve aslında hiçbir zaman affedilmeyecek bir şey olmadığını anlayacaksınız…çünkü sadece sevgi vardır… asla inciltilemeyen, kırılamayan ve kızdırılamayan. Bu sadece sevgi olabilir.
 Sevgili kardeşiniz İsa.
Kaynak : http://johnsmallman2.wordpress.com/2013/09/28/there-is-no-sin/

Çeviri:Utku Maden

0 comments:

Yorum Gönder